10

448 44 24
                                    

Isak Danielson~Broken

"Sevgilim orada mısın
o bankta mısın hâlâ?"
(İsmail Uyaroğlu~ Bir Eylül Günüydü)

15.10.2022
Pazar

Yoongi'nin odaya girmesiyle uyanıyor, lakin açmıyorum gözlerimi. Üzerimden düşen yorganı örterken bedenime, sayıklıyor bir şeyler. Akşam giymem için bıraktığı eşofman takımını giymediğim için söyleniyor kendi kendine. Ardından oturuyor yatağımın köşesine, çöken yatağımdan anlıyorum.
"Uyumuyorsun, biliyorum." diyor. Bildiğini biliyorum zaten ama yine de açmıyorum gözlerimi.
Derin bir nefes alıyor ve veriyor. Ardından sesi tekrar ilişiyor kulağıma.
"Taehyung, uzun zaman sonra seni öyle görmek beni çok şaşırttı. Ne oldu birden?"
Jeongguk oldu diyemiyorum. Öylece devam ediyorum dinlemeye, gözlerim kapalı.
"İstersen..." emin olamıyor söyleyeceklerinden ve bir süre bekledikten sonra tekrar konuşuyor. "İstersen psikoloğunla konuşmaya devam edebilirsin. Randevu ayarlayalım mı?" Bir cevap bekliyor ama susuyorum.
Bana gerekli olan psikolog değil, Yoongi de biliyor bunu. Bana lazım olan tek şey sensin Jeongguk ama sen bilmiyorsun. Bilmiyor ve gelmiyorsun.

Konuşmak istemediğimi anlıyor Yoongi ve yavaşça kalkıyor yatağımdan. "Kahvaltı hazırlayacağım." diyerek ayrılıyor odamdan. Kapanan kapı sesiyle birlikte açıyorum gözlerimi, camdan dışarıyı seyrediyorum biraz, aklımda sen...
Kalkıyorum yataktan, duş almak iyi gelecek diye düşünüyorum ve banyoya gidiyorum. Oysa bana asıl iyi gelecek şey sensin ama böyle kandırıyorum işte kendimi.
Sıcak su tenimden kayıp giderken de aklımda sen, yaşım pınarımdan akıp küvetteki suya karışırken de aklımda sen, kıyafetlerimi giyerken de, hatta nefes alırken de aklımda sen... Her yerde sen Jeongguk... Bir tek yanımda yoksun ama olsun, geleceğim dedin beklerim ben. Sen de gelirsin zaten.

Bir gün görmedim yüzünü ve özlemim çok fazla Jeongguk, o yüzden bugün gel. Seni özlemek ölüm gibi bir şey, ölümden de beter. Kendimi güneşini kaybetmiş çiçek gibi hissediyorum. Işığına ihtiyacım var, nefes almaya ihtiyacım var Jeongguk. Ne ara bu kadar bağlandım sana, ne ara sende kayboldum bilmiyorum. Yüzünü izlemek, ah sen sayfalarda kalemini oynatırken seni izlemek... Keşke gözlerim bu kadar ürkek olmasaydı da daha uzun izleseydim seni, ezberleseydim her bir karışını. Gel Jeongguk, söz veriyorum gözlerim artık ürkek davranmayacak.


Saat seni sensizlik geçerken
Bir sızı uğruyor yüreğime
Bir yıldız kayıyor gökyüzünden
Dileğim de sensin haliyle

Saat seni sensizlik geçerken
Esiri oluyorum özleminin
Bir kelepçe vuruluyor kalbime
Anahtarı ise ellerinde

Saat seni sensizlik geçerken
Yüzün silikleşiyor zihnimden
Gözlerim yaşlı, zihnim puslu
Hasret dökülüyor mürekkebimden

Saat seni sensizlik geçerken
Keskin bir de hançer geçiyor yüreğimden
Acıtıyor, kanatıyor lakin hissetmiyorum Gelmeyişin kadar derinden

Kalemimi bırakıyorum elimden, gözlerimde yaş... Kapı tıklatılıyor, gelme diyorum. Sesim belli ediyor ağladığımı lakin Yoongi girmiyor içeri. "Kahvaltı hazır." diyor ve gidiyor. Kahvaltı yapmak istemiyorum Jeongguk ama Yoongi izin vermez, biliyorum. O yüzden defterimi çantama iliştiriyor ardından gözlerimi silerek iniyorum kahvaltıya. Yoongi Yeontan'a mamasını vermiş, yiyor. Gidip onu seviyorum biraz ve kahvaltı masasına oturuyorum sonra. Kimse konuşmuyor kahvaltı boyunca, sessizlik hakim oluyor ortama. Doyuyorum ve servisimi kaldırarak ilerliyorum çıkışa. Yoongi sesleniyor ona dönüyorum.

"Taehyung..." diyor, başka bir şey söylemesine izin vermiyorum.
"İyiyim ben, psikoloğa gitmeme gerek yok."
Gülümsüyorum, iyi değilim Jeongguk ama gülümsüyorum yine de. Yoongi biliyor iyi olmadığımı, biliyor istemediğim sürece psikolog bana iyi gelmeyecek ama bilmediği şey şu ki; istesem de bana iyi gelecek olan psikolog değil sensin. Yoongi bilmiyor, sen de gelmiyorsun Jeongguk.

Vakit geliyor, hazırlanmaya başlıyorum. İçimde bir his, sanki bugün de gelmeyeceksin diye söylüyor. Kovuyorum gelmeyeceğini düşündüren her şeyi ve hazırlanıyorum. Siyah yırtmaçlı kotum, siyah kapüşonlu sweatim ve şişme montumu da üzerime geçirerek aynanın karşısına geçiyorum. Saçımı tarıyor, parfüm sıkıyorum ve çantamı da alarak odadan ayrılıyorum. Yoongi çıkıyor odasından, sesimi duymuş olmalı diye düşünüyorum.

"Gidiyor musun?" diyor, kafamı sallıyorum.
"Bırakayım." diyor lakin istemiyorum. Teşekkür ediyor, akşam alabileceğini söylüyorum. Tamam diyor ve ayrılıyorum yanından. Gitarımı da sırtıma asarak evden çıkıyorum ve sana geliyorum Jeongguk. Umarım sen de bana gelirsin.

Yollar Jeongguk, çok uzun bu yollar lakin sonu sana çıktığı sürece tek bir itirazım duyulmaz. Bu yollar sana çıksın Jeongguk, dikenli dahi olsa çıplak ayaklarımla gelirim sana. Sen de gelir misin bana?

Geliyorum Jeongguk, az kaldı. Şu köşeyi de dönünce varmış olacağım. Biraz erken geldim bugün, bir ihtimal erken gelirsin de beni göremeyip gidersin diye ama gelmemişsin Jeongguk. Olsun sen gel, geç de olsa gel Jeongguk.

Her gün oturduğun banka oturuyorum, içimden çalmak veya söylemek gelmiyor. Bu yüzden gitarımı çantasıyla koyuyorum yanıma. Oturuyorum, izliyorum insanları. Hepsinde aradığım tek bir yüz var, o da senin yüzün Jeongguk.

Saat epey geçti, karardı hava lakin sen hâlâ gelmiyorsun. Gözümden bir damla yaş dökülüyor ve ardından birkaç damla daha, engel olamıyorum. Hayır diyorum, gelecek Jeongguk. Ne diye ağlıyorsunuz? Bir şey demiyor gözlerim, tek yaptıkları daha şiddetli ağlamak oluyor. Sonra bir hıçkırık kaçıyor ağzımdan, sonra bir tane daha, bir tane daha ve bir tane daha. Gelmiyorsun Jeongguk, neden? Ben seni beklerim diyorum Jeongguk ama dayanamıyorum. İki gündür yoksun sadece ama iki gün iki asır gibi hissettiyor bana kendisini. Gel Jeongguk, ne olursun gel.

İnsanların gözü üzerimde; acıyarak, üzülerek bakıyorlar bana. Umursamıyorum bile, daha şiddetli ağlıyorum yalnızca. İnsanlar geçiyor, zaman geçiyor bir sen geçmiyorsun benden. Gözyaşlarım tükeniyor, hıçkırıklarım sessizleşiyor ama yüreğim hâlâ daha kan ağlıyor.

Kalkıyorum banktan ve ilerdeki büfeye giriyorum. Bir paket sigara diyorum, hangisinden olsun diyor. Fark etmez diyorum ve bir tane gösteriyor, olur diyorum. Bir de çakmak diyorum ve onu da veriyor. Ücretini ödeyerek ayrılıyorum oradan ve tekrar banka ilerliyorum. Ambalajından çıkardıktan sonra açıyorum paketin kapağını ve bir dal sigara alıyorum parmaklarımın arasına. Ardından dudaklarımın arasına sabitliyorum ve tek elimle rüzgârı engellerken diğer elimde çakmakla yakıyorum. Dumanı çekiyorum içime, ilk defa içtiğim için öksürük tutuyor ama biraz daha çektikten sonra alışıyorum ve art arda yakıyorum birkaç dal. Babam sigara içiyor diye uzun süre konuşmamıştım onunla ve en sonunda bıraktırmıştım. Nefret ederdim ben sigaradan. Sigara senin parmakların, dudakların arasında o kadar güzel duruyor ki, bir sigaraya dahi hayran bıraktırıyorsun insanı. Bu yüzden içiyorum Jeongguk, sigara öldürür ama ben senin için içiyorum. Gelmediğin her an zaten ölüyorum, sigara sadece hızlandırıyor durumu.

Zaman hızlı akıp gidiyor, sen hâlâ yoksun. Yoongi'nin arabasını görüyorum, o inmeden kalkıp ilerliyorum. Bugün de gelmedin Jeongguk, yarın yine geleceğim. Yine bekleyeceğim. Sen gelene kadar, ömrümün sonuna kadar bekleyeceğim.

Jeongguk aşko neredesin böyle

LAVINIA| taekook √Where stories live. Discover now