İngiltere

232 9 2
                                    

Multimedia: William ve Funda'nın dergiye konu olması

Uçağa binerken son kez memleketime baktım nede olsa 2 yıl yokum bu uçağa bindikten sonra.William çoktan yerine geçmişti.Bende bu veda işini çok uzatmadan uçağa bindim.

Benim için kısa olan bir uçuş olmuştu.Uçak piste indiğinde daha hazır değildim yeni hayatıma.Kapılar açılırken gerginim fazlasıyla
"merak etme basın yarın gelecek saraya" dedi William birden ingilizce olarak.Şaşırdım haliyle bu duruma
"dilimizi biliyorsun değil mi " dedi yarı alaylı bir tavırla
"artık hep böyle mi konuşacağım" diye ingilizce cevap verdim.Yerinden kalkarken bir yandan da cevap verdi
"burası bizim topraklarımız ve bizim dilimiz geçer" dedi.Daha sonrada açılan kapıdan çıktı.Onu takip etmekten başka çarem yoktu.Pistte bizi bir araba karşıladı.
Saraya yaklaşırken içimi bir ürperti kapladı.Yeni hayatım, yeni evim.. Hepsi çok garip olacak.
Saraya girdiğimizde William ı takip ederek büyük bir salonda buldum kendimi.William yaşlı ve uzaktan tonton gözüken bir yaşlı kadınla sarıldı.Bu kraliçe Mary olmalı.
"canım, hoşgeldin" dedi William.Kadının içtenliği kadar William da içtendi.Buna şaşırmamak elde değil.Kucaklaşma fasılları bittince William duyamadığım birşeyler fısıldadı ve biranda kadının gözleri beni buldu.Bakışları netleşti.
"hoşgeldin" dedi soğuk bir sesle.Aynı soğuklukla cevap verdim bende
"hoşbulduk kraliçe " dedim.Son kelimem onu memnun etmiş olmalı ki biranda yüzü güldü.
"William eşlik et, odasına çıksın" dedi.William sesini bile çıkarmadan yanımdan geçti.
" izninizle " diyerek onu takip ettim ve büyük salonu terkettim.Ne de olsa onunla iyi geçinmek gerekiyor ki öyle olmasa bile şuan onun evinde kalıyorum.Yukarı doğru çıkarken birkaç hizmetçinin bakışına maruz kaldımsa da umursamadı.En sonunda William bir kapının önünde durdu.
"odan"dedi ve kapıya yaslandı.
"tamam, teşekkür ederim"dedim ve onun kapıdan çekilmesini bekledim.
"birşey soracağım"dedi kapıdan çekilirken
"evet"dedim ve konuşmasını bekledim
"o kafandakini çıkaracak mısın?" dedi eliyle başımı işaret ederken.Gayrı ihtiyarı bir şekilde elim başıma gitti.Şalımdı elime gelen ve gülümsememe neden oldu
"hayır, seni rahatsız mı etti?" dedim hafif ukala bir tavırla.Cevap olarak ne diyeceğini bilemezken daha fazla beklemek istemedim
"üç kutsal dinde de başımdaki şey var.Hem ben seni rahatsız ediyorsam da dönüp kiliseye bakmanı tavsiye ederim.Rahibeleriniz benden daha kapalı değil mi?Şimdi izninle odama geçeceğim"dedim ve odama girip kapıyı yüzüne kapadım.Tamam çok dindar bir insan değilim fakat bu yaptığı terbiyesizce bir hareketi.Ona ne ki bu durumdan?Ukala şey nolacak!Bu asabiyet odayı süzmeye başladım.Uzaktan müthiş rahat gözüken bir yatak vardı.Sütlü kahve renginde örtüyle bezenmiş.perdeler yere kadar uzun kahverengiydi yine.Diğer pencerenin önünde güzel uzun tek kişilik bir kanepe vardı, krem rengi.Oda duvarının bir köşesinde uzun bir masa ve masaya bağlı ayna vardı.Burada bir düzine kadın makyaj yapabilir açıkcası.Yerde de krem rengi bir halı var.Daha da göz gezdirince odada bir başka kapı olduğunu anladım.Kapıyı açınca kendimi bir başka odada buldum.Tabi ya giysi odası olmalı.Valizlerim açılmış bir şekilde odada duruyordu.Loş bir ışık vardı odada ve oda mor reng ile döşenmiş.Odanın ilerisinde açık bir kapı gördüm.Resmen oda içinde oda oynuyoruz.Buraya da bakınca banyo ve tuvaleti gördüm.Bembeyaz mermerlerle döşenmiş yer yer de altın kalkma bezenmiş harika bir yerdi burası.Buradan da çıkıp yatak odama döndüm.Hiç ama hiç fena değildi.Hayran kalmamak ise elde değil.Anlaşılan Buckingham Sarayı artık yeni evim olacak.Bakalım bekleyip göreceğiz.Açıkcası bütün bu meşakkatli işden çok yoruldum.En iyisi güzel bir duş alıp uyumak.
