1-meeting again

278 29 100
                                    

Dean üniversiteyi bitirdikten sonra hayal ettiği hayata ulaşamamış, aksine çok daha mutsuz biri olmuştu. Kardeşi Sam Hukuk Fakültesini kazanmıştı ve çok uzaklardaydı, John ve Mary ise destek olmaya çalışıyorlardı ama Dean 25 yaşındayken aile evine dönüp orda yaşamaktansa her şeyi yapmaya razıydı. Buradaki 'her şey' iki farklı işte çalışmayı da içeriyordu. Gündüzleri yarı zamanlı markette kasiyerdi ve geceleri barmenlik yapıyordu.

Öyle yoruluyordu ki eve gider gitmez kendini yatağa atıyordu.
Tüm bu telaşe arasında sosyalleşmektende uzaktı, ne eski arkadaşlarıyla görüşüyor ne de takılacak bir erkek buluyordu. Evet, Dean Winchester gaydi. Aslında hayatında biseksüel olduğunu sandığı bir dönemde olmuştu fakat artık emindi, kızlar ilgi alanı dışındaydı.

Birkaç erkekle çıktığı da olmuştu, üniversite ve sonrasında ama aradığı kişiyi bulamadığı kesindi. İşte gecenin ikisinde sarhoş bir kızın hayat hikayesini dinlerken zihninden geçen düşünceler bunlardı. Yaşamındaki monotonluk ve istediği noktaya gelemeyişi, yine canını acıtıyordu. Kızı dinliyormuş gibi yapıp bardağını tazelerken sol tarafta siyah saçlı, trençkotlu biri dikkatini çekti. Yüzünü göremiyor olsa da bir tanıdıklık hissi bedenini sarmıştı ve bu garipti.

"Hemen geliyorum." dedi Jo'ya, sesini müzik bastırıyor olsa da. Tezgahın arka tarafından kalabalığın içine karıştı ve adamın omzuna dokundu. Aslında epey absürt bir durumdu, gidip bir müşteriyi bu şekilde rahatsız etmesi.

Fakat siyah saçlı genç ona döndüğünde tüm bunlar anlamını yitirdi çünkü onu tanıyordu, fazlasıyla hemde. "Cas?" şaşkınca sordu. Onu görmeyeli yedi yıl olmasına rağmen kalbi deli gibi atmaya başladı. Sorun şuydu ki, Castiel lisede delice aşık olduğu arkadaşıydı, aynı zamanda gay olduğunu bilip onu destekleyen nadir kişilerdendi. Bu sebeple duygularını asla dile getirmemişti Dean, gerçi getirse de pek bir şey değişmezdi çünkü arkadaşı heteroseksüeldi.

"Dean?" Daha coşkulu bir sesle cevapladı ve kollarını etrafına sardı Cas. "Seni burda görmek ne hoş."

"Imm," Kalbi göğsünde ağırlık yapıyordu. "Seni de öyle." Tam bir aptal gibi öylece dikildi, arkadaşının sarılışına karşılık vermeyerek.

"Yani onca zaman New Orleans'ta mıydın? Üniversiteden sonra da?"

"Evet." Geri çekildi Dean. "Kendi ayaklarım üzerinde durmaya çalışıyorum."

"Bu iyi, değil mi?"

Mavi gözleri hatırladığından çok daha koyuydu ve siyah saçlarıyla mükemmel bir uyum içindeydi. Dean derin bir nefes aldı. Kolay değildi, hemde hiç, onca yıl sonra aşık olduğu eski arkadaşıyla karşı karşıya gelmek ve üzerindeki etkisinin hala devam ettiğini farketmek.

"Evet, sanırım." Ağırlığını bir ayağından diğerine verdi. "Barmen olarak çalışıyorum aslında, yerime dönsem iyi olur."

Cevap beklemeden ilerledi, bu tesadüf afallamasına sebep olmuştu.

Dinleyen kimse olmamasına rağmen anlatmaya devam eden kızın bardağını yeniledi ve hemen sonrasında karşındaki tabureye Cas oturdu. "Açıkçası benden kaçtığını düşünmeye başlayacağım. Liseden sonra aramalarıma dönmedin ve şimdi de beni görmezden geliyorsun."

"Hayır, yalnızca çalışıyorum." dedi Dean. "Neden görmezden geleyim ki?"

"Hiçbir fikrim yok."

pretend its real, until it isn't //destielWhere stories live. Discover now