beşinci sayfa | hyunjin'in olmayan götü

112 15 68
                                    

"Ee, parti başlasın." dedi Jeongin kafasını Lenore'un kalçasından kaldırırken.

"İçmeye ne kadar da meraklıymış Jeongin'imiz."

"Chan hyungun izin verdiği nerede görülmüş? Yararlanalım dedim."

Böylece masa kurulmaya başlanmıştı. İçki şişeleri mutfağın bitişiğindeki yemek bölümüne götürülüp masaya koyulurken birkaç üye de tezgâhta göz gezdirip yapabilecekleri bir şeyin olup olmadığına bakıyorlardı. Yeşil soju şişelerinin yanına dokuz ufak bardak götüren Lenore bütün parmaklarını kullanarak hepsini taşımayı başarıyordu, onun arkasından meraklı ve hayranlıkla bakan bir Jisung bırakmıştı.

"Yok artık Lenore! Nasıl taşıdın onları?" diye sorarken kızın tam arkasındaydı ve yüzünü göremiyordu. Kalın cam bardakları masaya bir şıngırtıyla koyup arkasını döndüğünde Jisung kızın dudakları arasında bir soju bardağı daha görmüştü. Eline ancak sekiz tanesini sığdırabildiği için son çareyi bunda bulmuştu. Jisung kıkırdamaya başladı, kız bardağı ağzından alıp diğerleriyle karışmaması için ters bir şekilde bıraktı.

"Birayı kutudan mi içersiniz yoksa şov mu yaparsınız?" diye seslenirken açtığı bardak dolabının derinlerine doğru bakıyordu Changbin. Jeongin kutu biraların olduğu poşeti masaya boşaltırken onu duymasıyla güldü, Minho da hemen yanındaydı ve Jeongin'e göz kırptıktan sonra Changbin'e cevap verdi.

"Şov yapmadığımız bir gün oldu mu canım sen söyle!"

Changbin bardakları almak için uzanırken fısıldadı. "Kıçımın kenarı."

"Seni duydum."

"Seni seviyorum hyung."

Hyunjin balkondan çıkmak konusunda biraz zorluk çekiyordu. Kapının önünde durmuş dikiliyordu, onun balkondan mutfağa direkt olarak geçmesini engelleyen koca ve kalın bir perde vardı. O mavi perdenin evdeki görevi diğer herkesten daha önemliydi. Asla düzgün bir şekilde takılmayan bu kumaş parçasının neler çektiğini bir o, bir de Tanrı biliyor olmalıydı.

"Yardım eder misiniz?" derken onu duymaları için sesini yükseltti genç adam. Onu duyan kişi Felix olmuştu, ıslak ellerini tişörtüne kuruladıktan sonra perdeyi çekip gencin çıkmasına izin verdi. Elleri doluydu Hyunjin'in, kimchi dolu kocaman bir kap tutuyordu. Kilitli kap o kadar ağırdı ki çocuk kollarının uyuştuğunu hissettiği için yolu açmaları konusunda bağırarak masaya koştu.

"Kimchi'yi yiyip tekrar doldurmayan kimse beynine sıçayım!" dedi bileklerini ovalarken. Gidip çekmeceden maşa aldı, o sırada Lenore kendi evinden iyi bildiği buzdolabından boş kahvaltılık kabını çıkarıyordu. İki kabın da kapağını açtı, Hyunjin maşayla aldığı acılı mezeyi boşaltıyordu.

"Canım benim, neden kocaman şeyi buraya getirdin? Orada dolduramadın mı?" dedi Minho arkadan yaklaştığı Hyunjin'in sırtını sıvazlarken.

"Hayır hyung. Aptalım ben, ondandır."

"Bence de öyle."

Chan herkesin toplandığı masanın etrafına gitti ve elini iki yanındaki arkadaşlarına yaslayıp ortaya sordu: "Samgyeopsal mı yesek yoksa kızarmış tavuk mu?"

"Oh! Chan hyung bugünlerde fazla cömert." dedi Jeongin.

"Yah, ayıpsınız. Arkadaşlarıma yemek ısmarlayamaz mıyım?"

sunflowers still grow at night | han jisungМесто, где живут истории. Откройте их для себя