7

106 9 0
                                    

-y/n's pov-

Arkamızdan gelen kosma sesleri ile annienin de geldiğini anlamıştık. Fotoğrafı abim sayesinde çekmiş bulunduğum için, abim de yanımızdaydı. Abim en önden, biz de onun arkasından yürüyorduk. Ben navigasyonu takip etmekle meşgulken abim kendi başına karar veriyormuş gibi ikide bir yanlış sokağa giriyordu. "Abi! Bu taraftan gidiyoruz!" Onu 5. uyarışım olmuştu ve artık kızlar gülüşmeye başlamıştı.

"Oi Levi! Paslandın herhalde." Hange arkadan ortalığı karıştırmakla meşgul olsun, ben yola devam etmiş ve abimi arkada bırakmıştım. Bu caddeden sola döndüğümüzde göreceğimiz 3. villa laurenin evi olacaktı. Caddeden sola dönüp gördüğüm mavi villayı işaret ettim, "İşte burası" Herkes işaret ettiğim yere dönmüş ve bu büyük evi incelemeye başlamıştı.

"Adamlar zengin abicim. Yoksa bu villayı nasıl alsınlar." Levi önden homurdanarak eve yürümeye başlamıştı. Ben de arkasından ona kolup yetiştim. Evin kapısına geldiğimizde içerideki renkli ışıklar gözüme battı. "Şimdiden başlamışlar demek..." Abim kapıyı açıp içeri girdiğinde bahçedeki bir görevli bize doğru koştu. Ben hemen Lauren'in bana gönderdiği davetiyeyi gösterip onu başımızdan kovdum.

"Baksana şuraya... Havuz bile var!" Sasha elindeki çubuk kraker paketini bitirmeden önce konuştu. Büyük ihtimalle bütün gece oturup atıştırmalıkları bitirecekti. Bugünkü aşçıya Sasha ile başa çıkması gerektiği söylenmiştir umarım. Ben, onlar bahçe ile ilgilene dursunlar, kapıyı çalmaya gittim. Zile bastıktan bir kaç saniye sonra kapıda kimi görsem beğenirsiniz? Armin Arlert... "A... "

Duraksadı ve suratıma bir kaç saniye baktı. "Annieler gelmiştir..." diyerek yarım bıraktığı cümleyi tamamladı. Arkadan da Eren koşup gelmişti. İyi ki beni şu şapşalla yalnız bırakmadın Eren! "Hoşgeldin y/n. Diğerleri?" Kafamı ön bahçeye doğru çevirip hala orada olup olmadıklarını teyit ettim. "Ön bahçedeler. Bahçeyi çok sevdiler..." Eren kafasını sallayıp, dışarı çıkmak için depar attı. Küçük merdivenleri indikten sonra, bahçeye doğru hızlı adımlar atınca, ben de arkasından seslenecektim. "Ben de geleyi-"

"Sen içeri gel." Armin'i ilk defa bu kadar tok sesli duyunca ona dönmek zorunda kaldım. "Eh, yani, istersen." Tabii ben bön bön suratına bakınca açıklama yapma ihtiyacı duymuştu. Ben de yavaşça kafamı sallayıp içeri girdim. İçerideki ışıklar büyükçe salondan geliyordu. Biz de tam oraya doğru yöneldik. İçeride Sasha'nın bile hepsini bitiremeyeceği kadar atıştırmalık ve bir kaç insan vardı. Bazıları müziğin ritmine kapılmış dans ederken, diğerleri koltuklara yayılmış, birbirleriyle sohbet ediyorlardı.

Benim odaya girmemle beraber koltuktakilerin dikkati bize döndü. "Eren nerde, Armin?" Jean ayağı kalkıp yanımıza gelmişti. "Ooo~ Hoşgeldiniz Y/n hazretleri!" Jean ile sarılırken ister istemez gülümsemiştim. Sevdiğim bir arkadaştı. Oturanların arasındaki Porco'nun dikkatini çekmiş olacağım ki, Jean'ın ardından o da bizim yanımıza geldi. "Brom gelmiş hoşgelmiş. Elbise yakışmış." Ona göz kırpıp saçımı savurduğumda hep beraber -Armin bile- güldük.

