6

17.8K 1.2K 479
                                    


Öncelikle bu bölüm 5bin kelimeden fazla bu sebeple oy vermeyi ve yorum yapmayı çok görmeyin 🥺

Yetişkin içerik barındıran bir bölüm olduğu için uyarı verdiğim yerden sonra okumak istemeyenler okumasınlar, rica ediyorum. Sonra saçma sapan mesajlar ve yorumlar almamak için bu açıklamayı yapıyorum.

İyi okumalar <3

-

Kim Taehyung.

Sadece duydukları isimle, birçok insanın tanıdığı bir omegaydı. Güzelliğiyle insanların ona tekrar tekrar bakmasını, hayranlıkla izlemesini, neredeyse sapık gibi başına bela olmalarına sebep oluyordu. Giydiği kısacık şortlar, elbiseler, etekler ile alfaların sabrını sınar, hiç umursamazdı. Sürekli değiştirdiği saç renkleri, yaptığı tablolar ve heykeller ile son sınıfların bile gözdesiydi. Arkadaşlarıyla partilere katılır, kafeteryada yüksek sesli kahkahaları duyulurdu.

Bazen aniden değişir, tanınması zor hale gelir, üstüne basılması imkansız olan özgüveni yok oluverirdi. Giydiği tatlı kıyafetlerin aksine klasik kitaplardan fırlamış karakterlere benzerdi. Gömlekler ve kumaş pantolonlar, aniden koyulaşmış saçlar. Kim Taehyung herkesin tabiriyle garip biriydi. Birileri saçları siyaha veya koyu tonlara boyanmış bir Taehyung görürse, birkaç ay boyunca onun yanına kimse yaklaşamazdı. Bazen ortalıktan kaybolur, bazen saatlerce tablolar ve heykellerine gömülür, kimseyi görmez ve duymaz, bazen bütün bir insan kalabalığının içinde sanki tek başınaymış gibi saatlerce oturur ve boş bakışları eşliğinde kahvesini yudumlardı. Herkes, her zaman onun garip olduğunu iddia ediyordu fakat böyle anlarda bile nasıl güzel olduğunu herkes biliyordu.

Kim Taehyung'u kimse çözemiyordu. Yıllardır beraber olduğu arkadaşları, Jimin ve Hoseok bile, onun kendi içinde ve kafasında yaşadığı Dünya'nın içine asla girememişlerdi. Çünkü Taehyung buna hiç izin vermemişti.

Kim Taehyung tahmin edilemezliliğinin aksine aslında basit sebepleri olan biriydi.

Feromonları silikleşmiş haldeyken bile sadece güzelliğiyle mest ettiği insan topluluğunun, sırf biraz alkol alıp, yiyişmek için organize ettiği partiye geç kalmamak için oturduğu yuvarlak tekerlekli sandalyesini yavaşça sürüyerek yarım bıraktığı tablodan uzaklaştı. Gözleriyle süzmeye başladı.

Dışarıdan bakıldığında öyle karışık ve anlamsız gözüken tabloları, aslında her bir duygusunu yansıttığı boya büyüleriydi. Fırçasını öfkeyle vurduğunda yanan çiçekler, sevinçle vurduğunda belirsiz insan figürleri beliriverirdi. Bazense kimsenin anlamadığı şekiller ve birbirine zıt renkler oluşurdu tablolarında. Heykelleri ise çok başkaydı. Bitiremediği tek heykeli, işte bunu kimse anlayamamıştı. Vücudunun bir kısmı tamamlanmış heykelin yüzü bile yontulmamış, hiçbir yerine dokunulmamıştı. Taehyung ne zaman siyah saçlarına dönse, yaptığı bu genç bir adama benzeyen heykeli önüne alır, saatlerce izler, belki saniyelik dokunuşlar yapar ve tekrar izlerdi. Kimse o yarım bıraktığı heykelin, onun için ne anlama geldiğini bilmiyordu. Hoş zaten sorsalar bile cevap alamayacaklarını biliyorlardı.

Taehyung üzerindeki boyalarla kirlenmiş önlüğü üzerinden çıkardı ve kenarda bulunan masaya buruşturarak bıraktı. Giydiği yeşil şortu göz önüne çıktığında, uzun süredir oturduğu için kırışan kumaşa bakarak gözlerini devirdi. Deri ceketini üzerine geçirip, her zaman taktığı atkısını boynuna sarıp, uzun süredir tek başına olduğu odadan çıktı. Koridorda yankılanan tek ses, giydiği siyah postalların topuklarının zemini döverek çıkardığı melodiydi.

Güzel sanatlar fakültesinden çıktığında görmeyi beklediği son şey, Jeon Jungkook'un kapının önünde dikiliyor olmasıydı.

"Kaşıma atılan küçük dikişi aldırdım ve bunu kutlamak için geldim omega." selam verme gereği bile duymadan önüne atlayan delta ile kaşları çatıldı Taehyung'un ve önünde ona sırıtarak bakan, kendisinden yaşça büyük olmasına rağmen çocuk gibi davranan adamı süzdü.

let me know - taekookWhere stories live. Discover now