10. BÖLÜM; DİPSİZ KUYU

343 22 4
                                    

Kötü hislerim vücudumdan firar ederek odanın her bir köşelerini turlayarak büyük kahkahalar eşliğinde bana geri dönerken çaresiz kaldığımı hissediyordum. Karanlık pençesini her seferinde vücuduma geçiriyor ve içimdeki hisleri açığa çıkartmaya yetiyordu.

Bacaklarımı kendime çekmiş, kollarımı vücuduma dolarken ne kadar rahat etmeye çalışsam dahi her seferinde daha da boğuluyordu ruhum. Ellerimi bacaklarımın etrafına koymuş ve nefesler alırken kendime iyi olduğumu telkin ediyordum ancak nafileydi, damarlarımda gezinen her bir an huzursuzlukla dolup tenimden dışarı çıkacak kadar gergindi.

Gözlerimi kapattım ve başımı dizlerime yasladıktan sonra düşüncelerimi dizginlemeye çalıştım ancak onlar barbar devletlerin ev sahipliği yaptığı geniş bir düzlük bulmuş gibi beynimde yerleşke kurmaya devam ediyorlardı.

Sisli düşüncelerim görüşümü kapatırken usulca kendimi yatağa bıraktım ve tüm bunların bir son olmasını istedim. Özellikle de kabusların son bulması ve beni terk etmesini istedim yoksa delirmeme ramak kalmış oluyordu. 

Bu gece gerçekten çok uzun bir gece oluyordu ve ben yine kabuslarıma lanetler ediyor ve onlardan kaçmaya çalışıyordum.

Yumuşak yorganın ev sahipliği yapmış olduğu yatağımda hislerim beni katı şekilde çarparken bedenim huzursuz şekilde uzanıyordu, ruhum varlığını idrak edemiyordu.

Gecenin beni her seferinde kafesine aldıktan sonra pençelerini üzerime geçirmesine daha fazla izin vermek istemediğim için yataktan kalktım ve tüyler ürpertici sessizliği dinlerken odamın ışığını açtım. Sonrasında odamın balkonuna çıktım ve serin hava vücuduma çarparken zihnimin dağıldığını ve düşüncelerin beni terk etmeye başladığını hissettim.

Bahçede oturmuş, nöbet tutmakta olan Oğuz'u gördüm ve dudaklarımda bir gülüş peyda oldu. Tamamıyla sonbaharda bir ekim ayı gibi, şu an güneş parlıyor ancak birazdan yağmurlu bir fırtına çıkabilir. Aklıma gelen fikirler beni bir bir ele geçirirken artık halletmem gereken bir işim olduğunu biliyordum, artık bu iş fazla beklemişti. Her seferinde ertelediğim için giderek artıyor ve artçı sarsıntıları da beraberinde getiriyordu. Derin bir nefes aldım ve trabzanları tutup aşağıya eğildim. Sonrasında ise Oğuz'a seslendim.

Gözleri anında beni bulduğunda duruşumu düzelttim. Ayağa kalktı ve ellerini arkasında birleştirirken omuzlarını dikleştirdi ve esmer teni ay ışığında parlarken kafasını kaldırıp gözlerimin içine baktı. "Buyurun Begüm Hanım," dedi tok sesi ve gözlerini gözlerimden ayırmadan ona vereceğim emri bekledi.

"Hazırla adamları, avımızla oynama gidiyoruz."

Biçimli kaşları çatılırken bana anlamayan gözlerle baktığında elimi yüzüme götürdüm ve derin bir nefes aldım. Sonrasında gözlerimi gökyüzüne çevirip sabır diledim ve tekrar ona döndüm.

"Uçağı ve arabamı hazırla Oğuz, akraba ziyaretine gidiyoruz!"

Sakin duruşumun ardından sinirli ve yüksek çıkan sesim onu şaşkına çevirdi ancak bana duygularını daha da fazla belli etmeden başıyla onayladı ve çabucak bahçeyi terk etti. Bir süre daha balkonda kalıp temiz havayı içime çektim. Bu sırada kendimi rahatlatmaya çalışıyor ve huzursuzluğun vücudumu terk etmesine izin veriyordum.

Odama geçip üzerime rahat bir spor takım aldıktan sonra spor ayakkabılarımı da geçirip saçlarımı ördüm. Orta boy valizi aldım ve içine birkaç parça kıyafet koyduktan sonra odadan sessiz adımlarla çıktım. Valizi elimle tutup merdivenleri indim ve çok geçmeden koridora indiğimde evde tek bir ışık yoktu, salonun kapısının önünden geçerken koltukta gördüğüm gölge ile ufak çaplı bir çığlık attım.

URAGOS'UN KIZI (+18)Where stories live. Discover now