4

1.3K 218 118
                                    

Elf krallığının prensi Jeon Jungkook sözünün eriydi. Kolayca sözlerinden caymaz, inatçılığından ödün vermezdi. Eğer dünyayı yakacağına dair söz verirse, ne olursa olsun yakardı. Belki sonrasında pişmanlık duyardı ama yine de vazgeçmezdi. Jungkook'u sözünden döndürebilen tek bir kişi olmuştu; her defasında Migu diye gülen, ağlayan, mızmızlanan, şımarık ve karşı konulamayacak derecede tatlı olan, 2 yaşındaki peri bebek Taehyung'tu.

İlk geldiği gün kapı dışarı etmek istediği, yüzüne bile bakmadığı bebeğe şu an neredeyse tapıyordu. Peri bebeği yanında uyutuyordu. Çünkü diğer odada, hatta aynı odada kendi beşiğinde bile uyuyor olsa, aklı onda kalıyordu. Bebek Taehyung'u kucağında uyutmaya alıştı; yatağa bırakırken de tam dibine, bir nefeslik uzağına yatırıyordu. En ufak bir kıpırtısıyla gözlerini açmasına rağmen, uyurken düşmesinden korktuğu için yatağın çevresine ve altına koca koca yastıklar bırakıyordu.

Sabahları onun tatlı sesiyle uyanıyor, yataktan kalkmadan önce uykudan şişmiş güzel göz kapaklarından, şişko yanaklarından öpüyor ve bebek kokusundan derince içine çekiyordu. Günün geri kalanında yanından ayırmıyordu bebeğini. Her ne yapıyor ise bir göz uzağında tutuyordu. Ev tamamen Taehyung için yeniden düzenlenmiş; Jungkook'un çalışma odasında bile oyun çadırı ve onlarca oyuncağı vardı.

Jungkook'un aksine peri bebek dışarı çıkmayı çok seviyordu. Parkları, ormanları ve peşinde koşturduğu kedilere bayılıyordu. Zorunda olmadıkça evden dışarı adımını atmayan Elf prensini, neredeyse her gün parka götürüyordu Taehyung. Daha ağzında emziği, poposunda bezi olan tombiş bebek Jungkook'un üzerindeki etkisini fark ediyor; mızmızlanarak ve dudak bükerek istediği her şeyi yaptırabildiğini biliyordu.

"Taehyung." diyerek, kısık sesle sızlandı Jungkook. Buzdolabını açmış ve raflarına tırmanmış olan bebeği yakalayıp, etrafında döndürdü. Tatlı kıkırtısı mutfakta yankılanınca, Jungkook gülümsememek için kendini zor tuttu. Kucağına alıp, yüzünü kendine çevirdi. Ciddi olmaya çalışarak; "Kaç defa buzdolabına tırmanmanın yasak olduğunu söyleyeceğim?" diye sordu.

"Migu." diyerek, kafasını eğdi. Minik ellerini utangaç bir şekilde birleştirip, parmaklarıyla oynadığında Jungkook derin bir iç çekti. Uzun kirpikleri altından Jungkook'a küçük bakışlar atıp; "Defi." dedi. Elf prensinden tepki gelmediğini görünce kafasını kaldırdı ve kendisini gülümseyerek izlediğini gördü. Şımarıkça kafasını omzuna yasladı ve ellerini boynuna sardı. "Defi al." diyerek, tombul parmağını buzdolabına uzattı. Parmağını yakalayıp ısıran Jungkook'a kıkırdayıp; "İstiyor simdi." diyerek, sabırsızca söylendi.

Jungkook raftaki defne yaprağını alıp, bebeğe uzattı. Çiğnedikçe büzüşen dudaklarına, minik bir öpücük bırakıp yemek masasına oturttu. "Yemeği bitirene kadar buradan kalkmak yok. Anlaştık mı peri prensim?" diye sordu. Taehyung dolu ağzıyla, bir periden çok sincaba benziyordu. Kocaman gülümseyince bu benzerliği daha da artmıştı. Jungkook karşısındaki görüntüye gülüp; "Tatlı bebeğim." diyerek burnunun ucunu öptü. Peri bebek burnunu kırıştırıp, yüzünü buruşturdu.

Gözlerini zor olsa da bebekten çekip, mutfaktaki işlere dönebilirdi. Sebzeleri doğrarken, bir yandan da fırında olan geyik etini kontrol ediyordu. Taehyung'tan sonra ne bu ev, ne de dünya o kadar kötü geliyordu gözüne. Bir şekilde o küçük peri her şeyi güzelleştiriyordu. Hatta zamansız gelen ve iyi hiçbir haber vermeyen Hoseok'un ziyaretleri bile artık sinirini bozmuyordu.

Artık anahtarı olan ve kapıyı çalmadan içeri dalan Hoseok, kendini ilk önce bebek perinin yanına attı. Ellerine ve yüzüne öpücükler bırakırken, onları izleyen Jungkook bebeğin tenini tahriş yapmasından korkup sinirlendi. Taehyung, Hoseok'u görmekten çok memnundu ve sevgisi karşısında kahkahalarını bırakıyordu.

Hoseok daha iyi sevebilmek için yemek masasından kaldıracakken; "Yemeğini yiyecek, alma kucağına." diye sertçe uyardı Jungkook. Onun bu tavrı karşısında göz devirmek istemişti Hoseok, ama karşısındaki prensi olduğu için yüzünü sabit tutmaya çalıştı. Yanlarına ilerleyip, elindeki bıçağı Hoseok'a bıraktı ve Taehyung'un yüzünü elinin tersiyle sildi. "O bir peri ve bir bebek. Teni hassas. Bir daha öpme, istemiyor." dediğinde, Hoseok ağzının içinden; "O mu istemiyor, yoksa sen mi?" diye geveledi.

"Seni karanlık sınıra sürmemi mi istiyorsun?" diyerek, uyardı onu Jungkook. Ciddi değildi, ama yine de Hoseok prensine olan saygısını korumalıydı. Küçük bir baş eğiş ve özürle konuyu kapattı.

Jungkook'tan aldığı sebzeleri doğrarken, ikisini göz ucuyla izliyordu. Her ziyaretinde bir öncekinden daha da şok oluyordu gördüklerine. Prensin, bebek perinin büyüsüne kapılmasına adım adım şahit oluyordu. "Babamdan haber var mı?" diye sordu, Jungkook. "Taehyung daha fazla insanlar arasında kalamaz. Denkleri gibi kraliyet okulunda eğitimine başlamalı." dediğinde, Hoseok gülmemek için kendini zor tuttu. Kraliyet okuluna sadece kraliyet soyuna mensup olanlar katılabilirdi. Elf Krallığında okula devam eden sadece 2 soylu vardı ve Taehyung kraliyet soyundan değildi. Peki kim Veliaht Prense karşı çıkıp, sahiplendiği bebek periyi kraliyet okuluna almama cesaretini gösterebilirdi ki? Hiç kimse.

"Kralımız, Taehyung'un kanatları açınca ülkenize ve kraliyete geri dönmenize karar verdi." dediğinde, Jungkook'un bakışları hızla Hoseok'u buldu. Cezası bitiyor muydu? Tabi ki de bitmeliydi. Ne düşünüyordu ki; Taehyung'u ondan alıp, götüreceklerini mi? Böyle bir şey mümkün olamazdı. Bakışları yeniden bebeğe döndü. Biraz daha defne yaprağı istiyordu. Raftaki yapraklardan verirken; "Duydun mu bebeğim, eve döneceğiz." diyerek, yanağını okşadı.

Taehyung anlasa bile bunu belli etmeyip; "Migu!" diyerek bağırdı sevinçle. Onun sevinci Elf Prense bulaştı ve başka kimselere göstermediği tatlı gülümsemesini peri bebeğe verdi. "Pirka al, sosa git." dediğinde, Hoseok hiçbir şey anlamamıştı. Ama Jungkook anlamsız olan kelimeleri kolayca anlamış; "Parka yemekten sonra gideceğiz ve soya sütünü de orada içeceksin, şimdi olmaz." diyerek, itiraz etti.

"Prensim." diyerek araya girdi Hoseok. Çekinerek bebeğe bakış attı ve gülümsedi. "Taehyung'un artık konuşmaya başlaması gerekmiyor mu?"

Kaşlarını çattı Jungkook. Bebeğinin üzülmemesi için saçlarını okşayıp, sorun yok dercesine kafasını salladı. "Taehyung zaten konuşuyor Hoseok." diyerek çıkıştı. "Kelimelerle konuşmasından bahsediyorum, efendim." diye düzeltti Hoseok. Jungkook sinirle soludu. Bebeğiyle ilgili kötü yorumlar almaya, iyi yorumlardan daha az tahammülü vardı. "Sen anlayamıyorsun diye, bebeğim konuşmuyor değil." diyerek, uyarırcasına baktı. Sonra da; "Yemek hazır mı?" diyerek konuyu tamamen kapadı.

Bebek geç olsa da bir şekilde konuşmayı öğrenecek, diye düşündü Hoseok. Endişesi bu değildi. Asıl sorunun evrenlerin en güçlü varlığı olacak kişinin, gelecekteki Elf Kralının elinde büyüyen bu peri bebeğin- tarihte benzeri olmayacak şekilde ayrıcalıklı, özel ve şımarık bir şekilde büyüyor olmasıydı. Şu an sadece bir bebekti. Her baktığınızda size gülümseyen, parmaklarını eline alıp emen, soya sütü ve defne yaprağından başka bir şey istemeyen, sürekli oyun oynayan, kıkırdayan, kucakta uyuyan ve minik poposunda bezi olan gelmiş geçmiş en tatlı peri bebekti. Peki ya büyüdüğünde? Serpildiğinde ve istekleri değiştiğinde Taehyung kim olacaktı? Elf Kralının en değer verdiği varlık olarak, nasıl küstah ve kibirli biri haline gelecekti, bilinemezdi. Hoseok bundan korkmuştu.

**
Taehyung büyüsün istiyorum ama bebek haline de ayrı bir aşığım
İMDAT YA

Magical Choice | TaekookWhere stories live. Discover now