2

24.6K 1.5K 175
                                    

Hanım anne verdiği kararın doğru olmasını dileyerek kendini yemeklerin ve içeceklerin sunulduğu, misafir çadırına doğru attı.

Genç kızın her şeyden habersiz, kaderine doğru uçmakta olduğunu biliyordu.

Yapacağı konuşmayı kafasında tekrarlarken, vazgeçmemek, o ürkütücü gözlere yüreklilikle bakmak için tüm cesaretini topluyordu.

Bir parçaydı onun kızın gül goncası. Herkes onu büyülü, lanetli görebilirdi ama hanım anne için melakeden farksızdı.

Eline doğmuştu kızıl Kardeleni. Ötesi var mıydı?

Annesi ruhu uçmadan gökyüzüne, son kez hanım annenin ellerinden tutmuş, yalvarırcasına ona emanet etmişti minik yavrusunu. Tıpkı kızınınkine benzeyen su gibi duru gözleri açık gitmişti. Büyüdüğünü, serpildiğini görmeden uçtuğu için, gözleri açık kalmıştı elbet.

Hanım anne çadırdan içeri süzülürken, uğultulu kalabalığı süzdü.

Kalabalığın ortasından buram buram varlığını belli eden bedene baktı bir süre. Bunca insanın içinde nasıl konuşacak, nasıl söz sahibi olacaktı?

Hele ki etrafta aç kurtlar gibi bekleyen babalar, yemeklerini tattırmak için takla atan anneler, süzülerek heybetli erkek bedenlerini süzen kızlar varken.

Hanım anne mertebesi dolayısıyla yaşlı kadınların bulunduğu, yüksek divana kuruldu.

Daha yeni yerleşmişti ki genç adamın gür sesi tüm salonu inletti.

"Padişahtan hayırlı haberler getirdim Çerkes beyi." diye gürlemişti genç ama ürkütücü adam.

"Padişahım her haberi hayırdır bizim için. Buyurun deyin hele nedir bu müjdeli haber." Yaşlı adamın yeni yeni alıştığı, peltek Osmanlıcası, her ne kadar gür sese sahip olsa da, tüm korkutuculuğunu gölgeliyordu.

"Buraya bir evlilik gerçekleştirmek için geldiğimizi söylemiştim." diye lafını yineledi genç adam. "Bu evlilik sayesinde size bazı haklar tanınacak, yöre halkından seçilen güvenilir adamlar voyvoda*(Halk arasından seçilen, güvenliği sağlayan insanlar) olarak seçilecektir. Ayrıca bulunduğunuz toprağın mülkü size devredilecek, kızlarınız halkımızın erkekleriyle, erkekleriniz, kızlarıyla birleştirilecektir."

Bu haber üzerinde salonda uğultulu bir sessizlik oluştu. Babalar Osmanlı'ya verilecek kızların hesabını görürken, yaşlı beyin yüzünde tedirginliği görüyordu hanım anne.

Evlilik düşüncesi bile yaşlı adamın rengini küle çevirmişti. Yıllardır ahalisinin başka ırklarla evlenememesi için her türlü kurala baş vuruyordu. Asıllarını kaybetmelerinden ve soylarının geldiği yeri unutmalarından korkuyordu.

Her ne kadar gençler bu devlete alışmış olsa da, yaşlılar halen geleneklerini sürdürüyor, olabildiğince yenilikten sakınıyordu.

Kara bey, konuşmalarına karşılık beklemeden gürledi.

"Şimdi!" diye başladı sözüne. Ayaklandı ve bütün yaşlı konseyine göz süzdü. Yaşlılar tutulmuş bacaklarıyla zorlukla doğrulurken, Kara bey'in askeri ise çoktan yanında yerini almışlardı.

Ellerinde boyları kadar kılıçlarıyla, iri omuzları ve bir atın ki kadar güçlü bacaklarıyla, tüm yöre halkına yenilmezliklerini sergiliyorlardı.

"Yolumuz uzun ve zat-i alinizin de izniyle, yörenizde ki en mertebeli kızınıza talibim!"

...

Uğultular yükselirken genç adam bu uğultunun sebebini merak ediyordu.

Koskoca adamların, ona sunulacak olan kızın kim olacağını bilmediklerine emindi.

KIZIL KARDELEN(Yeniden Raflarda!)Where stories live. Discover now