Bölüm 1: Yaşlı Kuzgun

236K 7.8K 14.5K
                                    




♪♫ madalen duke- born alone die alone

Tetikleyici unsurlar: ölüm, şiddet, taciz

Alnıma düşen kızıl tutamları kulaklarımın arkasına sıkıştırıp, ağrıyan omzularımı geriye attım ve doğruldum. Taverna'nın temizliği neredeyse bitmiş sayılırdı. Sırtım ve kollarımın dayanacak gücü kalmamıştı ancak yerler son derece temiz görünüyordu. En azından bir tavernaya göre.

Sabahın erken saatlerinde buraya akşamdan kalma birkaç ayyaş haricinde kimse gelmezdi. Bu durum hem rahatça temizlik yapmama, hem de vaktimi sarkıtarak kullanmama izin verirdi. Tahtaların parlak, cilalı yüzeylerine bir bakış attım. Yaptığım işe aşık olduğum söylenemezdi ama aldığım sonuca karşı son derece memnundum.

Yaşlı Kuzgun, Slonian Krallığı'nın merkez şehrindeki en ünlü tavernaydı. Methi denizlerden öteye, ormanların ilerisine kadar ulaşmıştı. İçerisindeki alkolün kokusu metrelerce öteden yaklaştığınızı bildirirdi size. Yeşilliklerin arasında, dalların altında, doğayla iç içe hissedeceğiniz bir tavernaydı. Diğer krallıklardan sadece içmek ve güzel vakit geçirmek için onlarca insan gelirdi. Gündüzleri temizlediğim masalara tükürüklerin saçılmasını izler, gülen adamların kahkahaların tüm duvarlarda yankılanmasını dinlerdim.

Ancak dinlediğim tek şey, kafayı bulmak için çaresizce içen insanların gürültüsü olmazdı. Fısıltıları da dinlerdim. Masalarda dönen önemli konuları, entrika dolu hikayeleri ve diğer krallıkların dedikodularını. Duyduğum her bilgi tanesine, denizin ortasında bir kara parçası bulmuşçasına sarılırdım. İsteseniz ulaşamayacağınız bilgileri, onların en tehlikeli düşmanlarına satardım.

Hayatta kalmam için yapmak zorunda olduğum bir şeydi bu, aksi takdirde 17 yaşındaki öksüz bir kızın bu dünyada yeri yoktu.

Gökyüzüne yükselen güneşin eşliğinde taverna yavaş yavaş aydınlanmaya başlamıştı. Yerlerin süpürülmüş, camların silinmiş olduğunu gören taverna sahibi Bay Ptreo, gülümseyerek yanıma geldi. Kırklı yıllarının başında, sakalı ve saçları ağarmış eski bir savaşçıydı bu adam. Yıllar öncesinde ordudan ayrılmış, bu tavernayı yaşlı bir aileden devralmış ve aylarca uğraşıp çeki düzen vermişti.

Yıllar geçmesine rağmen, savaş masallarını anlatmaktan hala bıkmamıştı. İşlerin yolunda gittiğinden emin olduktan sonra her gece arkadaşlarına katılır, Slonian Krallığı'nın son zaferinin hikayesinden bahsederdi. Miath Krallığı'na karşı verdiğimiz savaş, ben sekiz yaşındayken başlamış, önce ağabeyimi, sonra da annemi benden kopardıktan sonra, onuncu yaş günümde son bulmuştu. Babam ise zaten hiçbir zaman ailemizin bir parçası olmamıştı.

Zafer haykırışları, mutluluk ve coşkuyla söylenen şarkılar evlerden ve hanlardan taşıp sokakları doldururken, ben bir fırının çöplüğünde yiyecek şeyler arıyordum.

Bay Ptreo, yanaklarımı iki eliyle tutup alnıma bir öpücük kondurdu. Bazen kendini beğenmiş, kaba, merhamet duygusu olmayan bir işverene dönüşse de, bana karşı genelde babacan bir tavırla yaklaşırdı. İşimi yapış şeklimden, burada harcadığım her dakikanın hakkını verdiğimden emin olurdu. Karşılığında ise kalacak bir yer ve midemi dolduracak bir yemek verirdi. Tavernanın en üst katından şehrin ışıklarını izleyerek o gün hangi yemek yapıldıysa onu uzun uzun yer, ardından uyurdum.

''Bugün erken başlamışsın.'' dedi Bay Ptreo mis kokan alana bir göz atarak. ''Uyku tutmadı.'' diyerek yanıtladım onu gülümseyerek.

''Yoksa bu gece dinleyeceğin hikayeler için mi heyecanlısın?'' diye sordu tek gözünü kırparak. Bugün, Kraliyet Okulu'nun yeni döneminin ilk günüydü.

Varislerin Oyunu (Wisteria 1)Wo Geschichten leben. Entdecke jetzt