on ikinci sayfa | nadiren de olsa olgunluk

58 7 68
                                    

12 MART 2017, PAZAR

Saat öğle ortasına gelirken Lenore yeni uyanıyordu, annesi onu yarım saat önce uyandırmıştı aslında ama genç kız beş dakika izin isteyip süresini uzatmıştı. Cep telefonu çalmaya başladığında ise homurdanarak doğruldu, arayan kişiyi bulanık görüyordu. Telefonla konuşmak onun için uçuk bir aktivite olduğu için biraz oyalandı, ancak Jisung yazdığını görünce aceleyle aramayı yanıtladı.

"Alo?"

"Yeongri-ah!" diye bağıran Hyunjin'i duyunca Lenore gülümsedi. Öbür hattan hışırtılar geldi ve telefonun asıl sahibi konuştu. "Lenore? Sesim geliyor mu?"

Lenore'a İngilizce adıyla seslenen kişi sayısı yükseliyordu. Arkadaş grubuna Chan dahil olduğunda bir, Felix ve Jisung geldiğinde ise toplam üç kişi olmuşlardı. Özellikle Jisung kızın adını ağzından düşürmüyor, sebebini de İngiliz aksanıyla konuşunca kulağa çok daha havalı gelmesine bağlıyordu.

"Evet, duyuyorum seni."

"İyi, güzel." dedikten sonra hışırtılar devam etti, Minho'dan olduğunu tahmin ettiği (doğru bir tahmindi) bir inilti duydu, sonrasında da Jeongin'in odasındaki rüzgar çanı gürültüyle çınladı. "Minho hyung düştü." diye devam etti Jisung.

"Bunu söylemek için mi aradın?"

"Hayır! Jeongin'deyiz." diye düzeltti Jisung. Lenore bunu rüzgar çanından anlamıştı zaten. "Gelmen lazım, While You Were Sleeping'in özetini verecekler. Geçen hafta izleyememiştin."

"Ay tamam, geliyorum." deyip kapattıktan sonra hazırlanmak için yataktan çıktı Lenore. Annesi tekrar odaya girdiğinde Lenore'u yatağında boş boş otururken gördü.

"Ne yapıyorsun?" diye sordu. Evlerinde Korece konuşmaya özen gösteriyorlardı. Genç kız aceleyle kalktığı için gözü kararmıştı. Lenore odasını kız kardeşiyle ortak kullanıyordu, çünkü evleri bir apartman dairesiydi ve iki odalıydı. Bu ikisine de zor geliyordu ancak anlaşmaya çalışıyorlardı. Yan yana olan yatakları, onların ikişer komodini ile bitişikti ve karşı duvarda da çalışma masalarıyla ortak bir giysi dolabı vardı.

"Jeonginlere gideceğim. Dizinin özetini vereceklermiş."

Annesi ona gidiş yolunda dikkat etmesini, eğer isterse kardeşi Judy'i de almasını söylemişti. Lenore kabul etti, iki kız da hazırlanıp yola çıktığında çok da uzakta olmayan Jeongin'in evi gözüküyordu bile. Judy ortaokul son sınıftaydı, Lenore ise liseye yeni başlamıştı. Bu sırada Hyunjin, Jisung, Felix ve Seungmin lisenin son senesinde, Jeongin de ikinci sınıftaydı.

Eve geldiklerinde Lenore annesine endişelenmemesi için haber verdi, tam da özet başlamak üzereyken yetişmişlerdi. Annesi pazar günü de çalışan Jeongin evde olan atıştırmalıkları arkadaşlarıyla hazırlamış ve diziyi izlemek için minderlerle güzel bir alan oluşturmuştu. Böylelikle herkes oturup diziyi beklemeye başladı.

Judy ile Lenore aynı evde birbirlerine tahammül etmekte zorlanırken Jeongin'in oturma odasındaki geniş ekran televizyonun karşısında neredeyse iç içe oturmuş, aynı minderin üzerinde romantik sahnelere iç geçirerek bakıyorlardı.

Jeongin'in evi de Lenore'un yaşadığı sitenin içinde olduğundan dolayı çoğu şeyin yeri aynıydı (oda sayısının fazla olması dışında), bu yüzden Lenore bu eve geldiğinde kendini evinde hissetmekte zorlanmıyordu. Ancak Jeongin için hayat biraz zordu, üç kardeşin içine ortanca olmak gibi bir lanete kapılmıştı. Neyseki pazar gününü arkadaşlarıyla geçiren ağabeyi ve kursa gitmek zorunda olan kardeşi ona evde biraz yer açıyordu.

Dizideki heyecanlı sahnelerden biri ekranda oynarken herkes oturdukları yerin en ucuna kadar gelmiş, sonucu bekliyordu ki senaristlerin kafa karıştırma oyunu biraz fazla işe yaramıştı sanki. Jeongin burnunu çekti. Kendisi koltukta oturuyordu, çünkü ev sahibiydi. Bilerek Changbin'i tam ayak ucundaki mindere oturtmuştu ki arada sırada onu itekleyebilir ya da ayağını koklatabilirdi.

sunflowers still grow at night | han jisungWhere stories live. Discover now