N.O 25

2.8K 196 21
                                    

Alacakaranlık odanın içine dolduğunda başımın sızısı ile gözlerimi araladım. Sanki yıllardır bu yatakta yatıyor gibiydim. Vücudumun sızısı ile baş etmek güçtü. Boğazım yutkunurken acı veriyordu.

Odanın içerisi pek aydınlık olmasa da yatağımın kenarında ki cihazlardan hastanede olduğumu anlamıştım. Saat tahminen sabahın beşi civarıydı. Sol elimle başıma dokunduğumda sargı bezinin varlığını hissettim. Demek yaralanmıştım. Ne olduğunu anlamaya çalışırken gözüme dolan odanın ışığı ile gözlerimi kıstım.

“Tanrıya şükürler olsun Eun Hee uyandın…

Bunun burada ne işi vardı? Serum takılı olmayan sol elimi gözüme siper ettikten sonra tepemde dikilen Ji Yong’a baktım. Kendini suçladığı her halinden belliydi.

“Hemen babana haber vermeliyim, senin için çok endişelendi…” yanımdan ayrılmak üzereyken vücudumda kalan son kuvvetle elinden yakaladım. Zar zor duyulur bir sesle:

“Ona gitmesini söyle.”

Elimi çektikten sonra gözlerimi tekrardan yumdum.  Şu an birileri ile konuşmak için doğru vakit değildi. 10 dakika kadar sonra odama gelen doktorların sesine ilk başta aldırış etmemeye çalışsam da doktorun:

“Kendini nasıl hissediyorsun?” sorusuyla isteksizce gözlerimi araladım. Nasıl hissettiğimi ne açıdan sorduğu önemliydi. Bir yanım kırık dökükken vücudumun ne hissettiğini anlamam zor oluyordu.

“Başım çok ağrıyor…”

Doktor birkaç şey karaladıktan sonra hemşire serumuma ilaç katmıştı

“Seni sabah tekrar kontrol edeceğiz. Beyinde bir hasar olmadığını varsayıyoruz. Şimdi uyu ve iyice dinlen.”

Talimatları uygulamak benim işimdi. Doktor Ji Yong’a çıkması için işaret yaptığında Ji Yong biraz izin istedi.

 Oda boşaldığında Ji Yong ile baş başa kalmıştım. Ona bakmamak en iyisiydi. Başımı pencereden tarafa çevirdiğimde sesini duydum:

“Özür dilerim Eun Hee hepsi benim hatam.”

Bizim ukala özür dilemesini de bilirmiş. Ses çıkarmadan camdan doğan güneşe bakmaya devam ettim.

Aradan bir saat geçmesine rağmen odada en ufak bir hareket yoktu. Oradaydı biliyordum.

“O gün sadece aldıklarını vererek hiç olmamış olmanı dileyecektim. Canımı çok yaktın. Bundan sonra çevremde olma.”

Sözlerim kısık çıkmasına rağmen  etkiliydi. Yanıma gelerek yatağın kenarında ki komodine bir not bıraktı.

“Bu Seung hyungun numarası… Onu aramanı istiyor…”

Duraksayarak söylediği şey yaptığından memnun olmadığını gösteriyordu. Sessizce odadan çıktığında derin bir nefes aldım. Hayır hayır şimdi ağlamanın zamanı değildi.

***

Seruma katılan ilaçtan mı bilmiyorum ama o çıktıktan sonra gözlerimi açık tutamamıştım. Doktorun tekrar geldiğini gördüğümde yataktan doğrulmaya çalışsam da baş dönmesi yüzünden başarılı olamamıştım. Doktor:

“Tekrar bir takım testlere girip sonuçlarına bakmam lazım. Başın mı dönüyor?” dedi.

Geri yastığa yattığımda:

“Hı hı…” dedim.

***

Uzun testlerin sonunda odaya geldiğimde kızların beni beklediğini gördüm. Hemşirenin yardımı ile tekerlekli sandalyeden kalkıp yatağa yattığımda Jung Hea hemen boynuma sarılmıştı.

No Option! ( Seçenek Yok!)✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin