2. Bölüm: Yağmurlu Bir Günde Görmüştüm Seni

1.8K 80 16
                                    

Maçta 1-0 gerideydik tüm taraftar bir olmuş hep bir ağızdan tribün bestelerini söylüyorduk çeviremeyeceğimiz bir maç değildi. Bu berbat günümü maçı almamız belki biraz da olsa güzelleştirebilirdi. Hala yağmur çiseliyordu. Hava da gittikçe soğumuştu. Kalenin önünde soğuktan adeta titreyen bir adet ersin vardı. İşimiz hiç kolay değildi ki rakibin de Fenerbahçe olması zorlayıcıydı. Ama yine de ümidimizi kesmemiştik.

İkinci yarı kazandığımız korneri Atiba kafa golüne çevirip ağları havalandırmıştı. Sevinçle tüm taraftar bir anda ayağa kalktık. "Ölüsünü koysak yine iş yapar dedem benim be!" Bunu söylememle herkes gülmeye başladı. Beraberliği yakalamıştık artık maçı almak için bir şansımız daha vardı. Ancak son dakikalara girdiğimiz anda Welinton ceza sahası içerisinde faul yapmıştı. İçten içe yeni küfürler türetirken hakem de yanlış bir karar vermemek adına var incelemesine gitti.

Tüm tribünde nefesler tutulmuş hakemin kararı bekleniyordu. Küfürleri sıralamayı bırakıp artık dua etme aşamasına geçmiştim. "Noolur penaltı vermesin lütfen. Söz veriyorum örümcekleri öldürmeyeceğim kağıtla alıp dışarı atacağım. Yeter ki penaltıyı hakem vermesin." Ve hakem penaltı noktasını gösterdi. Ayrıca Welinton un yanına gidip sarı kartını da çıkardı. Ama hakem doğru bir karar vermişti bariz bir faul vardı. Topun başına Sosa geçti. Tüm nefesler tutulmuş herkes tüm ümidini Ersin e bağlamıştı.

Kaleci olmak ne kadar da zor ya.

Dikkatimi toplayıp maça tekrar konsantre oldum ve hakem düdüğünü çaldı.

Dakika 91 ve Ersin penaltıyı çıkaramadı. Fenerbahçe 2-1 önde ve maçın bitmesine sadece 2 dakika var. Belki bir ümit diyip hala tüm taraftar maçı izliyordu ancak beraberlik golü gelemeden hakem maçı bitirdi.

Maç tam zamanında bitmiş olacak ki yağmur iyice şiddetlendi. Eve nasıl döneceğimi düşünürken bugün olan olaylar tekrar hafızamda canlandı. Maç sırasında ayrı bir dünyadaymış gibi tüm dertlerimi bırakmıştım. Ancak şu an ertelediğim üzüntü, hayal kırıklığı, öfke her şey tüm o karmaşık duygular yeniden gün yüzüne çıkıyordu.

Soğuktan burnum kızarmış bir şekilde stadın önünde dolanıyordum. Eve gidesim yoktu. Saçlarım ve giysilerim iyice ıslanmıştı. Çevrede bulunan banklardan birine oturdum başımı gökyüzüne çevirdim. Yağmur ne kadar da güzel yağıyordu. Karanlıkta yağmur bulutlarının arasındaki ayın ışıltısı zorlukla seçilebiliyordu. Gözlerimdeki yaşları daha fazla tutamadım. Ki şu an tutmamın da pek bir anlamı yoktu."İşte Galatasaraylı biriyle çıkarsan böyle olur. Max gs taraftarı inşallah çayının içine bisküvit düşer. Hatta yazın en sıcak gününde sıcaktan baygınlık geçirirken umarım yastığın soğuk tarafını çevirirsin ve o taraf da sıcak olur." Dizlerimi kendime doğru çekmiştim ve başımı da dizlerimin arasına koymuştum. Arkamdan gelen bir sesle aniden irkildim. "Sence de biraz ağır sözler değil mi bunlar?" Kafamı dahi kaldıracak gücü o an için kendimde bulamamıştım. "Hayır o tüm bunları haketti. Hatta az bile sövdüm. İnşallah çoraplarını yeni değiştirmişken ıslak banyo terliğine basar amin. Umarım şampiyon olamazlar da görür o." Arkamdan gelen ses tekrar konuştu. "Beşiktaşlı mısın sen? Bu kadar gergin olmanı az önce aldığınız yenilgiyle bağdaştırıcam ona göre." Derin bir nefes alıp sakin kalmak adına üçe kadar saydım içimden. "Üzerimde Beşiktaş forması olduğuna göre Fenevliyim. Ayrıca gergin falan da değilim noolmuş yenildiysek biz kötü gün taraftatıyız." Tüm bu söylediklerim içinden sadece bir şeyi seçmişti. "Fenev mi?"

