Huzur Mu

119 7 0
                                    

Huzurla uyandım bu sabah.Abim ve Elizabeth mevki olarak iyi bir yer tercih etmişler açıkcası.Ayağa kalktım.Kendimi şimdi de burada buldum.Ne kadar değiştin böyle.Pencerenin önüne gelip kollarımı göğsümde birleştirdim.Boynum gün geçtikçe iyileşiyor artık.Derin bir nefes aldım sanki önümde duran bol oksijenli ormanı içime çekmek ister gibi.Önümde derin bir orman.Ahh hayat!Bak şimdi de nerelere sürükledin beni.
"Galler"dedi bir ses.Arkamı dönünce Melissa ile karşılaştım.
"Galler burası.Bana göre İngiltere nin incisi.Yeşili boldur.Prenses pek buraların kadını değildir aslında.Bu evi alarak beni şaşırttı"diye devam etti.
"şartlar insanları değiştirir, bak bana."dedim sıkılarak.
"ee şey kahvaltıyı hazırladım."
"tamam, üzerimi değişip geliyorum."
"Mehmet Bey yardımcıları erkenden gönderdi"
"aa öyle mi?Güzel sevindim buna."
"ben ineyim o zaman aşağı"
"tamam hemen geliyorum bende"dedim.

Kahvaltıdan sonra canım sıkılarak kendimi üst kattaki kütüphaneye attım.Kitap okumak iyi gelirdi bana herzaman...
Canım sıkılıp kütüphane de turlamaya başladım.Acaba annem şuan ne yapıyor?ya babam?Peki ama Gökhan?Kafam çok doldu biran da.Çıkmalıyım en iyisi bu odadan da.Başka, başka ne yapılabilir ki?Tabi ki yemek.Yavaşça aşağı indim.Mutfağa girdiğimde Melissa ve 1 yardımcı yemek yapıyordu.Benim geldiğimi gören Melissa şaşırdı
"birşey mi istediniz Düşes?"
"yok hayır.Sadece akşam yemeğini ben hazırlamak istiyorum.Siz çıkıp dinlenin yada başka birşey yapın"
"olur mu hiç.Siz hastasınız hem"
"kafamı dağıtmalıyım Melissa.Hadi dediğimi yap"
"pekala birşeye ihtiyacınız olursa haber verin lütfen ama "
"tamam, tamam.Kızlara söylede onlarda dinlesinler.Sabahtan beri ayaktalar.Sende yoruldun kaç gündür.Akşam yemeğine kaldırırım ben sizi"
"öyle mi dersiniz"
"tabi ki içten diyorum merak etme"
"aslında iyi olabilir"
"hadi gidin artık"
"peki efendim"dedi ve gülümseyerek mutfaktan çıktı.
~~
Tavada ki sosu karıştırırken birden kapı çaldı.Hayırdır kim gelir ki?Tabi ya Mehmet Bey olmalı.Başka kimse bilmiyor çünkü burayı.Elimi yıkayıp, havluyu aldım ve elimi kurulayıp kapıyı açtım.İnanmıyorum yaa
"Funda"
"ya yok artık ya"
"inanmıyorum seni bulamayacağımı falan mı sandın yoksa"
"Bak William git buradan hemen"
"bana kimse ne yapacağımı söyleyemez"
"tamam öyle olsun.Nasıl olsa gideceksin.Ya şimdi yada 1 saat sonra farketmez yani"
"içeri almayacak mısın beni?"dedi içeriye göz atmaya çalışırken.Lanet olsun yaa, gerçekten de ama pes doğrusu.Cevap vermeden mutfağa geri gittim.Sanki hayır desem gelmeyecek.Yemekle ilgilenmeye devam ettim.Çok geçmeden peşimden geldi.
"nasıl buldun"dedim umursamamaya çalışarak
"zor olmadı.Aslında siz gittikten 4-5 saat sonra öğrendim"
"neden o zaman gelmedin"dedim yemeği karıştırırken
"çünkü kavgayı kayıp ettim.Bu demek oluyor ki 1 gün özgürsün"
"Bravo ne kadar da asil bir prensin ama!"dedim iğneleyerek.
"şu elindekini bırak da git eşyalarını hazırlat"
"seninle gelmiyorum"dedim tınlamaz bir tavırla makarnaları süzerken.
"bak tamam şu telefon işi halloldu."
"sorun o değil.Sorun şu ki seninle aynı çatıyı paylaşmak istemiyorum"
"Haa o konu.O tamam ya.Ben gidiyorum bugün zaten"
"ne!Nasıl?"
"orası da seni ilgilendirmez.Bak zamanım yok.Büyük annem seni getirmemi istedi ve sende geleceksin.Hadi daha yolumuz var hem"
"kimseyi evinden etmek istemiyorum"
"merak etme, ben halimden memnun olacağım"deyip göz kırptı.Bu neydi şimdi?
"bu ne demek şimdi?"
"çok soru sordun.Dediğimiz gibi kimse kimsenin özel hayatına karışmayacak"dedi.Sanki umrumda benimde de.Ocağı kapatıp masayı hazırlamaya başladım.Acıktım gerçekten.Acaba Melissa yı uyandırsam mı?En iyisi uyanınca yesin.Kız zaten baya yoruldu kaç gündür.Acaba William yer mi?Ben üstüme düşeni yapayımda
"sen de yemek ister misin?"dedim kapıda dikilen William a.Şaşırdı ama bu uzun sürmedi
"beni zehirleme de sonra"dedi gülerek.Çok eğleniyor belli.Masaya bir tane daha tabak koydum
"merak etme yapacak olursam öyle birşey senin şanına yakışır bir şekilde olur"dedim ve tabaklara yemekleri koymaya başladım.Bu sırada masaya oturdu bile.
Yemek boyunca tek kelime etmedik
"yemek bitince hazırla."dedi masadan kalkarken.Başka emri var mı acaba Prensimizin?Gerizekalı adam.
"senin yaraların çabuk iyileşmiş bakıyorum"dedim iğneleyerek.Farkında olmadan eli çenesine gitti.Acıkcası yüzünde birkaç birşey vardı
"onun ki kadar olmasa da iyileşti"
"tabi tabi"dedim gülerek.
"en azından dikiş atılacak kadar kötü değilim"dedi bu sefer de.Nerden biliyordu ki?
"sen nerden biliyorsun"
"dikişi mi!"
"evet"
"bunu bilmemem daha şaşırtıcı olmaz mı sence?"
"aynısı sana olsada öyle yapardım"
"sen attın değil mi?"
"bilmiyor muydun?"
"öğrenmiş oldum diyelim"
"inanmıyorum ağzımdan laf aldın"
"saçmalama kendin söyledin"
"sen pislik, bencil, kendini beğenmiş, egoist bir prensin.Tamam mı?"deyip mutfaktan çıktım.Tam salondan geçip merdivenlere gidiyordum ki
"hazırlan.Daha fazla gösteri yok senin için.Yeter bu kadar tantana"dedi.Ona sert bir bakış atıp yukarı çıktım.Ne yapacağım şümdi?Gitmeli mi, kalmalı mı?Gerçekten de iki insanın kavga etmesine ben sebep oldum.İkiside kötü duruma düştü.Bir sözüm var ortada.Ya gitmezsem acaba abimgil de huzursuz olur mu?Onları da arayamam ki.Allah kahretsin gideceğim tabi başka ne yapabilirim ki?Üzerime değiştirip elime el çantamı aldım.Valizlerim eşyalarım kalacak.Eğer yine bir sorun olursa gelebilirim o zaman.Aşağı indim.Salonda dikiliyordu.
"hazırım"dedim son basamakta.Bu kadar çabuk beklemiyordu sanırım
"valizler?" dedi şaşkınca
"kalacaklar"dedim
"neden?"
