19

183 19 7
                                    

•• ━━━━━━━━ 𓆉︎ ━━━━━━━━ ••

Rin ve [Adın]'ı birbirine bağlayan pek çok şey vardı aslında. Yakın arkadaş olmadan önce de birlikte vakit geçirmişlerdi, bu da yaklaşık olarak ortaokul zamanlarına tekabül ediyordu. Rin ortadan kaybolduktan 2 yıl sonra, [Adın] onu uzun zaman sonra ilk defa bir arkadaş ortamında görmüştü. O zamanda [Adın] yalnız değildi, Rinle karşılaştığının da farkında değildi. Onun kahramanı, Rintarou, sonunda gelmişti. Hem de  tam ihtiyacı olan zamanda.

Peki şuan neden yalnızdı? Onun kahramanı neden onun canını yakmıştı? Eninde sonunda yalnız kalacağını kabullenmek istemiyordu. Gözlerinden akan yaşları artık tutmuyordu, ama sesli bir şekilde de ağlamıyordu. Müzik açıp sakinleştirmek istedi kendini, ama en sonunda kendini "Timeless- Mathew" dinlerken buldu. Piyano dinlemek onu hep sakinleştirmişti aslında, şimdiye kadar. [Adın] daha da duygulandı.

Telefonunun rehberine girdi, kendine engel olamayarak ve pişman olacağını bilerek numaranın üstüne tıkladı. Kimi arayacapını ne söyleyeceğini bilemiyordu. Eğer telefon açılmazsa bir daha aramayacaktı. Ama telefon son saniyesinde açıldı.

"Alo."

[Adın] ağladığını belli etmemeye çalıştı. Ama çabası yersizdi, madem öyle neden arıyordu ki? Ne diyeceğini düşünürken istemsizce hıçkırdı.

"Yanıma gelir misin!?"

"[Adın], ağlıyor musun sen? Noldu?"

"Ben kimi arayacağımı bilemedim."

"Gelirim de, nerdesin?"

"Burada bir park var, oturuyorum. Adı sanırım-"

"Çan çiçeği parkı."

"Evet.."

"Bekle beni. 10 dakika."

"Tamam."

[Adın] garip hissediyordu. Parka doğru ilerledi, hava kararmaya yeni başlamıştı ve park boştu. Gök gürledi. Yağmurun habercisiydi bulutlar. Gökyüzüne baktı bir süre [Adın] sessizce ağlamaya devam etti. Unutmaya çalıştığı, kaçmaya çalıştığı yakın geçmişi onu artık üzmüyor sanıyordu. Sanırım üzülmemesinin sebebi Rin'in varlığıydı. Bu lafları ondan duyduğunda ise tek dayanağı yıkılmıştı. Üstelik sözünü de çiğnemişti: bir daha içmeyecekti.

Bu sırada Atsumu spor salonunda hızlıca üzerini değiştirdi, kıyafetlerini çantasına koydu. Osamu bunu fark etti.

"Tsumu! Nereye böyle?"

"Gitmem lazım."

"Nereye, havayı görmüyor musun? Biraz daha çalışalım ve dönüşte annem gil bizi arabayla alsın."

"Samu, sana akşam anlatırım. Annem gile Aran-kun'la olduğumu söyle. Erken çıkmıştı zaten o da."

"Pekiii, anlatacaksın ama."

"Söz."

Atsumu ayakkabılarını da bağladı ve hızlıca spor salonundan çıktı. Koşar adımlarla ilerliyordu. Park zaten okula pek uzak sayılmazdı. Atsumu spor salonundan çıktıktan kısa bir süre sonra yağmur başladı. Sağanak şrklimde yağıyordu. Sokakta insanlar gitgide azalıyordu. Son köşeyi de dönüp parka doğru ilerledi.

The best way for two of us- Love..Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin