on beş

28.1K 2.3K 776
                                    

Akif sigarasını içerken karşısındaki binaya bakıyordu, daha doğrusu üçüncü kattaki ışıkları açık olan eve.

Sivaslı ile buluşacağı için evinin önüne gelmiş onu bekliyordu, karısından bir arkadaşımla buluşacağım diye bahsettiği için rahat olacağını söylemişti.

Arada bir perdenin arkasından gölgeler geçerken dikkatle izliyordu, balkonları çok güzeldi bir kadın eli değdiği belli oluyordu çünkü her yer saksılarla çiçekle doluydu. Balkondan bir salıncak vardı, muhtemelen Mert için kurulmuştu. Altında bir yastık vardı.

Sigarasını bitirmek üzereyken apartmanın lambası yandığında ifadesiz bakışlarını oraya çevirdi, Sivaslı kapıyı açıp eli cebinde büyük adımlarla sokağa çıktı. Üzerinde siyah mont, altında ise kot pantolonu vardı.

Arabaya gelirken göz ucuyla kendisine baktı ve ardından arabanın önünden dönüp yan koltuğun kapısını açıp oturdu. O içeri girdiği an yumuşatıcı ve hafif bir parfüm kokusu burnuna doldu. Derin bir nefes çekti içine.

"Çok bekledin mi yavrum?" diye sordu montunun fermuarını açarken.

"Yok." dedi yalnızca.

Arabayı çalıştırıp direksiyonu çevirirken balkona baktığımda ilk defa Ahu'yu gördüm. Kucağında Mert vardı, onu balkona çıkarmış gibi duruyordu ama gözleri arabanın içindeydi.

Kumral dalgalı saçları göğsüne kadar geliyordu, yüzünün beyazlığı bu karanlıkta bile belli oluyordu. Boyunun Ali'den kısa olduğunu ise tahmin etti. Çok hüzünlü bir duruşu vardı, aynı Arnavut kızlarına benziyordu. Duru bir güzelliği vardı.

Akif sokaktan çıkana kadar ona bakmayı sürdürdü.

Bir arama sesi geldiğinde dikkati dağıldı, kafasını çevirip yana baktığında Ali'nin telefonu kulağına götürmüş, sigara yaktığını gördü. Saniyeler sonra telefon açıldı.

"Rıza, nasılsın lan?" diye sordu sigarasını yakıp derin bir nefes çekerken. "He kardeş ben de iyiyim."

Caddeye çıktığında dikkatle önüne bakmaya başladı, aynı zamanda yanındaki adamı dinliyordu.

"Senin mekan kalabalık mı?" dedi Ali camı açıp külü bırakırken.

"Haaa..." dedi ses tonundan istemediği bir şey olduğu belli oluyordu. "İyi tamam başkan, görüşüz sonra. Hadi Allah'a emanet."

Ali telefonu kapatıp kenara koydu ve ardından kendisine döndü.

"Gitmeyi düşündüğüm mekan aşırı kalabalıkmış, bu yüzden ses cadde üstünde gezin hangisi gözüne güzel gelirse ona girelim."

"Fark etmez arabayla da gezebiliriz." dedi Akif omuz silkip.

"Sıkılıyorsun diye dedim."

"Sen yanımda olmayınca sıkılıyorum, gayet keyifliyim şu an." dediğinde Ali'nin bakışları derinleşti.

"Keyfini yesinler."

Akif gülümsedi, arabayı sürmeye devam etti. Şehirin içinden çıkıp daha sakin, ağaçların bol olduğu bir alana geldiğinde karanlık havada sadece arabadan gelen ışık aydınlatıyordu yolu. Fazla gitmeden bir köşede durdu.

"İçki var arkada, mekandan çıkıp içeriz diye düşünmüştüm. Burda içeriz." dedi Akif arkaya dönüp poşetteki biraları alırken.

"Mekandan çıksak geç olacağı için eve gitmek zorunda kalacaktım, çocuğu banyo yaptıracağız." dediğinde Akif şişeyi ona uzatırken kaşlarını çattı.

"Geri zekalı mısın sen Ali? Bu saatte bebek yıkanır mı? Üşür çocuk içerisi ne kadar sıcak olsa da."

"Ahu dedi ben ne bileyim." Ali bilmiyorum anlamında ağzını büküp birasını açtı.

"Desin, yapmayın."

"Tamam yapmayız."

"Ayrıca o salıncağın emniyet kemeri var mı? Sen salaksın unutur çocuğu sallarken hayvan gibi itip çocuğu balkondan uçurursun." dediğinde Ali içkisinden bir yudum alırken güldü.

"Var var, merak etme. Zaten sallamıyoruz, bazen orada uyuyor. Şimdi soğuk olduğu için hiç çıkarmıyoruz."

"Çıkarma." dedi Akif'de birasını açıp önüne dönerken.

"Şşş," dedi Ali, Akif bakışlarını ona çevirdi. "Gelsene kocanın kucağına."

Akif'in kalbi hızlandı.

"Kocam bu karanlıkta hem birasını içip hem beni kucaklayamaz. Onda öyle yetenek yok, birayı düşürüp arabayı siker atar."

Ali o sırada kolundan tutup kendine çekti.

"Sen eşinde ne cevherler var bilmiyorsun." dediğinde Akif şişesi hafifçe havaya kaldırdı ama ona engel olamadan kucağına geçti. Biraz zorla da olsa oturdu.

"Tenine hasret kaldım iki günde." dedi Ali içkiyle ıslanmış dudağını boynuna sürerken.

"Yazık sana da, ömrün boyunca sikişmek için yalnızca beni bekleyeceksin." dedi Akif, aslında amacı onun ağzını aramaktı.

"Beklerim, en olmadı iki saatliğine yanına gelir sonra geri dönerim. Umarım o kadar çıldırmam." dediğinde Akif istediğini almış gibi güldü ve çenesinden tutup dudağına yapıştı.

"Ya da biraz elinle idare edersin." dediğinde Ali susuz kalmış gibi dudaklarını öpmeye başladı.

"O zaman gitmeden biraz fotoğrafını çekeyim." dedi Ali nefes nefese. Akif güldü. "Lazım olacak."

Ali'nin yarı ereksiyon aleti pantolonu zorlayınca güldü yeniden.

Zaten dakikalar sonra öpücükler derinleşip, pantolonların çıkarılmasına geldiğinde engel olmadı.

Sevgilisi yeniden içeri girdiğinde gözlerini kapattı, bu seks yapmak için yapılan bir hareket değildi sanki. Normal otururken bile aletini içinde istiyordu.

Uzunca bir süre birbirini öpüp hasret giderirken içinde sertleşen alet en sonunda isyan etti. Sivaslı kendisinin bir şey yapmasına için vermeden sertçe içine girip çıkmaya başladı. Tek yorulan Ali'ydi, en büyük keyif Akif'teydi.

Tabi aslında asıl keyfin Ali'de olduğunu ikide bir şaplaklanan belli oluyordu.

Geceye kadar kaç kere içine boşaldığını bilmiyordu, arabanın içinde defalarca bir olmuşlardı. Girişinden akan Ali'nin beyaz sıvısı ise kendisini aşırı derecede keyiflendiriyordu.

Hem de aşırı derecede.

SİVASLI -GAYWhere stories live. Discover now