herkesle arkadaş olanın hiç arkadaşı yoktur

3.8K 492 121
                                    

Taehyung tek eline sıkıştırdığı temiz bir bez, tentürdiyot, ve sargı bezi ile banyodan çıkıp yanıma, küçük koltuğun boş kısmına atmıştı kendini. Sol kolunu koltuğun sırtına çarptığında dişlerini sıkarak sızlanmış, ama çok da umursamadan elindekileri aramızda kalan minderin üstüne koymuştu.

"Sen mi pansuman yapacaksın?"

"Dudağını görebiliyorsan kendin yap." derken ukalaca çıkmıştı sesi. Muhtaç görünmek istemediğimden beze biraz tentürdiyot döküp bezi dudağıma yaklaştırdım. O an banyoya gidip aynaya bakarak da yapabilirdim bunu ama, neden bilmiyorum, oturduğum yere sabitlenmiş gibi olduğumdan kalkmadım.

"Yalnız dikkat et. Beze döktüğün şey, tentürdiyot; değdiği yerdeki iyi ve kötü bütün bakterileri yok eder. Yarana değerse sonuçları kötü olur." Benimle eğleniyor ve kontrolü ona bırakmamı imâ ediyordu. "Yaraya değmek üzeresin." İşaret parmağıyla dudağımı işaret ederken bir yandan sol kolunu sıvazlıyordu.

Açıkcası çok da bir çarem yoktu çünkü yaraya sadece ucundan değen bez canımı öyle bir yakmıştı ki, gözlerimi sımsıkı kapatmaktan başka bir şey yapamamıştım. Muhtaç görünmek istemiyordum ama açık bir şekilde muhtaçtım ona. Benden bir adım beklemeden bezmiş bir ifade ile elime uzandı, ve tentürdiyotlu bezi kendi parmakları arasına konumlandırdı. "Geri zekalısın sen."

Dediği şey çok âniydi. Henüz anlam bile veremezken o çoktan bana iyice yaklaşmış ve dudağımın kenarlarındaki kurumuş kanları incelemeye başlamıştı. Elindeki bezi önümüzdeki sehpaya koyup başka bir bez alarak yanımdan kalktığında ne olduğuna anlam verememiştim. Mutfaktan çok kısa bir süreliğine gelen su sesi ise bezi ıslattığını belli etmişti. Çok kısa bir sürenin ardından tekrar gelip yanıma gelip oturan Taehyung son derece ciddi bir şekilde dudaklarımın etrafındaki kurumuş kanı temizliyordu. Kendi kaşından akan kanları çoktan unutmuş gibiydi. O kısım umrunda değil gibi davranıyordu. Kolu ise neden olduğunu anlamadığım bir şekilde onu zora sokuyordu. Sol kolunu olabildiğinde sabit tutmaya çalışıyor, arada bir sol elinin parmaklarını sıkıca açıp kapatıyordu.

Elindeki ıslak bezle işini kısa sürede bitirdikten sonra sehpada duran diğer beze, mutfaktan bulduğu buzları sarmış ve bu sefer onunla birlikte dönmüştü bana. Bakışlarımı olabildiğince etrafta gezdiriyor, ona bakmamaya çalışıyordum. Çünkü çok güzeldi.

Bakarken dalıp gidebileceğim kadar güzel bir yüzü vardı. Ve bu kaşı patlamış, saçları terli ve dağınıkken bile geçerliydi.

"Patlayan dudağa tentürdiyotla tedavi mi olur? Onu kendim için getirmiştim."

"Nerden bilebilirim? Her gün birileri dudağımı patlatmıyor."

"Tut şu bezi dudağında." derken oturduğu yerden kalkmış ve ilaçları yine tek elinde toplayıp odadan çıkmaya yeltenmişti. Bense o an hayatımın en büyük aptallıklarından birini yapıp önümden geçtiği sırada onu durdurmak için sol kolundan tutmuştum.

"Nereye?"

Taehyung dişlerinin arasından öyle bir sızladı ki, kolunu olduğu yerden komple koparmış falan olmalıydım. "Jungkook! Sikeyim! Elinin ayarını sikeyim senin!" Vücudu sol tarafa doğru yatmış ve gözleri sımsıkı kapanmıştı.

"Ne oluyor? Koluna bir şey mi oldu?"

"Bilmiyorum." derken duruşunu tekrar düzeltmiş ve yüzüme bakmadan yürümeye devam etmişti. O aldığı şeyleri yerine geri koyarken ben de peşinden yürümüş ve lavabonun kapısına yaslanıp konuşmaya devam etmiştim. "Ne oldu Taehyung? Koluna darbe falan mı aldın?"

Hâlâ cevap vermeyerek sabrımı zorluyordu. "Duymuyor musun amına koyayım? Sana soruyorum."

"'Bilmiyorum' dedim ya. Asıl sen duymuyor musun?"

cardigan, tkOù les histoires vivent. Découvrez maintenant