7. Bölüm: Sen Benim Her Gece Efkarım

1K 56 6
                                    

Yanıma gelen kişiye baktım."Altay?" O da tıpkı Rıdvan gibi simsiyah giyinmişti. "Seni bu haldeyken az daha tanıyamayacaktım." Baştan aşağı iyice süzdü. "Bilirsin saçların ve kıyafetlerin ıslak değilken. He bir de forma, üstünde forma da yok." Elimdeki çantadan formamın bir kısmını çıkardım. "Bu forma mı?" Altay şaşkın şaşkın bir bana bir formaya bakıyordu. "Onu da buraya getirmiş olamazsın. Hem senin burda ne işin var. Birinin kardeşi ya da sevgilisi olduğunu var sayıyorum."

Elimdeki kadehe baktım. Daha sonra az önce duvarın dibine bıraktığım diğer boş kadehe. Duvara ilerleyip kadehi yerden aldım. Elimdeki dolu olanın yarısını ona boşaltıp Altay'a uzattım. Altay tereddüt ederek elimdeki kadehi aldı. "Birincisi bu formayı imzalatma şansını kaçıramazdım. Buraya beni Rıdvan getirdi. Zor bir dönemden geçiyorum, kafa dağıtmamı umarak beni de davet etti." Altay elindeki kadehe bakıyordu. Ardından bir yudum aldı. "Kendime bu gece içmeyeceğim için söz vermiştim." Terasta bulunan koltuklara doğru ilerlemeye başladım. "Ama içiyorsun." Rahat deri koltuğa oturduğum anda içine gömülmüştüm. Geri nasıl kalkacağım konusunda hiç bir fikrim yoktu. "Evet içiyorum. Çünkü belli ki birazdan anlatacaklarını dinlemek için içmem gerekiyor." Kaşlarımı çatarak ona bakıyordum. Ne anlatacaktım ki? "Ne anlatacakmışım?" Altay koltuğa biraz daha yayıldı. "Seni o ilk gördüğüm gece neden o haldeydin mesela? Bu konudan başlayabiliriz. " Burukça güldüm. "Bunu anlatacağımı da nerden çıkardın?" Oturduğu koltukta biraz öne geldi."Sen söylemiştin unuttun mu? Kader bizi bir daha karşılaştırırsa o zaman anlatacağım demiştin."

Flashback
Ayrıca daha önceki soruna da karşılık vereyim. Derdime yardımcı olabileceğini sanmıyorum biraz kişisel bir mesele. Ve daha kendi içimde kabullenmeye çalışırken birine anlatmak acı veriyor. Üzgünüm ama merakın sürecek gibi. Belki bir gün yollarımız yine bu günkü gibi kesişir. O zaman anlatacağım söz." Başıyla onayladı. "Sen nasıl istersen."

"Bence o söz sayılmamlı. Uykum vardı ve mantıklı düşünemiyordum." Altay'ın yüzüne tuhaf bir gülümseme yerleşti.

Ama ben bu gülümsemeyi hiç sevmedim. O gülüşün altında yatanlar beni ürpertmişti.

"Hala hatırladığına göre sayılır. Ve evet seni dinliyorum." Elimdeki kadehte ne kadar kaldıysa hepsini kafama diktim. "Tüh alkol bitmiş. Ben aşağı inip bir kadeh daha alayım en iyisi." Altay elindeki kadehi uzattı. "Zaten çok içesim yok sen al bunu iç." Derin bir iç çektim. "Kurtuluşum yok değil mi?" Kafasını iki yana salladı. "sanmıyorum. Ama illa anlatmayacaksan da bıçak çekip zorla anlattıramam." "Tamam anlatacağım. Ama burada anlatmasam? Ortam biraz sıktı." Altay oturduğu yerden kalkıp tutmam için ellerini uzattı. Ellerini tuttuğumda nazikçe beni oturduğum yerden kaldırdı. "Nereye gidiyoruz?" Girmem için uzattığı koluna baktım. Yönelttiğim soruya bir süre cevap vermedi. Ben de fazla üstünde durmadan koluna girdim. Merdivenlere doğru ilerledik. "Çok seveceğine eminim. Ama önce bar kısmına uğrayıp bir şişe şampanya almaya ne dersin?" Bu sırada merdivenlerin sonuna gelmiştik. Ve bu benim şu durumda reddetmeyeceğim bir teklifti. "Tamam hadi bir an önce alıp çıkalım. İçerisinin ortamını pek sevmedim."

Hızlıca bir şişe şampanya alıp bulunduğumuz yerden ayrılmıştık. Şu an karanlıkta ormanın içinde ilerliyorduk. Ta ki denize varana kadar. Otelin manzarasından gördüğümüz o güzel denize varmıştık. Hoş küçük bir koydu. Küçük de olsa kumsalı gayet güzeldi ve kimsecikler yoktu.

