4 - no time to think

148 18 18
                                    


Dean eve gittiğinde uyumayı denedi ama başaramadı. Yatakta bir o yana bir o yana dönüp durdu, zihnindeki gürültüyü bastıramıyordu.

Tanıdığı onca kişi arasından yıllar sonra karşılaştığı kişi Castiel'di ve eski dostunun ondan isteği anormallik seviyesini aşacak nitelikteydi. Hele ki tüm liseyi ona aşık geçirmişken ve üzerinde hala belirli bir etkisi varken.

Kabul edemezdi. Mümkünatı yoktu.

Sırtüstü yatar pozisyondayken tavana dikti bakışlarını. Cas neden ondan istemişti ki bunu? Acaba anlamış mıydı hislerini, belki de şüphe etmişti? Ya da onun gözünde Dean ne derse desin kabul edecek kişi olduğundan mıydı?

Sadece kısa bir süreliğine demişti. Babası ikna olunca ayrılacaklardı ve Dean bir anlamda tatil yaparken maddi açıdan kendine destek sağlamış olacaktı. Aslında arkadaşına karşı gerçek duyguları olmasa, mükemmel bir teklifti. Paraya ihtiyacı vardı ve 2 işte birden çalışmak onu epey yormuştu. 

Kendini sorguladı, birkaç hafta Castiel ile yakın olmaya dayanamaz mıydı? Hem lisede olduğu kadar yoğun değildi hisleri, üzerinden zaman geçmişti. Ayrıca haftanın her günü, her saati birlikte olacak değillerdi; sadece babasını ikna edecek kadar. 

~~


Dean o gece nerdeyse hiç uyumadı ve enine boyuna düşündü. Karşılaşabileceği iyi ve kötü sonuçları düşündü. Sabah uyandığında zihninde bir cevap vardı ama arkadaşına söylemek için acele etmeyecekti.

Fakat o gün akşam Castiel bara gelen ilk müşterilerden biriydi. Gözlerinde parlak bir ifade vardı, olumlu cevap alacağına emincesine gülümsüyordu. "Selam," dedi tabureye geçerken. "Bir viski soda alabilir miyim?"

"Tabiki." Dean hızla hazırladı ve arkadaşının önüne iteledi bardağı. Gördüğü özgüven canını sıkmıştı. 

"Peki düşündün mü? Babam gizemli erkek arkadaşımı sorup duruyor, eğer uzatırsam şüphelenmeye başlayacak."

"Aslında düşünecek vaktim olmadı." diye yalan söyledi. "Dün gece beklenmedik bir misafir sebebiyle uykum bölündü ve anlarsın ya,"  parmağını alt dudağı üzerinde gezdirdi. "Teklifin pek aklıma gelmedi."

Dean Cas'in suratındaki özgüven parçalanışını öyle zevkle izledi ki gülümsememek için kendini zor tuttu. 

"Demek bir misafir?" Cas bir yudum almadan önce konuştu. "Anlıyorum. Peki ne zaman düşünme fırsatı bulursun?"

"Birkaç gün içinde."

"Ama-" 

"İstediğin an başka bir sahte gay sevgili bulabilirsin Cas, benden istediğin basit bir şey değil ve öylece evet dememi bekleyemezsin."

Arkadaşının yüzünde yorgun bir gülümseme belirdi. "Haklısın. Bekleyeceğim."

Gecenin geri kalanında fazla konuşmadılar, Dean gelen müşterilerle ilgilendi ve Castiel'de içmeye devam etti. Sarhoş olacağına şüphe yoktu ama bu kez onunla ilgilenmeyecekti. Kendi başının çaresine bakmalıydı.

Bar kapanmak üzereyken tezgahta uyuyakalan arkadaşını uyandırdı. "Eve gitme vakti." 

"Bana bir taksi çağırır mısın?" Cas ağzının içinde geveledi ve başını tekrar kolları arasına aldı. Dean bundan nefret ediyordu, onun için endişelenmekten, üzgün olup olmadığını, neye stres yaptığını bilmemekten. Geçen yıllara rağmen ona bu kadar değer veriyor olmaktan da.

"Tek başına mı yaşıyorsun?" diye sordu telefonunu çıkarırken. "Seni almaya gelebilecek kimse yok mu?"

Aslında bunu yalnız kalıp kalmayacağını öğrenmek için sormuştu. Tüm gece sessizdi ve içmişti, sorunları varken ve bu haldeyken tek kalması düşüncesi onu üzüyordu. 

"Evet, tek başıma." yine bir mırıldanmayla cevap verdi. Dean tezgahın arkasından dolandı ve "Gel," dedi. "Bana gidebiliriz." 

Cas hiçbir şey demeden onayladığında Impala'ya doğru yol aldılar. 

Dean için Castiel'e yakın olmak birçok farklı duyguyu yaşamasına sebep olan garip bir deneyimdi. Hayatında başlı başına öyle büyük bir dönüm noktasıydı ki, bundan 30 yıl sonra bile onu anımsadığında farklı hissedeceğini biliyordu. 

Eve vardıklarında Cas yine hemen uykuya daldı ve Dean yine onu kısa bir süre izledi.


&&&


Sabah Dean mutlu uyanmıştı, tabi bu mutluluk; arkadaşının yatağını boş görene kadar sürdü yalnızca. Belli ki Cas erkenden uyanıp haber vermeye tenezzül etmeden gitmişti. Aslında absürt bir şey yoktu, onlar arkadaştı ve böyle bir durumda açıklama yapması çok gerekli değildi belki ama Dean'in modu bir anda düşmüştü. 

Kendine kahve hazırlamaya koyuldu ve teklife vereceği yanıtı bir kez daha sorguladı. Sonuçta onunla sevgili rolü yapacaklardı ve her şey bittiğinde, şu ankinden çok daha kötü hissedecekti. 

Tam da o anda, kapı açıldı ve yüzünde aptal gülümsemesiyle Castiel göründü. Bir elinde donut, diğerinde ise bir poşet vardı. "Günaydın!"

"Günaydın?" Dean görüntünün muhteşemliği sebebiyle afalladı. Cas üzerine geçirdiği rahat eşofman takımı ve dağınık nemli saçlarıyla mükemmel görünüyordu. Yüzü ışıltılı bir gülümsemeyle aydınlanmıştı, adeta etrafa ışık saçıyordu.

"Biraz erken uyandım, eve gidip duş aldım ve dönüşte de kahvaltı için donut ve pankek aldım, hemde şehrin en iyi pastanesinden." dedi. Sesindeki heyecan elle tutulur derecedeydi.

"Teşekkürler," tebessümle cevapladı. "O zaman kahvaltımızı edelim."

Kahvaltı ve sonrasında Cas eskisi gibiydi, dün canını sıkan bir şey varsa bile sorunlar çözülmüş olmalıydı. Liseden hatırladığı enerjik, komik ve tatlı Castiel'di.

"Teklifini düşündüm," dedi anlık bir kararla. "Kabul ediyorum, madem bu kadar ihtiyacın   var."

Cas -gerçek anlamda- bir sevinç çığlığı attıktan sonra kollarını havaya kaldırdı. "Harika olacak!" diye bağırdı. "Teşekkürler Dean, bunun benim için ne kadar anlamlı bir iyilik olduğunu tahmin bile edemezsin.

Omuz silkti Dean. "Önemli değil. Hem dostlar bugünler için vardır değil mi?"

paslanmışım, yazımım pek hoşuma gitmiyor ama yinede daha fazla bekletmemek adına yayımlıyorum.

seviyom sizi ❤️

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Jan 13, 2023 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

pretend its real, until it isn't //destielWhere stories live. Discover now