12; insan iki yabancıdan da daha yabancı olabilirmiş

590 55 10
                                    

abim, büyüğüm dediğim adam bana değil mahalleden tanıdığı bir gence açılmıştı. derdini bana söylememişti. ne babam ne de annem başka bir kızın olduğundan bahsetmemiş, bir yabancının yanında tesadüfen öğrenememi sağlamışlardı. neredeyse bir saat önce serhan telefonu kapatmıştı. aramızda tek kelime geçmeden oturmaya devam ediyorduk.

ben kimdim? abim için kimdim? serhan için ne ifade ediyordum? dışlanmış hissetmekten alamiyordum kendimi. abim bile acısını paylaşmaya layık görmüyordu beni. içim acıdı.

"dükkanı kapatacağım, kalk hadi ocağa geçelim. "

yüzüne baktım. bana aldırmadan ayağa kalktığında hareket edemedim. her şeye fazla mı kırıldığımı bende anlamıyordum ki. masanın etrafından dolandı, benim oturduğum sandalyenin dibine gelip, dizlerini kırıp kenarına çöktü. şaşkınlığımı gizleyemeden gözlerimi yüzüne doğrulttum.

"eser çözmeye gücün yetmeyecek olayları öğrendiğinde sadece üzüleceksin. tuğrul üzülmeni istemediğinden söylememiştir sana."

"abim o benim. derdi beni öldürse sesimi çıkarmam."

derin nefes aldığında kırgın gözleri yüzümde gezindi. kaba esmer eli ilk önce sandalyenin kolundan kalktı. biraz havada asılı kaldı. yanağıma dokunacağını düşünüp gözlerimi kapatmaktan kendimi alamadım. birkaç saniye sonra ona baktığımda kalktığını gördüm. beni teselli edecek mecali yoktu demek ki. "sen, sen çözebilecek misin bu sorunu?" dedim aldırmadan.

ceketini üzerine giydi, bana bakış atmadan omuzlarını silkip, anahtarı şıkırdattı. "mihriban ne olacak? babama karşı geldiğinde ne olacak serhan? yürekleri yok mu bunların? nasıl zorla birini başkasına ayarlayabiliyorlar?"

"sanki," öfkelendiğini arkası dönük olmasına rağmen anlamıştım. derin nefesi sertçe çekti içine bu kez. "sanki bu dünyada yaşamıyormuş gibi davranamazsin eser!" hızla ayağa kalktım. kimse, özellikle de o, hayatı nasıl yaşadığıma karışamazdı. birkaç adım atıp, önüne geçtim. şimdi siyah irisleri, benim siyahlarıma bakmak zorundaydı.

"bu dünya böyle diye ben kendi çizgimi değiştirmeyeceğim serhan bey. istersem tüm halklar birleşip önümde dursun. palavradan uydurulmuş kurallar için, kendimi satamam. şu yaşta okul okuyacaksın, şu yaşta şu kızla evleceksin diyemez kimse bana! anlıyor musun?"

"herkes senin kadar cesur değil!" tüm sinirini çıkarırcasına bağırdığında ağlamak geldi içimden. ama yapmayacaktım. aynı şekilde cevap verdim. "cesur olmak! bu mu cesurluk! kendi hayatını nasıl yaşayacağına karar vermek mi? ben sizin oyununuzda yokum! mutlu gibi davranamam bu düzende!" 

o kızgın bakışları yumuşadı. beni geçti kapıyı açıp, çıkmamı bekledikten sonra hiçbir tepki vermeden kapıyı kilitledi. merdivenlerden indik, yan yana, omuzlarımız birbirine değerken sokakları geçtik ama tek kelime etmedi. ocağa yaklaştığımızda o erkeksi sesi cümlelere dökülüp bana ulaştı. "kim olduğunu bilmiyorum ama o mihriban dediğimiz kız değil, sevdiği kişi. bunu bil yeter."

güldüm, histerik bir gülüştü bu. "kaç yalanla bir yaşıyorum ben?""

'bilmem' dercesine kaşlarını kaldırıp benden önde ocağa girdi. selam verdikten sonra verilen karşılıkları avucunun içiyle göğsüne dokunarak karşıladı ve hemen o an önüne gelen çayı hakan'dan aldı. bense bu kadar sakin kalamazdim. abimin o acı çeker sesini duyduktan sonra oturup bir şeyler içmeyi içim almıyordu. "hakan, abim nerede?"

"makam odasında, şu sarışın çocukla konuşuyor."

"sarışın çocuk mu?" diye affalladım. taylan'ın burada, özellikle abimle birlikte ocakta ne işi vardı? tüm mahalle bilirdi ki, tek sarı diye çağırdıkları oydu. hızımı alamadan odaya dalacaktım ki, serhan kolumdan tuttu. "abin onu burada dövemez merak etme. bırak, konuşsunlar."

***

"taylan lütfen beni bir dinle."

"dinliyorum ya tuğrul. ama aklımda fikrimde almıyor söylediğin şeyi. gelmişsin bana evleneceğini söylüyorsun."

makam odasındaki meşe renkli masanın üzerinde otururken sakince konuştu taylan. olanlara rağmen sakin kalışı daha çok geriyordu tuğrul'u. terli yüzünü tek eliyle silip üzerindeki gömleğe sürdü tekrar. birkaç adımda aralarındaki mesafeyi kapatıp, taylan'ı çekti ve ayaklarının üstüne basmasını sağladı. şimdi aynı boyda değillerdi, tuğrul sarı saçlının gözlerine bakmak için eğilmişti.

"bak, babamı memnun etmek için olacak bu evlilik. o kıza da söyleyeceğim. istemediğimi, başka biriyle gönül bağım olduğunu söyleyeceğim. tamam mı? yine senin yanında olacağım."

"hmm," dedi taylan. işaret parmağı ile tuğrul'un sert göğsüne halkalar çiziyordu. ufak ama kalın dudaklarında bir gülümseme peydah olunca uzun boylu adam derin bir nefes aldı. kabul edeceğini hissetmişti. "öyle diyeceksin demek."

"evet." diye doğruladı tek nefeste. içi rahatlamıştı sonunda. ama tam o sırada taylan'ın renkli gözlerinde doğan öfke ile ne olduğunu anlamadan sarışın çocuk sağ elini kaldırdı ve çenesine bir yumruk patlattı. "orospu çocuğu!"

tuğrul birkaç adım geriye giderken ellerini iki yana açtı. diğerini durdurmak için kelimeler söyleme ihtiyacı hissediyordu. "taylan-" bu kez taylan üstüne atıldı. kısa tırnakları boynunu çizerken karnına bir yumruk geçirdi ve tuğrul ikiye bükülüp dizlerinin üstüne düştü. diğerine bakmak için gözlerini kaldırdı ve o an taylan sertçe sevgilisinin çenesini kavradı. "ne olarak görüyorsun lan beni? metresin miyim lan ben senin? ha, cevap ver!"

"sevgilim-" tuğrul istese taylan'ı buradan hareket edemez halde gönderirdi ama eli ona kalkmazdı, taylan bunu bildiği için bir yumruk daha attı yanağına. "hala ne diyorsun sen şerefsiz!"

bu itiş kalkışın sesiyle makam odasının kapısı pat diye açıldı içeriye hakan, eser ve serhan daldı. diğerleri ise eşiğin ardında sirk izler gibi izliyordu. hakan hemen taylan'ı arkadan tuttu ve geriye çekti. ama sarışın çocuğun durmaya niyeti yok gibiydi. "bir daha" dedi boşluklara tekmeler atarken "bir daha seni görürsem kanını yere dökerim! duydun mu beni tuğrul Aktaş! seni bu kez öldürürüm!"

eser sinir krizi geçiren arkadaşına tek kelime edemezken abisine bakıyordu. taylan'ı zor bela dışarı çıkardıklarında abisine yaklaştı ve taylan gibi çenesini kavradi ama daha yumuşak bir dokunuşla. "abi, ne oluyor böyle?"

tuğrul ise ters bir bakış attı ve çenesini diğerinin elinden kurtarıp ağzına biriken kanı yere tükürdü. sonrasında tek kelime etmemişti.





***

ben geldimmmmm

ülkü ocağı (bxb)Where stories live. Discover now