14; ilk günden aşıktım ben sana

4.5K 496 388
                                    

Dersin başlamasına daha yarım saat varken, bizimkilerle her zamanki gibi bahçede oturuyorduk. Aramızda rahatsız edici bir sessizlik ve gerginlik vardı. Bunun sebebinin dünle alakalı olduğunu biliyordum. Taehyung'u bana sarılırken görmüşlerdi ve yanlış anlamışlardı. Ah, Jennie hariç. En çok onun kızacağını düşünmüştüm ama Namjoon beni azarlarken, tedirginlikle bizi izlemiş ve işi olduğunu söyleyerek yanımızdan ayrılmıştı.

Şu an bile garip davranıyordu. Önündeki kahve bardağıyla oynuyor, derin düşüncelere dalıyordu ve onu bu hale getiren şeyin ne olduğunu çok merak ediyordum. Canının bir şeylere sıkıldığı belliydi ve bize de anlatmamıştı henüz.

"Muhabbetinize doyum olmuyor." dedi Namjoon sitemle.

"Jennie'nin neyi var bilmiyorum ama Jungkook'u dert etmiyorum. Taehyung gelir ve eğlendirir onu."

Seokjin'in sesindeki alaycı ton, gözlerimi birkaç saniyeliğine yummama sebep oldu. Bana sinirli olduğunu biliyordum. Taehyung'un bana yaklaşmasına izin verdiğim için sinirliydi. Şaşkınlıktan tepki veremediğimi söylememe rağmen bana inanmamıştı.

Sessiz kaldığımda, gözlerini devirerek etrafa bakındı. Namjoon da sessizce bakışlarını ikimiz arasında gezdirdi ve iç çekerek kahvesini yudumladı. Seokjin ile araları yeni düzeldiği için bir şey demiyordu ama bu durum canını fena sıkıyordu. Çünkü o da farkındaydı Seokjin'in üstüme çok geldiğinin.

"Jungkook'u suçlayıp durma artık. Onu eve sürüklerken bedeni kaskatıydı ve sana nede onu itmediğini açıkladı. Neden inanmıyorsun hala?" diye sordu Jennie sorgularcasına.

"Taehyung her yaklaştığında, böyle durup kalacak mı? Düşmanına sarılıyor ve dibine kadar giriyor. Yarın da öpüşürler artık ama sorsak hala düşmanlar."

Gözlerim istemsizce dolduğunda, yanağımın içini dişledim sertçe. "Özür dilerim. O an kendimde olsam böyle bir şeyin yaşanmasına izin vermezdim." dedim çatlayan sesimle ve yerimden kalktım hiçbirinin yüzüne bakmadan. "Ve ayrıca, sinirini anlayabilirim ama üstüme çok geldiğinin ve kırıcı olduğunun farkındasındır umarım Seokjin."

Onlara sırtımı dönüp okula doğru ilerlerken, yanağıma düşen gözyaşını temizledim hızla ve derin nefesler aldım. Bana böyle davranıp laf sokmasını sevmiyordum çünkü gerçekten kalbim kırılıyordu.

Elimdeki kahve bardağını çöpe atıp tuvalete girdim ilk başta. Boğazım acıyordu ve gözlerim dolup duruyordu. Okulda olmasak şu an yere çöküp ağlardım bile.

Telefonum çalmaya başladığında, kimin aradığına bakmadım bile. Musluğu açıp yüzüme defalarca su çarptım ve başımı kaldırıp aynadan kendime baktım. Kızarık gözlerim ağladığımı oldukça belli ediyordu. Oflayarak yüzüme birkaç kez daha su çarptım ve peçeteyle de kuruladıktan sonra tuvaletten çıktım. Tam karşımda duran beden, beni gördüğü an duvardan ayrıldı ve karşıma geçti.

"Ne istiyorsun?" dedim kaşlarımı çatarak. Onun yüzünden arkadaşlarımla aram açılıyordu resmen.

"Niye ağlayarak girdin okula? Bir şey mi oldu?"

İlgiyle sorduğu soru beni şaşırtsa da sinirle gülmeme engel olamadım. "Seni ne ilgilendirir? İşine bak Taehyung."

Yanında çekip gideceğim sırada, eli bileğime dolandı ve sırtımı duvara yasladı. Kaşlarımı sinirle çatarak bileğimi kurtarmaya çalıştım ama şerefsiz herif benden daha güçlüydü.

"Rahat bırak beni. İstemiyorum seni, basmıyor mu kafan?"

"Basıyor da basmıyormuş gibi yapacağım. Benden vazgeçemezsin sen."

Die For You | taekookWhere stories live. Discover now