Açıkçası Armin'in gülmesini beklemediğim için bir anda ona dönmüştüm ve şuan o da bana garip bir şekilde bakmaya başlamıştı. "Yanlış bir şey mi yaptım?" Kafamı sallayıp onu reddettim. "Hayır, hayır. Bana güleceğini düşünmemiştim. Sonuçta sana-" Gözlerini kapatmış ve benim sözümü kesmişti. "Geçmiş." Jean ve Porco'nun da pür dikkat onu ve beni izlediğini o an farketmiştim. "Geçmiş, geçmişte kalandır, değil mi?" Kafamı sallayıp onu onayladım. Artık ona zorbalık yapmayacağımdan, önemi yoktu. En azından onun ağızından duyduğum şeylerle kendimi avutabilirdim.

O sırada tekrar zil çaldığında Armin tekrardan kapıya gitti. Jean, bu anı kollarmış gibi, omuzumu dürttü ve kaşlarımı çatacağım o cümleyi kurdu. "Ondan hoşlanıyorsun, değil mi?" Bu suratla ona kızgın bakışlar  atınca gözlerini benim üstümden ayırıp içeride dans eden erkeklere çevirdi gözüne. "Hiç çatma kaşlarını. Biliyorum işte." Kaşlarımı gevşetip onun baktığı yere döndüm. Sırtımı duvara yasladım ve kollarımı birleştirdim. "Senin gibisini hiç görmemiştim, y/n. Emin ol tüm erkekler senin gibi yapardı." Kendisiyle çelişmesi nasıl bu kadar mantıklı gelebilirdi ki?

"Ama hiç bir kız bunu yapmazdı." Yavaşça kafamı salladım ve sırrımın ortağı olan bir başka kişiyi aklıma yazdım. Bundan sonra ona da dikkat etmeliydim. Gülümseyerek kapıdan gelen insanlara baktım. Yine abim önden, diğerleri arkadan, onun kuyruğu gibi sürü oluşturmuşlardı. Kızların ortama girişi ile beraber koltuktakiler bile ayağa kalkmış ve resmi olarak parti başlamıştı. Bu parti sınavlarımızın bitişinin göstergesiydi. 2. dönem sınavları bittiği için, diğer sınavlara daha çok vardı.

Diğer sene 11 olacağım için bayağı kötü hissediyordum kendimi. Çünkü 7. ve 8. sınıfların ardından tekrar o baskıyla iyi bir üniversite için savaşacaktım. Ve bunu tek yapan ben olmasam bile diğerlerinden daha kötü hissediyordum kendimi. Hem Arminlerle yaptığımız ilk ve son parti olabilirdi bu. Keşke son cümle aklıma gelmeseydi, kendimi dans pistine atmayabilirdim. Ama yaptım bir delilik. Taylor çalınca kendimi tutamadım işte.

"Don't blame me, love made me crazy. İf it doesn't you ain't doin it right. Lord, save me, my drug is my baby. I'll be using for the rest of my life!" Evet, o dans pistinde şarkıyı bağıra bağıra söyleyen kız grubundandım. Şarkıyı dinliyorsam, dinlediğim anlarda o şarkıyı yaşarım da. Şarkının bitmesi ile koltuklarda oturan tek kişinin Armin olduğunu farkettim. "Hey, Armin!" Ona seslenmem ile herkesin bana dönmesi bir oldu. "Gelsene, dans ediyoruz işte. Çakma swiftie!" Pieck cümlem bittiği anda gülmeye başladı. "Kızım deli misin lan sen? Çocuk belki dans etmek istemiyor."

Kaşlarımı çatıp gözlerimi tekrar Armin'e döndürdüm. "İyi gelme!" Yeni şarkı başladığında yüzümde bir gülümseme oluşmuştu. Kaşlarım gevşemiş ve bedenim kendini Dua'nın sesine bırakmıştı. "We haven't talked all morning. Bang my head, bang my head against the wall." Tekrar dans eder hale geldiğimizde çok eğleneceğimize kanaat getirmiştim. Herşey çok güzel gidiyordu, o ana kadar. Arkamdan ayak sesleri duymuş, nefesini o gürültülü müziğe rağmen hissetmiştim.

"Ben gelmeyeceğim demedim."

The Traitor Among Us | Armin ArlertWhere stories live. Discover now