Kafamı kaldırıp kiminle konuştuğuma bakmak için başımı çevirdim. Gördüğüm kişiyle başımı hemen geri dizlerimin arasına soktum. Gerçekten o olamazdı herhalde. Yenilgi yüzünden halisilasyon görüyordum o kadar. Başımı bir daha ona doğru çevirdim. Oldukça gerçek duruyordu. "Altay?!" Sonunda nihyet der gibi bakarak bir yandan da sırıtıyordu. "Buyrun benim?" Ağzım hafiften aralanmıştı iki saattir Fenerbahçe kalecisiyle konuşup bir yandan kendi kendime sövüyordum resmen. "Ee şey ben aslında Fenev demeyecektim ya hiç öyle dalga geçmek gibi bir amacım yoktu kesinlikle." Başını salladı. "Tabi tabi. Dilin sürçmüştür." Bariz bir alayla konuşuyordu." Buruk bir şekilde gülümsemeye çalıştım.

Tekrar konuşmaya başladı. "Az önce söylediklerinden dolayı Galatasaraylı olmadığım için gidip şükredicem." Bu sözü üzerine aklıma tekrardan bugün olanlar bir anda hücum etti. Gözlerim tekrar dolmaya başlamıştı ve ben yaşadığım ani duygu karmaşasıyla kendimi daha fazla tutamadım. Gözümden yaşlar tekrar süzülürken Altay'ın gözleri bir anda büyümüştü ve yanıma doğru yaklaştı. "Ay kötü bir şey mi söyledim?" Sesinde o paniği hissetmiştim. Başımı olumsuz anlamda salladım. "Hayır kötü bir şey söylemedin sadece zor bir gün geçiriyorum." Sesim boğuk çıkmıştı.

Başımı tekrar Altay'a çevirdim. "Şey orda dikilmeye devam ediceksen lütfen otur." Diyip bankın bir ucuna kayıp yanımdaki kısmı ona ayırdım. "Boyun fıtığı geçiricem ciddiyim." O bunu duyunca kahkahası kulaklrımda çınladı.

Sonuçta haklıyım yani biraz gereksiz uzun.

On ayırdığım yere oturdu. "Bu saatte Beşiktaş'ta ne yaptığını sorabilir miyim?" Elindeki çantasını havaya kaldırdı. "Soyunma odasında unutmuşum onu almaya geldim." Çantasına bakıp anladığımı belirtecek şekilde kafa salladım. "Tinerci birinin sana saldırmasından korkmadan burada dolaşman iyi cesaret." Bunu dalga geçerek söylemiştim o da bunun farkındalığıyla bana karşılık verdi. "Onlardan birinin yanında otururken zarar görmem herhalde ya? Ne de olsa sen beni korursun." Keyfim biraz olsun yerine gelmişti. "Söz veremem." Altay güldü. "Şaka bir yana Beşiktaş taraftarını seviyorum. Galatasarayınkinden daha seviyeli ve en azından saygı duyuyorlar. Geçen haberlerde gördüm çarşıya fenerlilerden biri forma atkı ne ararsan takıp öyle girmiş. Valla adamın burnu bile kanamadan çıkmış ordan." Bu sefer gülme sırası bendeydi. "Taraftar olarak sayımız az ama az olan şeylerin değeri daha çok olur. Tıpkı elmas gibi."

Bir süre sessizce oturduk telefonumu çıkarıp saate baktım. Saatten sonra ekrandaki Quaresmama kaydı gözlerim. Yanımda Altay olmasa şu an telefonu öpebilirdim. "Saat epey geç olmuş ben ufaktan bi kaçıyım." Oturduğum yerden kalktığımda o da kalktı.

O yükseklikte oksijen sıkıntısı çekiyor olma ihtimali olabilir miydi?

Düşüncelerimden tekrardan sıyrılmama sebep olan onun sesiydi. "Araban ne tarafta eşlik ediyim biraz." Boş boş yüzüne baktım. "Taksiyle gidicem ben." Bir iki saniye o da tıpkı benim gibi baktı. "Araba kullanmayı bilmiyor musun?"
Uykum gelmeye başlamıştı ağzımı ellerimle kapatarak esnedim. "Hayır biliyorum. Buraya gelirken erkek arkadaşım evimden alıp o getirmişti." Şimdi yüzündeki boş bakışların yerini meraklı bakışları almıştı. "Neden geri bırakmadı?" Derin bir nefes aldım. "Sence de bir gece için çok fazla soru olmadı mı ya?" Bu cevabıma karşı anlayış göstererek " Pekala başka bir zamana devam ederiz o zaman bu sohbete." Geçiştirmek amacıyla başımı salladım. Taksi çağırmak için telefonumu çıkarmıştım. "Sanki taksiyle gitmek için biraz geç oldu gibi." Kafamı çevirip yüzüne 'ciddi misin' dercesine bir bakış attım. "Otobüsle mi gideyim?" Başını iki yana salladı. "Yok ya bu saatte hiç uğraşılmaz şimdi. Ben bırakırım seni."








Uzun bölümler yazmaya alışık değilim ama deniyoz bi şeyler. Umarım sıkmıyordur. Yanlış da anlaşılmak istemem gslilerle bir derdim yok futbol kadeşliktir🤝🏿

Bana Aşktan BahsetmeWhere stories live. Discover now