0.0

457 38 66
                                    

"Onu öylece götürmesine nasıl izin verirsiniz lan!"

"Abi-"

"Başlatma abine! En fazla yarım saat. Yarım saat içinde oğlumu bana bulamazsanız kendi mezarınızı kazın. Anladınız mı lan!"

"A-anladık abi."

2 tane adam hızlı bir şekilde büyük odadan çıkarken Taehyung sinirle kalktığı sandalyesine tekrar sinirle oturdu.

Aklı almıyordu.

O kadar güvenliğin içinden oğlunun kaçırılmasına anlam veremiyordu. Tek yapmaları gereken küçük bir çocuğu korumaktı.

Onu bile yapamıyorlarsa onca parayı neden alıyorlardı.

Sinirle saçlarını çekiştirdi.

Eğer onun başına bir şey gelirse o da yaşayamazdı. O küçük çocuk onun her şeyiydi.

Bir an kendinden nefret etti. Onu koruyamamıştı. Her şeyin kendisinin suçu olduğunu düşündü. Ve kendine olan nefreti gittikçe büyümeye devam etti.

Sinirle masanın üzerindeki her şeyi yere devirdi.

Aptal.

Diye geçirdi içinden.

Aptal. Daha bir çocuğa bile sahip çıkamıyorsun. Senden baba bile olmaz.

Ve tüm sinirini etrafındaki eşyalardan çıkardı. Her yer yerle bir olmuştu. Bunun kendisini sakinleştireceğini düşünüyordu.

Fakat düşündüğü gibi olmadı aksine daha da sinirlendi. O an yere çöküp ağlamak istedi. Ama bunu bile yapamadı. Oğlu için bile olsa ağlayamadı.

Oğlu için bunu bile yapamadı...

-

(JK)

Sinirle yanımdaki banka tekme attım.

Siktiğimin hastanesinin siktiğimin kahveleri.

Eğer doktorluğun böyle bir şey olduğunu bilseydim asla okumazdım. Burada bana köpek gibi davranıyolardı. Okuduğum onca yılın karşılığını böyle alıyordum.

Harika.

O kadar yorgundum ki eğer nöbetim birazdan bitecek olmasaydı hiç düşünmeden yere uzanıp uyuyabilirdim. Ve rezil olmak hiç umurumda olmazdı. Fakat biraz daha dayanırsam sıcacık yatağımın içinde rahat bir uyku çekebilirdim.

Elimde soğuyan kahveyi yanımdaki çöp kutusuna atıp içeri doğru ilerledim. Hava çok soğuktu. Tabii kış ayının başlarında olduğumuz için bu çok normaldi.

İçeriye girip direkt personel odasına ilerledim. Montumu giyip çantamı da takınca kolumdaki saate baktım. Nöbet saatimin 2 dakika önce bittiğini görünce günüm aydınlandı.

Allahım şüko.

Sanki daha demin yorgunluktan bayılacak olan ben değilmişim gibi mükemmel bir enerjiyle sekerek çıkışa ilerledim. Resepsiyonun önünden geçerken Gülfem'e el salladım.

"Kolay gelsinn."

O da bana el sallayınca hızla hastaneden çıktım ve hemen karşıdaki taksi durağına ilerleyip rastgele bir taksiye bindim. Şoförde gelince araba hareketlendi.

"Abi nereye?"

Telefonumdan konum açıp gösterdim.

"Buraya lütfen."

Buraya yeni taşınmıştım o yüzden hiç bir yeri bilmiyordum. Fakat bildiğim bir şey varsada evimin hastaneye çok uzak olduğuydu. En kısa sürede taşınmalıydım.

second exception - TaekookTempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang