16. Bölüm: Meşalelerle Seni Aradık

520 26 2
                                    

Oturmuş bitki çaylarımızı içerken bir yandan da film izliyorduk. Akşam olmuştu ve hava kararmıştı. Artık daha fazla rahatsızlık vermemek ve onun da dinlenebilmesi adına ayaklandım. "Artık gitsem iyi olacak. Saat epey geç oldu." Altay televizyonu kapattı. "Gitmesen biraz daha kalsan?" Bunu söylerken yanıma kadar gelmişti.

Biraz duraksadım."Ne yapacağız ki bu saatte? Hem zaten bugün epey bir yoruldum. Sana gelmeden önce de hastanedeydim. Daha sonra bir şeyler içmeye gittik. Anlayacağın canım çıktı." Altay ellerini kaldırıp omuzlarıma koydu ve hafifçe sıktı. "Hastaneye neden gittin? Hasta falan değilsin değil mi? Benden mi bulaştı?" Arka arkaya nefes bile almadan sıraladığı sorulara güldüm. "Hayır ya hasta falan değilim. Küçük bir işim vardı onu hallettik sadece." Sanki bir an için rahatlamıştı. "Ya insan kahve içmeye beni de çağırır. Hem sen söyle bakalım. Kimle gittim demiştin sen?" Omuz silktim. "Berat'la gittik." Altay gözlerini kısarak bana baktı. "Neden?" Biraz düşünüyormuş gibi yaptım. "Bilmem. Arkadaş olduğumuz için olabilir mesela." 

"Sadece arkadaşsınız yani o kadar?" Öyle bir ses tonuyla sormuştu ki kendimi tutamayıp gülmeye başladım. "Eveet sadece arkadaşız. Neyse ben gidiyim artık yi geceler sana." Tam kapıya yönelmişken hızlıca önüme geçip yolumu kesti. "Bekle sakın bir yere kaybolma tamam mı? Ben geçirmeden evden çıkamazsın."Hiç bir şey söylememe fırsat kalmadan hızlı adımlarla koşarcasına koridorun sonuna doğru gitti.

Kısa bir sürenin ardından Fenerbahçeli eşofmanının üstüne düz renkte bir sweat geçirmiş bir şekilde yanıma geldi. Asılı duran anahtarlarını aldıktan sonra "Hadi gidelim." Dedi.

Şaşkın bakışlarla ne yaptığını izliyordum. Bir an için donup kalmıştım. Ardından evinin ve arabasının anahtarlarını alıp kapıyı açtı ve ayakkabılarını giymeye başladı. "Ya Altay hasta hasta beni bırakıcaksan eve kadar hiç uğraşma valla bak. Hem yakın zaten giderim ben." Bir yandan ayakkabılarını bağlıyordu. "Hayır ya seni bir yere götürecektim. İkimiz için de iyi olmaz mı? Hava biraz serin ama yine de iyi gelebilir."

Ben de ayakkabılarımı giymeye başlamıştım. Bu saatte nereye gidecektik ki? Hele ki bu soğukta. Ayakkabılarımı hızlıca giydikten sonra evden çıkmamla Altay kapıyı hızlıca kilitledi.

Altay'dan kapı kilitleme dersleri almalıyım.

"Ya bu saatte nereye gidicez? Ciddili soruyorum bak." Altay kapıyı kilitlemiş hızlıca bahçede ilerliyordu. "Boş ver sen güzel bi yerlere götürcem işte. Güvensene bana." Bu sırada bahçeden çıkmış arabaya yerleşiyorduk. "Ya canımın içi ben sana güveniyorum da merak da ediyorum nereye gideceğimizi." Şoför koltuğunun yanındaki koltukta yerimi almıştım. Altay sesini incelterek dalga geçercesine "Canının içi miyim gerçekten" dedi ve kendi kendine gülmeye başladı.(Video mu ayol)

Yola çıkmıştık ve nereye gittiğimizden bir haberdim. Onca yorgunluğun üstüne şu anda evimde uzanıp film izliyor olabilirdim. Kendi kendime iç geçirirken yolun nasıl geçtiğini fark etmemiştim. Tenha neredeyse kimselerin olmadığı bir sahil kenarına getirmişti bizi.

Arabayı park edip indiğimizde Altay kapüşonunu hızlıca kafasına geçirdi. Kayalıklara vuran dalga seslerini işittiğimde ağır adımlarla o tarafa yöneldim. 

Kıyıya iyice yaklaştığımda  kayalıklara vuran dalgalar yüzünden üzerime sıçrayan suyla birlikte geriye doğru arkamı dönerek yavaşça koşarak kaçmıştım. Bu hareketime kahkahalarla gülen Altay'ın yanına gittim. "Hiç ıslanmaya niyetim yok valla. Hasta olmamam lazım benim."

Altay ellerini omuzlarıma koyarak beni yönlendiriyordu. Az ilerdeki bir banka oturduk. Kapüşonunu iyice yüzüne doğru indirdi. Yüzünü ben bile zar zor görebiliyordum. "Neden bu kadar gizleniyorsun?" Altay omuzlarını silkti. "Herhangi tanıyan birinin yanımıza gelip de şu anı bozmalarını istemiyorum. Belki de bencilce olabilir ama şu an gerçekten istemiyorum." Anladığımı belirterek başımı salladım.

"Peki ya belki de hayatını değiştirecek birisini şu an kaçırıryorsan?" Bir an için duraksadı. "Şu anki yaşantımdan çok memnunum aslında." Ayaklarımı bankın üstüne koyup dizlerimi kendime doğru çektim. Hafiften üşümeye başlamıştım.
" Ya o gece de böyle yapsaydın? Umursamadan öylece geçip gitseydin? Muhtemelen birbirimizi tanımıyor olurduk. O gece neden durdun Bayındır?" Başını bana doğru çevirdiğinde gözlerimiz buluşmuştu. "Bilmiyorum. Sadece o an yanında olmak istediğimi fark ettim. Ama neden olduğunu ben de bilmiyorum." Üşüdüğüm için ben de kapüşonumu geçirdim. "İyi ki o gün yanıma gelmişsin kaleci."

Şu gecenin soğuğunda yanımda oturuyor olması bile içimi ısıtıyordu. Sebebini bilmiyordum ancak ilk tanıştığımızdan beri pek çok kişiden daha farklıydı. Bana güven veriyordu. Onun yanında kendimi güvende ve huzurlu hissediyordum. Sanki ona sarıldığımda tüm dertlerim bir rafa kalkıyor ve uzun süre ortaya çıkmayacakmış gibi geliyordu. Ona sarıldığım zaman neredeyse hatırlayamadığım babama sarılıyormuşum gibi hissettiriyordu. Bendeki boşlukları tek tek dolduruyordu.

"Hey dalıp gittin iyi misin?" Başımı evet anlamında salladım. Bankın üstünde kayarak ona iyice yaklaştım. Başımı omuzuna yerleştirdim. O da başını omzunda duran başıma yasladı. "Yıldızları sever misin?" Kalecinin sorusuyla gözlerimi gökyüzüne çevirdim. "Biliyor musun aslında evet. Ama İstanbul'da yıldızları göremiyorsun."

İkimiz de gökyüzünü inceliyorduk. Altay parmağıyla bir kaç yıldız gösterdi. "Bak dikkatli bakarsan görünüyorlar." Gösterdiği yerlerde zorla görünen yıldızlara baktım. "Onlar sayılmaz. Hiç kampa gittin mi Bayındır?" Olumsuz anlamda başını salladı. "Her gece gökyüzüne baktığında yüzlercesini görebiliyorsun. Dikkatli bakmana bile gerek yok." Altay kollarını bana doladı. "Neden bir gece bile olsa buradan uzaklaşmıyoruz. İstanbul'dan, herkesten..."

"Lig tekrar ne zaman başlayacak?" Altay gözlerini kısarak biraz düşündü. "Beş gün olması lazım. Beş gün sonra yoğun bir tempoya gireceğiz." Kollarının arasından ayrılmadan ona döndüm. "Kaleci..." Doğrudan gözlerimin içine bakıyordu. "Arya?" "Bu gece beni buraya getirdin ve ben inkar etmedim. Ben de seni bir yerlere götürmek istiyorum." Kaşlarını şaşkın bir ifadeyle kaldırdı. "Şimdi mi?" Başımı salladım. "Hayır. Bazı işlerim var. Bana bir gün ver ve sonrasında seni bir yere götüreyim."

"Nereye gideceğiz ki?" Yüzüme geniş bir gülümseme yerleştirdim. "Boş ver sen güzel bir yere götürcem işte. Yoksa bana güvenmiyor musun?" Onu taklidini yaptığımı fark etmişti. Ve o da tıpkı benim gibi sırıtıyordu. "Kaleci gelir misin gelmez misin?"

" Sanırım gelebilirim." Kendi kendime sevinç dansı yapıyordum. "Bekle dur. Kartal yuvasına falan gitmeyeceğiz değil mi?" Bu sorusuyla birlikte kendimi tutamayıp kahkahalara boğulmuştum. "Altay aklımda hiç olmayan şeyleri aklıma sokuyorsun." Ellerinden biriyle ağzına fermuar çekince ikimiz de güldük.

Birlikte oturarak dalgaların sesini dinliyor ve denizin üzerinde yansıyan ışıkları izliyorduk. Altay bana sıkıca sarılmış. Havanın tüm soğukluğuna karşı beni sıcacık tutuyordu.

Neden hep en güzel gecelerimde yanımda o vardı?






Selammm okul erken açıldığı ve parmağımdan bir sakatlık yaşadığım için uzun zamandır bölüm yazamamıştım. Ancak güzel bir bölüm olduğunu düşünüyorum. Yorum yapıp görüşlerinizi belirtirseniz çok sevinirim. Vote vermeyi unutmayın.

Sizce sonraki bölümde neler olacak?

Ve karakterlerin arasındaki ilişkiyi oldu bittiye getirmek istemiyorum. Sizce bu süreç hızlanmalı mı? Yoksa bu gidişat iyi mi?

Bana Aşktan BahsetmeOnde as histórias ganham vida. Descobre agora