11. Bölüm: Sevmeyi Bir de Bize Sor

679 37 10
                                    

Hastaneye vardığımda park edip hızlıca acil servise girdim. Telefonumu elime aldım ve Berat'ı arayıp ne tarafta olduklarını öğrendim. Tarif ettiği tarafa fazla oyalanmadan yürüdüm. Koridorda beni bekleyen Berat'ı gördüm ve yanına gittim. Ben gelince altayı aldıkları odaya girdik. Hemşire koluna serum takmaya çalışıyordu. "Ya şimdi ne gerek vardı buna. Çorba içsem düzelirdim." Bu çocuk şaka mıydı. Sanki evden çıkmadan önce fenalaşan o değilmiş gibi bir de şikayet ediyordu. "Altay böyle daha çabuk toparlarsın ve ve sen de biliyorsun. Bu şekilde antrenmanlara katılamazsın." Enazından içimizden bir kişi mantıklı konuşabiliyordu.

Berat'ın söyledikleri üzerine Altay bir kaç saniye düşündü. "Hakkı olabilirsin." Dayanamayıp sohbete karıştım. "Haklı zaten. Fenev kalecisini bu hallerde görebileceğimi asla hayal bile edemezdim." Ben gülerken Berat'ın bakışlarını üzerimde hissettim. "Fenev dememen konusunda anlaştığımızı sanmıştım." Altay'ın söylediğinin üzerine biraz düşünüyormuş gibi yaptım. "Nedense hiç hatırlayamadım." Altay kolundaki serumuyla oynuyordu. "Yani bence dememelisin. Ben sana sekiztaş diyo muyum?" Hasta haliyle bile benimle uğraşmayı başarıyordu. "Hele bir de Bayındır. Ayrıca şu serumun hortumunu da bırak. Çocuk gibisin."

Altay serumu çekiştirmeyi sonunda bıraktı. "Anne sen misin? Ne dedin sekiztaşı mı tutuyorsun?" İşte bu sefer bitmişti. 198lik hasta kaleciye doğru hamle yaptığımda Berat beni kavrayıp engel olmuştu. "Hey hey. Yavaş ol. Takım kavgası etmeyi bırakın." En azından içimizden bir kişi mantıklı konuşabiliyor derken yanılmadığımı bir kez daha fark ettim. "Hem biz daha sonra onları eledik tamam mı? 'Good bye Liverpool' yoksa unuttun mu kaleci?" Altay öylece durmuş gülmeye başlamıştı.

Berat da Altay'a saldırmaktan vaz geçmiş olacağımı düşünmüş olmalı ki beni az önce sardığı kolları iki yanına inmişti. "Yabi bak hastasın diye bir şey demiyorum ona göre. İyileşince devam ederiz artık." Altay tabi tabi dercesine kafasını salladı. Ardından Berat'a döndü. "Ya kusura bakma seni de uğraştırdık gece gece hastanelerde. İstersen sen daha fazla bekleme daha da yormayalım seni. "

Berat da yorulmuş olacak ki itiraz bile edemedi. "Tamam o zaman ben ufaktan kaçayım. Numaram var bir şey olursa arayın." Altay'la kısaca vedalaştıktan sonra bana döndü. "Ya kusura bakma seni de uğraştırdık böyle gece gece." Berat başını salladı. "Sorun değil. Bir şey yapmadım ki." Birbirimize sarılıp iyi geceler diledikten sonra hastaneden ayrıldı. Arkasından kapıya öylece bakakaldığımı fark ettiğimde Altay'a geri döndüm. "Berat'la aranızda bir şey mi var?" Ani gelen ve beklenmedik sorusuyla bir an için afallamıştım. "Hayır arkadaşız sadece. Neden sordun?"  Altay omuz silkti. "Bilmem. Merak ettim sanırım."

Yanda duran koltuğa oturduğumda ne kadar uykumun gelmiş olduğunu fark ettim. "Arya?" Kapatmış olduğum gözlerimi açamamıştım bile. "Ne?" "Sakın uyuma tamam mı?" Gözlerimden birini zoraki araladım. "Sebep?" Doğrudan yüzüme bakıyordu. "Sıkılıyorum." Açık olan gözümü tekrar kapattım. "O zaman sen de uyu kaleci."

"Beşiktaş'ı neden bu kadar çok seviyorsun?" Anlaşılan uyumya niyetli olmayan Altay beni de uyutmayacaktı. "Çünkü Beşiktaş bana hiç ihanet etmedi... Bazılarının aksine." Altay yattığı yerden dikelip oturmaya başladı. "Geçmişteki ilişkinde fazla takılı kalmamaya çalış. Yeniden aşık olmayı deneyebilirsin?"

Yüzüme istemsizce buruk bir gülümseme yerleşti. "Ya sevdiğim Beşiktaşlı olcak ya da tek sevdiğim Beşiktaş. Belki sevebilirim. Ama aşk... Aşka inanmayı bıraktım sanırım." Kısa bir süreliğine sessizlik ortama hakimiyetini kurmuştu. "Tamam Galatasaraylı biriyle çıkmak istememeni anlayabiliyorum. Ama bence Fenerbahçeli insanlara da şans vermelsin. Şöyle düşün. Bunca talihsizliğe bunca sene şampiyon olamamamıza rağmen hala feneri tutuyorsak bence sevdiğimiz kızı hiç bırakmayız. Beşiktaş'la sınırlandırma."

Söyledikleri az da olsa uykumu dağıtmıştı. Ancak bilemiyordum. Şu saatten sonra belki de hiç sevemezdim bile "Bilmiyorum kaleci. Ama uykumu kaçırdın." Altay yüzündeki zafer gülümsemesiyle bana bakıyordu. "Başardım. Her neyse bana bir anını anlatsana. Kafa dağıtabilecek her türden anı olur."

Yaşadığım olayları zihnimde canlandırmaya çalıştım. Deniz'le olan tüm anıları otomatik olarak geçtikten sonra arkadaşlarımla yaşafığım saçma şeyleri iyice düşündüm. "Bir keresinde alışveriş merkezine gitmiştik." Altay gülümseyerek beni dinliyordu. "Toplam beş ya da altı kişiydik. Güvenlikten geçtikten hemen sonra arkadaşım güvenliğe şaka yapmak için bomba içerde diyip koşmaya başlamıştı." Altay kısık kısık gülüyordu. "Sonra nooldu? Devam et lütfen." Anlatmaya devam ettim. "Sonrasında işte güvenlik bunları koşturdu. Bizi de kenarı çektiler. Koşturanları da yakalayıp yanımıza getirdiler. Üst baş araması yapıldı.daha sonra arkadaşım çantasından İzmir bombası çıkartıp güvenliğe ikram etti. Bu kadar."

"İzmir bombası mı? Nerden buldunuz onu?"

Şu an kesinlikle canım acayip derecede çekti.

"Ben İzmir'deyken her gün yerdik neredeyse. Çoğu fırında ya da pastanede satılırdı." Altay bana şaşırmış bir şekilde bakıyordu. "Nasıl yani sen İzmirli misin?" İşte başlıyoruz... "Hayır sadece küçüklüğüm İzmir'de geçti. Ancak Muğlalıyım. Ailem ve arkadaşlarımın çoğu İzmir'de." Anladığını belirtircesine başını salladı. "Sen neden buradasın? Tüm çevren İzmir'deyken."

"Bu derin bir konu Altay. Şu an bunun hakkında konuşmak istediğimden şüpheliyim." Başımı takılı olan seruma çevirdim neredeyse bitmek üzereydi. Hemşire bulmak umuduyla koridora çıktım ve gördüğüm ilk hemşireyi çağırdım. Sonunda serumu çıkarmışlardı.

"Boşu boşuna durduk o kadar. İyiydim. Hiç gerek yoktu hastane falan." Altay'ı hastaneden çıkarırken bir yandan söylenmelerini dinliyordum. Neyse ki artık yürüyebilecek bir haldeydi.  Otoparka vardığımızda sürücü koltuğuna yerleştim. Altay binmek yerine eğilerek bana bakıyordu. "Ehliyetin olduğuna emin miyiz?" "Kaleci senden daha iyi bir şoför olduğuma eminim. Fazla konuşma ve arabaya bin."

Altay yanımdaki koltuğa yerleşti. Kemerlerimizi taktıktan sonra arabayı çalıştırdım. "Hey Altay?" Başını yavaşça bana doğru çevirdi. "Fren sağdaki miydi soldaki mi?" Altay'la dalga geçiyordum anlaşılan beni oldukça ciddiye almıştı. "İstersen yer değişelim bak gerçekten iyiyim ben. Eve tek parça olarak gitmek istiyorum lütfen." Ben onun söylediklerine gülerken arabayı sürmeye başladım. Oysa tutuna bileceği her yere tutunup kendince emniyette kalıyordu. "Şansımıza trafik var kaleci. Trafik olmasaydı sana ne kadar iyi nir şoför olduğumu kanıtlayabilirdim. Altay gözleri kapalı arabanın yan tarafına yaslanmış bir şekilde yolculuk ediyordu. "Trafiğe yakalanmış olmama sevineceğim hiç aklıma gelmemişti."

Sesi o kadar yorgun ve uykuluydu ki. Dahafazla rahatsız etmek istemedim. Ve arabayı benim evime doğru sakin sakin sürdüm.

Eve vardığımızda arabayı park edip hızlıca indim. Altayın kapısını açtığımda hala uyuyordu. Uyanmadı için biraz dürtükledim. "Kalk hadi seni taşıyamam. Uyan." Gözlerini zoraki açan Altay gözlerini ovuşturup bir iki saniye bekledi. Daha yeni algılayabilmiş gibi arabadan inip benim bahçe kapısını açmamı bekledi. Kilidi açtığımda onu arka bahçeye havuzun olduğu yere yönlendirdim. Yerdeki puflardan birini gösterdim. "Otursana." Az önceki haline göre uykusu biraz da olsa dağılmıştı. "İki dakika bekle hemen geliyorum."

Onu orada bırakıp sıcak çikolata yaptım. Ve odamdaki Beşiktaşlı battaniyeyi aşağı indirip yanına gittim. Sıcak çikolatayı eline tutuşturup battaniyeyle iyice sarmaladım. "Ciddi misin?" Fenerin kalecisine Beşiktaşlı battaniye mi gerçekten?" Karşısına bir puf çekip oturdum. "Rica ederim Bayındır. Ayrıca o benim kendi battaniyem. Başka battaniye yok evde."

Altay biraz durup burnunu çekti ve fincandan bir yudum aldı. "Teşekkür ederim Arya... Her şey için"




Arkadaşlar hastaydım anca yazabildim bölüm kusura bakmayın. Vote verirseniz çok mutlu olurumm🖤🖤🤍

Bana Aşktan BahsetmeWhere stories live. Discover now