sekizinci sayfa | bu jisung farklı jisung

69 9 66
                                    

CHOI LENORE

Yola nihayet devam ederken Chan, turuncu ışığı yanan ve içi sıcacık arabanın radyosunu açtı ve yaptıkları bir şarkıyı çalmaya başladı. Arkamda oturan Changbin'den tezahüratlar yükseldiğinde gülmeye başladım, Jisung abartıyla kulaklarını tıkarken bana doğru eğiliyordu ki Changbin onu görüp de kızmasın diye saklanmaktı amacı.

Ben onun, zorla kulağını kapatan elini çekmeye çalışırken daha da iki büklüm oluyordu ve kafasını kucağıma yaslamak için alçalıyordu gittikçe. Nihayetinde elini çekememiştim ve bacaklarımın üzerine yatmıştı. Felix ikimizin hâline gülerken ona yüzümü buruşturdum, Jisung'un arkasındaki Hyunjin de Changbin'i susturmayı başarmıştı.

Jisung'un kafası kucağımda rahat dursun diye geriye yaslandığım için Jeongin'in dizleri daha çok batıyordu sırtıma, eminim o da hissediyordu ama yine de çekmiyordu dizlerini. Gerçi, daha ne kadar çekebilirdi ki?

"Yeongri-ah, koltuğu geriye yatırsan daha az rahatsız ederdin beni." diye seslendiğinde gülmemek için yanaklarımı şişirdim. Korece adıma geçiş yapmasını artık garipsiyordum, eskiden Lenore'u kullanmaya utanırlardı ama liseye geçtiğimde sanırım büyüdüğümü kabullendikleri için ismimi güncellemişlerdi. Şimdi ise ciddiyetle Yeongri diyorlardı ve gülüyordum.

"Jisung'a söyle bunu." dediğimde Jeongin'in dizleri sırtımdan ayrıldı, kafası koltuğumun üzerinden bana bakarken "Ne yapıyor ki?" diye mırıldandı. Halimizi gördüğünde panikle, "Ne yapıyor lan bu?" diye sorduğunda Jisung kafası hala bacaklarımdayken Jeongin'e baktı.

"N'aber velet?"

"Hyung kalk ya, oturamıyorum."

"Peki." dedi ama kalkmadı. Jeongin hâlâ başımızdaydı, ben kendimi tutamıyordum ve gülüyordum. Jisung homurdanarak kalkarken Felix, "Çok rahattı herhalde." dedi kucağım için.

"Öyleydi gerçekten. Uykum bile geldi."

"Aman Jisung," dedi Hyunjin arkamızdan. "Şimdi uyursan gece başımıza dikilirsin."

"Cin gibi bekliyor başımızda cidden." dedi Minho ön koltuktan sessizce, ama duymuştuk.

"Bir keresinde sizdeydim," diye başladım ve gülmekten konuşamayacağımdan korktum. Chan müziğin sesini kıstı beni duyabilmek için. "Felix'in yanında mı uyuyordum ne, Jisung ile oda arkadaşı oldukları zaman. Gözlerimi bi' açtım, Jisung'u gördüm başımızda. Felix'i dirseğimle öyle bir dürttüm ki apandisini patlatmış olacağımdan korkmuştum."

"O acıyı hatırladım şu an." dedi Felix gülerek. Jisung elleriyle yüzünü kapattı.

"Ama sen de, ben sizi uyandırmak üzereyken açtın gözlerini."

Felix elini Jisung'un omzuna koydu, "Bizi uyandırıp ne yapacaktın?"

"Kalkın da takılalım diyecektim."

"Sana siktiri çekerdik Jisung-ah." diye devam etti Felix. Kahkaha atarken ön koltuğa tutundum. Jisung mızmızlanırken ses seviyesini gittikçe yükseltiyordu, Hyunjin arkadan onun koltuğuna vurunca durdu. Sincap yüzlü olan arkasını döndü ve kötü kötü baktı, Hyunjin yanında oturan Changbin'i işaret etti.

"Ben yapmadım Jisung-ah," dedi Changbin kendini kanıtlamak için hiçbir heves barındırmayan sesiyle. "Yapsaydım koltuğa değil, direkt kafana vururdum."

"Sağol abiciğim."

"Her zaman."

Telefonumu montumun cebinden çıkarıp ana sayfamda dolaşmak için bir uygulama açtım ve videolar izlemeye başladım. İyice duymak için de kulaklıklarımı almam gerekiyordu, Jisung anlamıştı, hemen telefonumu tuttu ve ben çantamın ön kısmından kulaklığın kutusunu çıkardıktan sonra kucağıma geri bıraktı.

sunflowers still grow at night | han jisungWhere stories live. Discover now