Celal - 6 Çıkmaz Sokak

En başından başla
                                    

Celal ve adam tuz buz olan camlar arasında tepinirken, Celal o koca cüssesiyle adamı sırt üstü yatırdı ve aslanpençelerini bir biri ardına adamın suratına indirdi. Adamın gittikçe daha çok kan içinde kalan suratı, çevrede korkuyla bir yerlere sinen insanları daha da korkutuyordu. Celal, gerçekte var olmayan bir sıcaklık hissediyordu tam da o anda, deli gibi terliyor ve sanki etrafını kaplayan koyu bir buhar halkası varmışçasına güçlükle nefes alabiliyordu.

Üç - dört kişinin bir anda üzerine çullanmasıyla tıpkı bir rüyadan uyanır gibi başını kaldırdı Celal, kendine geldi, ne yaptığının ve nerede olduğunun farkına vardı. Fakat öfkesi bir gram olsun azalmamıştı.

Güvenlik görevlileri Celal'i kelepçeleyip AVM'nin iç kısmındaki, halka kapalı boş bir odaya götürdüklerinde bir güzel dövmüş ve ardından polisi arayıp Celal'i almalarını istemişlerdi. Celal'in yüzü de az evvel dövdüğü adam kadar olmasa da bir hayli kan ter içinde kalmıştı.

Yorgundu Celal, sol kolunun dirseğiyle bileği arasına batan birkaç parça ufak cam hafif hafif sızlıyordu. Sol kaşı derin sayılabilecek bir biçimde açılmış ve akan kan tüm yüzüne dağılmıştı. Elinde buz torbasıyla içeri giren adamı ilk başta fark etmedi Celal, bakışları tek bir noktada, öylece oturuyordu, geçmişin gölgelerinden hala sıyrılamamıştı.

" Seni mahvedeceğim Celal Turan, bu yaptığının bedelini ağır ödeyeceksin! "

Celal bir anda duyduğu sese doğru döndü, az önce dövdüğü adam ona hararetli hararetli bir şeyler anlatıyordu, Celal ise derin bir uğultu eşliğinde duyuyordu adamın dediklerini. Kelepçeli elleri kucağında, arsız ve alaylı bir gülüşle baktı karşısında meydan okuyan adama, söylediklerini şimdi gayet net anlıyordu.

" Yediğin tek dayağın bu olacağını mı sanıyorsun ha? Seni içeri tıktırınca daha ne dayaklar attıracağım sana! Polis geldiğinde kim büyükmüş göreceksin Celal, seni mahvedeceğim. Mahvedeceğim! "

Adam konuştukça kendi kendini daha da sinirlendiriyor, Celal ise yanlıca ciddiyetsiz bir gülüşle karşısındaki adamı daha da çileden çıkarıyordu. Hiç kuşkusuz, Celal'in en büyük avantajı keskin zekâsı ve edindiği tecrübelerdi.

" Beni polise verdiğin anda " dedi, gözünün kenarından hala süzülmekte olan kanı gelişi güzel silerken, " Ziya Şahzade'ye kadar gider bu mevzu. Ha bir de Faruk Toprak'ı öldürmek istediğine dair beni aradığın tüm telefon görüşmelerini de polise vermiş olursun." Dedi.

Karşısında bir gözü şiş, saçı başı dağılmış, saks mavisi gömleğinin yakalarında kurumuş kan lekeleri olan adamın rengârenk yüzü bir anda duyduklarıyla limon sarısına döndü. Celal'in yüzündeki gülümseme daha da büyüdü. Kendi kendine düşündü; Benim Allah'ın izniyle içinden çıkmayacağım iş olmaz!

Güvenlik görevlilerine Celal'i bırakmaları için talimat veren adam hala aynı kindar ifadeyle bakıyordu Celal'e. Kapıda bekleyen polislere de gidip şikayetçi olmadığını, kendi aralarında anlaştıklarını söyledikten sonra yeniden Celal'in yanına geldi adam.

" Seninle " dedi, kini her bir heceden taşarak. " Seninle bir gün muhakkakgörüşeceğiz, patron bunu senin yanına asla bırakmaz! "

Celal, çıkış kapısına ilk adımını atmıştı ki adamın söylediği son sözle bir an duraksadı. Patron demişti bu adi herif, tıpkı geçen depoya gelenler gibi. Bu patron her kimse iyiden iyiye canını sıkmaya başlamıştı Celal'in. Daha büyük bir bela çıkmadan ya işin önünü ya da patron denen herifin boğazını kesmeliydi.

***

" Zeyno! "

" Kız Zeyno! "

Ahsen, sabahın yedi buçuğu gibi Zeynep'in kapısına dayandığında mahallede henüz çıt çıkmıyordu. Zeynep ilk önce kapının yanındaki pencerenin tül perdesini aralayıp kapıdakine şöyle uykulu fakat asabi bir bakış atarak kapı yerine camı açtı.

CelalHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin