Bölüm 3: Sonun Başlangıcı

86.7K 4.7K 8.6K
                                    

♪♫   ruelle- game of survival

Ουπς! Αυτή η εικόνα δεν ακολουθεί τους κανόνες περιεχομένου. Για να συνεχίσεις με την δημοσίευση, παρακαλώ αφαίρεσε την ή ανέβασε διαφορετική εικόνα.

♪♫   ruelle- game of survival

Yorgunluktan sürüdüğüm ayaklarımın sesi bomboş koridorlarda yankılandı. İlk eğitim günüm, belki de şu ana kadar geçirdiğim en stresli günlerden birisi olmuştu. Tam anlamıyla bir felaketti. Tek umudum yarın gireceğim savunma dersinde birazcık başarılı olabilmekti. En azından o konuda kendimi öne çıkarabileceğimi umuyordum.

Birkaç krallık adını ezberlemekte sorun yoktu, tarih dersini bu yüzden iyi dersler arasına almıştım ancak kıyafet provasında düzgün yürüyemeyecek kadar eğitimsizdim. Tecrübem yoktu, hareketlerim vahşi, hayatta kalmaya çalışan bir avcınınki gibiydi. Sıradan bir prenses beni o elbiseler içerisinde dans ederken görse muhtemelen koşarak kaçardı.

Tüm bunların stresi, gerginlikle boğulmama ve hiçbir şeye odaklanamayacak kadar dikkatsizleşmeme sebep olmuştu. Odama dönme vaktimin geldiğini biliyordum ancak kimseyle konuşamaya ve sahte bir gülümseme sergilemeye gücüm yoktu. Bunları düşününce, kütüphaneyi bulma vaktimin geldiğine karar verdim.

Eryx'in kendini beğenmiş, kaba laflarını hatırlayınca sinirlerim bozuldu. Aklıma geldikçe yumruklarımı sıkıyor, dudaklarımı ısırıyordum. Şansım olsa ağzının payını vermeyi çok isterdim ancak bu yalnızca kendimi ateşe atmama sebep olurdu. Bir prenses, boyun eğmeyi bilmeliydi. Kocasına, kralına hizmet etmeliydi. Ne kadar da acınası bir düşünce tarzı. Kendi tahtımı kazandığımda tüm bunları değiştirecektim. 

Aydınlık kütüphaneye vardığımda kapısının büyüklüğü bile etkileyiciydi. Kapısını büyük bir gürültüyle araladığımda ise karşımdaki manzara beni adeta büyüledi. Devasa yapının alanı kocamandı, dönen merdivenler ile metrelerce yukarıya doğru devam ediyordu. Her duvar, her sütun kitaplarla doluydu. Penceleri o kadar büyüktü ki neredeyse temizlenmesi imkansız görünüyordu. Kitapların ve rafların arasında masalar ve koltuklar vardı. İçerideki koridorlar adeta sonsuzluğa uzanıyordu. Normal insanların boyundan çok daha uzun kitaplıklar oluşturuyordu bu koridorları ve içeri adım atmamla beraber karanlık koridorların arasından siyah saçlı, gece kadar siyah bir siluet adım attı. 

''Beni takip etmeye mi başladın yoksa prenses? Umarım burada varisleri öldürmeye izin olmadığını biliyorsundur.'' dedi Drystan yarım bir gülümsemeyle.

''Seni öldürmeye gelmedim çakma varis, o iş aileme ait. Kirli işlerini ben yapmıyorum.'' diyerek içeriye doğru birkaç adım daha attım ve kapının arkamdan kapanma sesini duydum. Yalnız olmayı umarak gelmiştim buraya ancak bir düşman ile vakit geçirmek, on bir prenses ile konuşmaktan daha iyi bir fikir gibiydi. Üstelik belki Drystan'ı yeterince huzursuz edebilirsem, beni rahat bırakıp giderdi. 

Genç prens gülümsedi ve beni selamlamak için nazikçe eğildi. Saygı doluydu, tanıdık, samimi gülümsemesi ise hala yüzündeydi. Benim ondan nefret etmemin sebebini bilmediği için anlamsız görüyor olmalıydı. Ailesinin yalnızca benim krallığıma saldırdığını zannediyordu. Annemi ve ağabeyimi bu yüzden kaybettiğime dair hiçbir fikri yoktu. 

Varislerin Oyunu (Wisteria 1)Όπου ζουν οι ιστορίες. Ανακάλυψε τώρα