N.O 42

2.2K 180 26
                                    

Otobüse atlayıp Kore'nin doğusunda kalan tenha pansiyona yerleşeli 1 hafta olmuştu. Odamda tek kişilik bir yatak ve arada sırada çeken bir televizyon vardı. Tam yolun üzerinde olsa da pek uğrayan kimse yoktu. Kore'nin doğusunda kalmış Çincu şehrine bağlı bir kasabadaydı. İlk geldiğimde kopmak üzere olan tabelayı görmemle dehşete kapılmam bir olmuştu. Otobüste yanımda oturan ajumma beni şüpheli gözlerle süzerken buradaki pansiyonda kalabileceğimi ilave etmişti. Ayağıma dolanan yabani otları görmemezliğe gelerek kapıya ulaştığımda pencereden beni gören pansiyon sahibi hemen kapıyı açmıştı. Yaşlı olduğunu yüzündeki kırışıklıklardan anlamak mümkündü.

Yataktan doğrulup kendime yeni bir dünya kurduğum evden ayrılmak, o karmaşaya geri dönmek ve en önemlisi Ji Yong'u şirkette görüp " Merhaba!" bile diyememek kötü olacaktı. Telefonumu bu süre zarfında bir kere bile açmamıştım. Bir kere kasabaya inip oradan kızları aramış ve iyi olduğumu söylemiştim. Tek kurduğum iletişim buydu. Televizyona bakmak can sıkıcı olabilirdi ki pek çalıştığını görmemiştim. Bir haftamı ajummanın ölen kızı gibi geçirmiş, kimçhi yapmış, yemekler pişirmiş, birlikte kasaba halkını çekiştirmiştik.

Sırt çantamı takıp salonda örgü ören ajummaya seslendiğimde kadın gözlerini işinden ayırmadan:

"Efendim güzel kızım."

Bir hafta bile kalsam buraya çok sevmiştim. Uzun zamandır şefkat göremeyen kalbim bu kadının gülümseyen suratıyla tekrar ısınmıştı.

"Ajumma ben artık gidiyorum, tatilim bitti."

Bunu söylerken yutkunmam zor olmuştu. Ajumma elindeki işi bırakıp yavaş adımlarla bana doğru geldi.

"Borcum ne kadar?"

Kadın duymamış gibi yaparak bana sarıldı.

"Tekrar beklerim güzel kızım. İlk tatilinde bana gelmeyi unutma. Karşılaşmamız kader belki de ama bu bir haftada benim yalnızlığımı unutturdun."

Hırkasından çıkardığı mendille terini siler gibi yüzüne götürdüğünde gözyaşlarını sildiğini biliyordum.

"Imm, peki geleceğim ajumma."

Bir daha sarıldıktan sonra koltuğuna geri dönmüştü. Elimde sıktığım parayı girişteki portmantonun üzerine bıraktığımda sessizce pansiyondan ayrıldım.

Yabani otlar bu sefer gözüme iğrenç görünmemişlerdi. Topraklık yola ulaştığımda kasabaya doğru yürümeye başladım. Gerçek dünyama döneceğim için telefonumu açmak zorundaydım. Bundan daha fazla kaçamazdım. Telefonun açılış ekranı göründüğünde adımlamaya devam ettim. Kısa bir süre sonra telefonum tamamen açılmıştı. Ekrandan gözümü ayırmıyorken aklımdan geçen beni ne kadar merak ettikleriydi. Telefonuma bildirimler yavaş yavaş gelmeye başladığında en alttan başlayarak okumaya başladım.

"Seni merak ettim/ Ji Yong."

"Seninle konuşmam gereken bir konu var/Ji Yong."

"Şirkette yangın çıktı acil buraya gelmelisin/Ji Yong."

"Tamam, sen kazandın ben bir eşeğim/Ji Yong."

"Seul'de 9.8 deprem oldu, ben göçük altında kaldım. Acilen beni kurtar./Ji Yong."

"Seni özledim, doğal afetler ve yangına bile paniklemedin. Ne kadar vurdumduymazmışsın./Ji Yong."

"Umarım bana muhtaç olursun ve beni aramak zorunda kalırsın! Aish aramazsın çünkü sen uyuz bir keçisin!/Ji Yong."

No Option! ( Seçenek Yok!)✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin