Chan hyung bana aynı şekilde karşılık verirken bugün yaşananları unutmuştum bile.
Onun beni düşündüğünü biliyordum; bu yüzden ona kızgın kalamazdım.

Chan hyungla birkaç saniye daha öyle kalmış ardından geri çekilip az önce ki yerime dönmüştüm. Minho, ben oturur oturmaz elini yeniden belime dolamış ve beni kendine çekmişti.
Parmak uçlarıma kadar kızardığımı hissetsem de ses etmemiş ve ona ayak uydurmuştum.

"Film izleyelim mi?"

Jeongin'in ortaya attığı fikire herkes onaylayan mırıldanmalarla karşılık vermiş ve Jeongin ellerini sevinçle çırparak televizyon ünitesine yönelmişti.
Changbin ona korku filmi açması konusunda baskı yaparken kapı yeniden çalmış ve ben dahil herkesin dikkati oraya dönmüştü.

"Birini mi bekliyorduk?"

Minho'nun sorusuna karşı başımı iki yana sallamıştım.

"Ben bakarım"

Chan hyungun ayaklanmasıyla Seungmin de peşinden gitmişti. Minho'ya hemen döneceğimi söyleyip ayaklanırken onun da arkamdan geldiğini hissetmiştim.
Salondan çıktığımda Seungmin'in sinirli sesi ulaşmıştı kulaklarıma. Korkuyla kapıya koştuğumda çatılan kaşlarımı titreyen bedenim takip etmişti.

"Oğlum"

🌻🌙

İnsanların sizin adınıza konuşması, sizin hakkınızda kendilerince karar vermesi pek katlanılabilir bir durum değil.
Şu an salonun ortasında bağırıp çağırmak, ortalığı birbirine katmak istiyordum. Bütün pencereleri kırmak, ellerim parçalanıncaya kadar yumruklamak istiyordum duvarları.

Ama yapabildiğim tek şey Minho'nun beni sakinleştirmek için bedenime sardığı kollarına tutunmaktı.
Başımı kaldırıp hemen karşımda oturan anne ve babama bakmak istemiyordum. Daha bir gün önce onlarla karşılaşma korkusuyla geçirdiğim kriz yüzünden hastanelik olmuştum. Vücudum artık yıpranmıştı. Sağlıklı düşünemiyor, doğru kararlar veremiyordum.
İşin komik tarafı ise bunu yapanların hemen karşımda oturuşuydu.

"Ölmemişsin"

Aylardır görmediğim anneme karşı kullandığım ilk kelime biraz garipti belki ama ona 'iyi misin' sorusunu soracak merhameti bulamamıştım kalbimde.
Yüzüne bakmıyor olsam da bozulduğunu anlayabiliyordum.

"Biraz yalnız konuşalım mı Jisung?"

Babam en sonunda konuşmuş ve başımı kaldırmama sebep olmuştu.

"Neden? Burada konuşalım işte"

Salondakilere kısa bir bakış atmış ve yüzüne samimi olmadığı her halinden belli olan bir tebessüm eklemişti.

"Ailevi bir mesele çünkü. O yüzden yalnız konuşalım"

Ağzımdan histerik bir gülüş kaçarken Minho'nun tutuşundan kurtulup oturduğum koltukta öne doğru kaymıştım.

"Aile? Hangi aileden bahsediyorsun? Ortada bir aile mi var?"

Annemle buluşan bakışları birkaç saniye sonra bana dönerken midemin bulandığını hissetmiş ve başımı başka yöne çevirmiştim.

"Jisung bak; biz buraya kavga etmek için gelmedik. Sadece yaptığımız hataları düzeltmek istiyoruz"

Annemin samimiyetten uzak sesi sabrımın sınırını çoktan aşmıştı.

"Dalga mı geçiyorsunuz benimle?"

Minho kollarımı sıkı sıkıya tutsada kendimi kurtarmış ve ayaklanmıştım.

Lie/ Minsung Where stories live. Discover now