saklambaç

3.7K 496 298
                                    

önceki bölümü okuduğunuza emin olun lütfen 🫶🏻 bi de yorumlarda sohbet etsek fena olmaz 🥹☝🏻

Taehyung ile üç gündür saklambaç oynuyorduk. O kaçıyordu, ben buluyordum. Sorun şuydu ki her seferinde ebe ben oluyordum. Ne kadar yakalarsam yakalayayım tekrar kaçıyordu işte. Neden böyle yaptığını sormam için fırsat bile vermiyordu bana.

Oysa aramız iyiydi aslında. Benim evimde kalmıştı, benimle basketbol oynamıştı, yaramı temizlemişti. O günün sabahında bana kahve bile yapmıştı teşekkür için. Şimdi neden böyle yaptığını anlamıyordum ve şunu kendime açıkça itiraf edebilirdim ki, üzülüyordum. Her seferinde olduğu gibi, yine korktuğum başıma gelmişti. Taehyung'u, tavırları beni üzecek kadar umursuyordum işte.

Gece başımı yastığa koyduğumda başımın ucundaki kedinin mırıltıları eşliğinde onu düşünüyordum. Kafenin hoparlöründe çalan bir şarkının sözleri bana onu hatırlatıyordu. Bazen soğuk havalarda kapımın önünde benim inmemi beklerken, camdan bakıp çaktırmadan üstüne giydiği şeylerin inceliğini kontrol ediyordum. Eğer inceyse yanıma fazladan bir hırka alıyordum. Kısacası onu düşünüyordum işte. Gülüşünü, kısılan gözlerini, kıvırcık saçlarını, kemikli ellerini ve daha betimlemeye kalksam dilimin tutulacağı bir sürü özelliğini. Ama en çok, öpüşünü düşünüyordum.

Günler geçmişti ve ben hâlâ o geceyi düşünüyordum. Radyonun cızırtılı sesleri kulağıma yapışmış gibiydi. Hiçbir şarkı o gece çalan şarkı kadar güzel gelmiyordu kulağıma. Ve bunu kaybetmek istemiyordum.

Ben, Jeon Jungkook. Artık şunu kabul edebilirdim ki, Kim Taehyung'u kendim için istiyordum.

Onu kaybetmemek için uğraşacaktım. Belliydi, bana kırılmıştı ama gönlünü alacaktım. Bu yüzden de şu an, girdiği personel tuvaletinin kapısında bekliyordum. Burası beni görmezden gelemeyeceği tek yerdi çünkü küçüktü. Daha önce burda burun buruna didiştiğimizi aklıma geldiğinde gülümsemeden duramamıştım. Bu sırada Taehyung da tuvaletin kapısını açıp dışarı çıkmıştı.

Yine yüzüme bakmadan önümden geçip gidecekti ki kolundan tuttum. ''Taehyung.'' Yüzünü bana döndü ve başını 'ne var' anlamında salladı hafifçe. Bir yandan da bakışları kısa koridorun sonundan görünen müşterilere bakıp birinin bizi görüp görmediğini kontrol ediyordu.

''Konuşabilir miyiz?''

''Şu an yaptığımız şeyin bu olduğunu düşünüyorum Jungkook.''

''Düzgünce,'' dedim dişlerimin arasından. ''Düzgünce konuşabilir miyiz? Lütfen.'' Lütfen. Dudaklarını yaladı, bakışları bir kez daha benim gözlerim ve müşteriler arasında gidip geldi. ''Müşteriler bekliyor.'' dedi sinirle ve kolunu elimden kurtarıp gitmeye yeltendi.

Ama hayır, izin veremezdim. Yanımızdaki tek kişilik lavabonun kapısını açtım ve onu kolundan çekip içeri soktum. Kapıyı sert bir şekilde kapatıp kilitledim ve ona döndüm ''Beomgyu tezgahta, o bakar müşterilere. Biz konuşacağız.'' Yine küçük bir alanda dip dibe sayılırdık.

''Derdin ne?''

''Taehyung asıl senin derdin ne amına koyayım?! Üç gündür yüzüme bakmıyorsun. Bir şey diyorum, cevap vermiyorsun. Görmezden geliyorsun.''

''Bana daha çok kendini tanımlıyormuşsun gibi geldi.'' Bu cümlesinden belli oluyordu ki çabuk açılacaktı.

''Taehyung,'' derken mümkünmüş gibi bir adım daha yaklaştım ona. ''Aramızdaki sorun neyse konuşalım.''

''Sorun ne biliyor musun?'' Göğsüme koyduğu eliyle ittirdi beni fakat çok da geriye gidebildiğim söylenemezdi. Kendi tarafımdaki duvara çarpmıştım sırtımı. ''Sorun senin hareketlerin. Sorun senin birlikte güzel geçirdiğimiz her anın ardından her şeyin içine sıçacak davranışlarda bulunman. Bana yakın davrandıktan sonra evinden kızın tekiyle çıkman, kızın sizin seviştiğinize dair imada bulunması ve senin gözümün önünde kıza gülerek el sallaman. En büyük sorunsa beni deli gibi öperken bunu hatırlamayacağımı umman. Sorun senin dengesizliğin ve korkaklığın.'' Dişlerinin arasından o kadar sinirli konuşuyordu ki, korkmadığımı söylesem yalan olurdu.

cardigan, tkWhere stories live. Discover now