17

440 36 24
                                    

James Arthur~Naked

"Senin bana nasip olman, şahsi hayatımın en değer biçilmez tarihidir."
(Nazım Hikmet~Piraye'ye Mektuplar)

Alışveriş merkezinin kapalı otoparkına park ediyorum Yoongi'nin bir süredir kullanmadığım için çok fazla içine sinmese de uzun uğraşlarım sonucu verdiği arabayı. Arabadan inerek kapısını da kilitliyorum ve aynı zamanda da park ettiğim numaraya bakıyorum. Sonra cebimden telefonumu çıkartıyorum ve sana geldiğimi mesaj atıyorum. Güvenlik kontrolünden geçtikten sonra da avm'nin girişine giderek seni bekliyorum. Çok geçmeden geliyorsun, xray cihazından geçerken gözlerini benden ayırmıyorsun. Sonunda yanıma geldiğinde kollarımı açıyorum, önce bir şaşırıyorsun ama ardından sen de aynı şekilde kollarını açarak sarılıyorsun bana. Kokunu derin derin içime çekiyorum, müptelası olunacak kadar güzel olan kokunu.
"Özlemişim."
Ayrılırken ellerin belimden "Ben de." diyorsun. Boşta kalan elini tutuyorum hızlıca ve yürümeye başlarken küçük bir oyun başlatıyorum gülümseyerek. Seninse gözlerin buluşan ellerimizde bir süre durduktan sonra gözlerime çıkıyor.
"Bence ben daha çok özledim!"
Yaptığım şeyi anlamış olacaksın ki tavşan dişlerini göstererek ve gamzelerini çıkartarak kocaman gülümsüyorsun. "Bence ben daha çoook."
Oyunuma eşlik ediyor olman neşelendiriyor beni; bir de seni gülümsetebiliyor olmak...
"Yarışmak istemezsin benimle." Sesim oldukça imalı çıkıyor. "Tamam tamam yarışmayacağım seninle!" diyorsun boşta kalan elini havaya kaldırıp teslim olur gibi yaparak. Bu halini görmek kahkaha atmama sebep oluyor.

"Şu mağazaya girelim mi?" gösterdiğin giyim mağazasına bakıyorum ve hızlıca onaylayarak mağazaya ilerliyoruz. Aklımda hâlâ ne alacağıma dair bir fikir olmadığı için reyonlara uzaktan bakıyorum. Sonra renkli renkli kazakların olduğu reyonu görerek seni de çekiştiriyorum. Ellerimizi ne kadar ayırmak istemesem de kazaklara bakmak için ayırmak zorunda kalıyorum. Bir süre reyonda kazaklara baktıktan sonra bir tanesini beğenerek alıyorum. Arkamı döndüğümde başta seni göremiyorum ama daha dikkatli baktığımda sweatshirt reyonunda görüyorum seni. Sessizce yanına yaklaşıyorum ve kollarımı belinden sararak başımı boynuna yerleştiriyorum.
"Taehyungg, ne yapıyorsun!" Etrafa baktıktan sonra yüzünü bana çeviriyorsun, tavşan dişlerin yine çıkmış gülümsüyorsun; içim sıcacık oluyor.
"İnsanlar görecek." diyorsun kollarımın arasında kıpırdanarak.
Bir çocuk edasıyla "Görsünler banane." diyorum ve belini saran ellerimi daha çok sıkıyorum. Gözlerim reyona kayıyor, kopüşonunda tavşan kulakları olan bir sweatshirt görmemle hızla ellerimi ayırıyorum belinden ve bedenini tahmin etmek için baştan aşağı süzdükten sonra vücudunu karar vererek bir tanesini alıyorum elime; sense meraklı gözlerinle izliyorsun beni.
"Jeongguk bak bu sana çok yakışır!" diyorum, ağzım kulaklarıma varacak sanki sevinçten. Elimdekini gördüğün gibi kaşlarını çatıyorsun. "Bir sen kalmıştın beni tavşana benzetmeyen!" sesin sitemli çıkıyor ama yine de gülümsüyorsun. Bense gülerek konuşuyorum. "E benziyorsun ama."

Sen hâlâ reyonlarda alacağın şeyi ararken ben kasaya ilerliyorum ve ödemeyi yaparak geliyorum yanına. Dudaklarını büzerek bakıyorsun bana. "Hoşuma giden bir şey bulamadım."
"Olsun, gün daha çok uzun." diyerek yanına geliyorum ve kolumu omzuna atıyorum.

"Baksana çok tatlı değiller mi?"
Parmağınla gösterdiğin yöne bakıyorum, akülü arabalara binen çocukları gösteriyorsun. "Hıhım çok tatlılar."
Aklıma gelen şeyle adımlarımı durduruyorum, sen de duruyorsun benimle.
"Sen de binmek ister misin, ne dersin?"
"Saçmalama Taehyung, hem izin vermezler ki." Senin de binmek istediğini sesindeki tınıdan anlıyorum ve "Bekle beni." diyerek görevlinin yanına gidiyorum. İlk başta olumlu bakmasa da ikna ediyorum görevliyi ve koşar adımlarla yanına gelerek kolundan çekiştiriyorum. Arabaların yanına geliyoruz ve "Hadi seç birini." diyorum heyecanla. "Taehyung ciddi olamazsın!" diyorsun ve yine tavşan dişlerinle gülüyorsun. Ardından bir arabayı göstererek içine yerleşiyorsun. Telefonumu çıkararak kamerayı açıyorum hızlıca. "Ee hadi gelmiyor musun?"
"Jeongguk o ikimizi taşımaz, ben seni buradan izleyeceğim." diyorum. Tam kalkmaya çalıştığında durduruyorum seni, "Hadi ama o kadar ikna ettim adamı."
Kabullenerek yerinde duruyorsun ve sürmeye başlıyorsun. Bense hem video kaydına alıp hem de fotoğrafını çekiyorum.
Bu küçücük şey bile seni mutlu ediyor, kahkahalarından okuyabiliyorum mutluluğunu.

LAVINIA| taekook √Where stories live. Discover now