"bu şekilde daha güvendeyim"
"sen bilirsin, gidelim o zaman"
"bir kaç dakika bekle halletmem gerekenler var.
"tamam"dedi ve kanepeye oturdu.Telefonun olduğu yere gidip not defterinden bir parça kopardım
"Melissa, ben Funda.William geldi saraya dönüyorum.Uyanınca hiçbirşeye dokunmadan saraya gel.Yardımcılar burada kalsın.İşlerin ne olacağı belli değil çünkü"
Dedim ve notu alıp mutfak masanın üzerine bıraktım.
"tamamdır"diyerek kapıya yöneldim.Arkamdan William da gelip arabaya bindi.
Yol boyunca tek kelime etmedik yine ancak bu sefer sessizği ben bozdum
"bu hep böyle mi olacak?" dedim
"ne hep böyle mi olacak?"
"bu durum işte.2 yıl boyunca hep benim mi canım yanacak?"
"unuttun mu dün senin için kavga ettik"
"aptal olma dediğimi anladın."
"tamam, tamam kızma hemen.Sen uslu bir şekilde sana denilenleri yaparsan sorun olmayacak tabiki"
"Bak ben kimsenin kölesi falan değilim"
"sana kölesin demedim zaten"
"çok sağol yaa."dedim ve yolu izlemeye başladım.
"sana birde araba ayarladık.İstediğin yere bizim iznimizle gidebileceksin"
"sizin izninizle öyle mi?Ben almayayım onu"
"ya senin için neler yapıyoruz hala kabasın farkında mısın"
"ben mi kabayım?"
"aman neyse ne tamam susalım lütfen"dedi ve konuyu kapadı.
Bir süre sonra telefonu çaldı.
"Alo"
"...."
"tamam akşam geleceğim"
"...."
"yanımda şuan"
"...."
"görüşürüz"deyip telefonu kapadı.Kraliçe olmalı.
"Kraliçe miydi?"
"hayır"
"arkadaşın mı?"
"tam olarak değil"
"anlatamayacağım biri mi?Çünkü baya açıklamasız konuşuyorsun da"
"yok hayır açıklayabilirim.Sevgilimdi."
"sevgilin?"
"sen ile olan durum ortaya çıkmasa Sana verilen unvanı alacak kişiydi"
"ilişkiniz devam ediyor yani"
"tabiki ediyor"
"seni kıskanmıyor mu?"
"senden mi?"
"yani ne bileyim evet benden.Ben olsam kıskanırdım"
"sen sensin ve o da O."
"üzgünüm ama midem böyle birşeyi kaldırmazdı benim"
"dediğim gibi"
"aman her neyse bana ne.Mutlu olun falan filan"dedim ve yolu seyretmeye başladım.Acaba bizde böyle yapabilirmiydik Gökhan ile?
Saraya geldiğimiz de Kraliçe salondaydı.Beni görünce ilk günkü sıcaklığı vermedi.
"büyük anne"
"hoşgeldiniz tatlım"
Meraba kraliçe"diye söze karıştım bende.Ancak bana kısa ve net bir baş selamı verdi
"ben odama gidiyorum.birkaç bişey alıp çıkıcam"dedi William
"tamam canım benim için öp Onu"dedi kraliçe gülerek.William ise cevap verdiği onun yerine kahkaha attı.İğrençdi gerçekten.
"yarın bir davet var.Hazır ol lütfen"dedi birden kraliçem.
"ne daveti?"
"artık senden pek fazla birşey sorgulamamanı istiyorum"
"neden?"
"üzgünüm kızım sen hakkını kullandın"
"nasıl yani?"
"benim torunlarımın kimse kılına bile dokunamaz.O kan aktığı anda tüm olay bitti"
"bende böyle olsun istemezdim"
"bazen insanın istemediği o kadar çok şey olur ki"dedi ve salondan küçük küçük adımlarla uzaklaştı.Ona hak vermemek elde de değil şimdi.Ama bir kez de beni düşünün ya Allah aşkına.Burada hasta, tutsak, mağdur olan kişi benim.Ama olur mu, Onlar koskoca Britanya Kraliyet Ailesi.Koşarak odama çıktım.Kendimi yatağa atıp içimden geldiği gibi ağlamaya başladım.Nerede, nasıl olduğumu unutarak adeta odayı inleterek.Sanki herşey benim suçumuş gibi.
Gözlerimi açtığımda sabah olmuştu.Ağlaya ağlaya uyumuş olmalıyım.Yerimden kalkıp giyinmeye gittim.Şu boyunluk da fazlası ile sıktı artık çıkma zamanı geldi bence.Pembe bir pantolon ve uzun bir tunik giydim.Ayağıma da babetlerimi giyip banyoya koştum.Şal ve makyaj işini halledip odadan çıktım.Salonda kahvaltı faslı başlamıştı, kahretsin yine geciktim
"günaydın"dedim salona girdiğimde.William yoktu.Kraliçe ve ben hıım aşırı vahşi.Bana cevap vermedi birde.Umrumda sanki.Kahvaltıya başladım.Çok geçmeden kraliçe birşey demeden ayağa kalktı.Çıkarken Sophia ya seslendi
"kahvemi odama getirin"dedi.Bende onun yokluğunda bir güzel kahvaltı yaptım.Sonrada kalkıp kanepelere oturdum.Bayan Sophia masayı toplayanların başında beklerken
"kahve ister misiniz Düşes"dedi.Neden olmasın vakit geçer hiç olmazsa
"olur, teşekkür ederim bayan Sophia"dedim içtenlikle.Sözlerim kadının yüzünde kocaman bir gülümsemeye neden oldu.
Kahvemi içtikten sonra vakit bir türlü geçmek bilmedi.Melissa da akşama gelecek sanırım.Odama çıkıp kitap okumaya karar verdim.Uzun zamandır yapmadığım bir etkinlik gibi geldi biran.
Kitabımı masaya koyarken saatin 4 olduğunu gördüm.Geçmeyen zaman biranda atlı kovalar gibi akmış gitmişti.Ayağa kalkıp aşağı İndim.Ne yapabilirim, ne yapabilirim...En iyisi biraz ortalığı dolaşmak.Aheste aheste koridorda ilerlerken mutfağı buldum.Vayy burası gerçekten de çok büyük.
"yardımcı olabilir miyim Düşes"sesini duymamla Sophia yı görmem bir oldu.
"şey ben biraz gezmek istedim.Aslında tam olarakda öyle değil ama"
"tamam efendim ben anladım."dedi ve mutfaktaki işine döndü.Bende onu takip ettim.
"şey bayan Sophia"dedim.Kadın elindeki işi bırakıp bana döndü
"yemek yapabilir miyim?"
"ama şey yani nasıl olur bilmem ki?Kraliçe ye bir sorsak?"
"yok gerek yok.Ben kendi yiyeceğimi yapsam birşey demez herhalde"
"bilemiyorum Düşes"
" birşey olmaz merak etme"diyerek işe koyuldum.

Akşam yemeği servis edilirken bende tam mutfakdan çıkıyordum.Tam o sırada kraliçe içeri girdi
"Funda"
"efendim"
"hazır değilsin"
"anlamadım"
"daveti unuttuğunu söyleme"
"aaa çok üzgünüm.Ben ben gerçekten.."
"tamam tamam sus lütfen unuttun yada kasten yaptın bilmiyorum.Ama yetişmemiz lazım.Ben çıkıyorum arkadan William ile acele birşekilde gelin"
"tamam siz merak etmeyin hemen hazırlanıyorum"diyerek koşturdum merdivenlere.Düşmemek için basamaklara bakarak çıkıyordum ki birden kafam bir yere çarptı ve tam geri düşerken birden belimi bir el kapladı
"bu kez olmaz"

FEDAİWhere stories live. Discover now