Artık ormandan çıkmış kum olan kısma geçmiştik ki ayağımdaki topuklu ayakkabılar yüzünden az daha düşüyordum. Neyse ki dengemi son anda sağlamayı becermiştim Altay'a tutunarak sahilin kenarına kadar zor da olsa yürümeyi başardım. Denize yakın bir yere oturunca ayakkabılarımı çıkardım. Gece olduğu için kumlar serindi. Altay da yanıma oturmuş getirdiğimiz şampanyayı açıyordu. Sonunda açabildiğinde kendisi bir yudum aldı. Ardından şişeyi bana uzattı. Ben de bir yudum aldıktan sonra şişeyi kumlara ikimizin ortasına bıraktım. "Ortam yeterince uygun mudur hanımefendi?" Gözlerimi etrafta gezdirdikten sonra değerlendiriyorumuş gibi davrandım. "Vasatın üstü." Altay'ın gülümsemesi yüzüne tekrardan yerleşti. "Demek ki güzelmiş." Ben de ona gülümsedim ve kumlara sırt üstü uzandım. "Bundan bir kaç gün önce,yani sizinle maçımız olduğu gün, erkek arkadaşımla maça gelmiştik. Ondan öncesinde bir şeyler içmek için çarşı taraftarının sürekli geldiği bir kafeye gittik." Yattığım yerden doğrulmuştum. "Normalden biraz tuhaf davranıyordu. Sakince ona ne olduğunu sordum oysa ne diyeceğini tam olarak bilemiyor gibiydi." Gözlerim hafiften yanmaya başlamıştı. "Ve bana dedi ki sana aşık olduğumu sanmıştım." Artık gözlerim iyice dolmuştu. Bir yudum daha şampanya alıp devam ettim. "Ya da bir zamanlar aşıksam bile şu an hayatımda sana yer yok. Anla artık başka biri var hayatımda.' kısacası aldatılmışım. O gün ben o halde görmenin sebebi buydu. Bugün de Rıdvan kafa dağıtmam için beni buraya getirdi." Artık daha fazla konuşamıyordum gözlerimdeki yaşlar benden bağımsız bir şekilde süzülüyordu artık ne yapacağımı bilmiyordum dayanacak gücüm var mıydı? Onu da bilmiyordum. "Gel buraya" en başından beri beni sessizce dinleyen Altay kollarını açmış bana nazikçe sarılıyordu. Tıpkı her an kırılabilecek bir bibloymuşum gibi beni nazik ve Güven verici bir şekilde sarmalıyordu. Devam ettim. "En kötüsü de neydi biliyor musun? Beni gerçekten sevdiğine inanmıştım. Beni gerçekten sevebileceğine... Ama onun aksine ben onu gerçekten sevmiştim her şeye rağmen onu sevmiştim." Gözümdeki yaşları nazikçe siliyordum. "Peki ya sen ne dedin? Tüm bunları sana söylediğinde." Yüzümde buruk anlamsız bir tebessüm oluştu. "Sadece ben değil ona karşılığını tüm taraftar verdik. Ona dedik ki bana aşktan bahsetme, sen aşktan ne anlarsın." Altay da çenesini kafama koymuştu. Gülümsediğini hissedebiliydum. "Gerçekten de o gece seni gördüğümde ettiğin tüm o küfürleri hak etmiş."

Sohbetimizi yine aniden çalan telefonum bozmuştu.

"Efendim?"

"Arya Sen neredesin? Yarım saattir seni arıyorum bizim masadakilere sordum Cenk abi ile gitti dediler Cenk abiyi buldum Beratların masasında. Berat bana terasa çıktı dedi. Beratla da ne ara tanıştınız hiç anlamadım. Terasa  bakmaya çıktım orada da yoktun senin için ne kadar endişelendim bir bilsen."

Tüm bunları soluklanmadan hızlıca söylemişti.

"Rıdvan."

"Efendim?"

"Hiç rapçi olmayı düşündün mü?"

"Ney?"

"Boş ver."

"Tamam sen şimdi neredesin söyle bana yanına geleyim sonra eve bırakırım. Saat çok geç oldu."

Altay sessizce ben bırakarım diyordu.

"Zahmet etme ben kendim gelirim sorun olmaz."

Hem saat kaç olmuştu ki geç oldu dediğine göre. Telefonu kulağımdan çekip saate baktım. Saat iki olmuştu. Zaman ne kadar da hızlı ve acımasızdı.

"Saçmalama İstanbul'a nasıl geri döneceksin bu saatte buradan taksi de geçmiyor. Hem sen söyle bakalım nerdesin?"

"Sahildeyim ya öyle oturuyoruz."

"KİMİNLE?"

Rıdvan'ın bir anda heyecanla bağırmasıyla kulağım çınlamıştı.

"Altay var yanımda beni de eve bırakacak."

Arkalardan gelen duyduğum 'oooo' sesiyle kim olduğunu tahmin etmeye çalıştım. Ama sonuç başarısızdı.

"Oğlum bir sussanıza. Tamam ben eve geçiyorum o zaman bir şey olursa ara."

"Tamam tamam ararım iyi geceler."

"ALO ALTAY ABİ BAK ARYA'YA DİKKAT ET TAMAM MI FAZLA DA İÇMEYİN BUNUN GERİ DÖNÜŞÜ DE VAR."

Altay yanımda gülmekten ağlamak üzereydi. "Tamam tamam merak etmesinler."

Telefonu daha da uzamadan kapattım.

"Sahi siz Berat'la ne ara tanıştınız?"



Şimdiye kadar yazdığım en uzun bölümdü. Ruhsal olarak bitmiş bir şekilde yazıyorum artık. İyi geceler:)

Bana Aşktan BahsetmeWhere stories live. Discover now