Güzel bir duş sonrası valizimden bulduğum pijamaylarımı giyip uykuya daldım..
Gözlerimi açtığımda içeride odadan ses geliyordu.Aniden yataktan fırlayıp odaya koştum.Uzun boylu, güzel vücutlu, siyah uzun denilebilecek kadar uzun saçlı bir kadın eşyalarımı dolaplara yerleştiriyordu.
"ne yapıyorsun"dedim sanki görmüyormuş gibi.Kadın uyandığımı önceden farketmiş olmalı ki hiç şaşırmadan bana doğru döndü.
"aa günaydın sayın Düşes.Kıyafetlerinizi yerleştiriyorum izninizle"dedi.Güzel bir kadındı doğrusu ve ben ona ingilizce sormama rağmen bana Türkçe cevap verdi.Bu Melissa olmalı.
"sen Melissa mısın?"dedim hayretle, artık niye şaşırıyorsam.
"evet Düşesim."
"pekala memnun oldum.Sen işine devam et, ben biraz daha uyuyacağım"dedim ve kapıya yöneldim ki
"sayın Düşes, bence giyinip kahvaltıya inin.Kraliçe bu tür aile yemeklerine önem verir.Dün sizi yol yorgunu olduğunuz için bağışladı"dedi.Bağışladı mı?O kim ki beni bağışlar?Neyse sakin ol Funda sakin.Şuan onun evindesin ve onun kuralları geçerli.Sakin bir şekilde tekrar arkamı döndüm ve zoraki bir gülümseme ile
"tamam öyle olsun, kimseyi kızdırmak istemem sonuçta"dedim ve pekte bakmadan yerleşen kıyafetlerimden alıp banyoya girdim.Dar bir kot pantolon ve beyaz tunik giydim.Lacivert ayak bileklerime kadar uzanan hırkamıda üstüne geçirip güzel bir göz makyajı yaptım.Dudaklarıma da hafif bir ruj sürüp koyu pembe şalımı da takıp banyodan çıktım
"siz kapalı mısınız?"dedi birden Melissa.Ama yeter ya ne bu durmadan aynı soru
"evet canım"dedim hafif bir sinirle
"bu evlilik gerçekten de müthiş ses getirecek"dedi şok olmuş bir halde.Sonra sesli düşündüğünü anlayıp
"afedersiniz dediklerimi affedin lütfen "dedi ve işine döndü.Bense cevap vermeden yatak odasına geçtim.Telefonumu cebime katıp odadan çıktım.Acaba kahvaltı nerede?En alt kata inip bir hizmetçi buldu ve onu takip ederek yemek salonuna girdim.Bu kadar abartılan kahvaltıda sadece dört kişi olacağız.Hizmetçinin gösterdiği yere oturdum ve birden bütün bakışları üstüme topladım.Bunun sonucunda da hafif gülümseyerek
"günaydın"demek zorunda kaldım.William kafasını eğip kahvaltısına devam etti.Kraliçe buna şaşırmış olmalı ki
"günaydın"dedi garip bir tonda.William ın yanında oturan kızda düşmanca bir tavırla yüzüme bakmaya devam etti.Neydi ki şimdi bu?
"bir problem mi var?"dedim elimde olmadan.Kız biranda gülümsemeye başladı
"yok hayır sadece merak ettim"dedi ve kahvaltısına döndü.
"neyi acaba?" dedim inatla.O işe kafasını kaldırmadan
"gerçekten de sansasyon yaratacak mısın diye ki görünüşe bakılırsa 'evet'" dedi ve son kelimeyi söylerken William a baktı.
"amacım bu değil."dedim ve ilgilenmez bir tavırla tabağıma döndüm.Uzun bir sessizliğin sonunda
"basın öğlen burada olacak."dedi kraliçem Mary.
"evet biliyorum."dedi William atılarak ancak ilgisiz bir tavırla.
"sana söylemedim William, Funda hazırlanmalı"dedi William ın sözünü keserek.
"nasıl yani"dedim anlamadığımı belli ederek.Kraliçe son lokmasını da ağzına atıp ayağa kalktı
"yemeğin bittiyse seninle sohbet etmek istiyorum Funda"dedi birde.Bunu beklemiyordum açıkcası.
"tabiki"dedim ve ağzımı silip ayağa kalktım.
"güzel, Sophia bize birer kahve hazırla ve çalışa odasına getir, beni takip et"dedi ve ellerini William ın omzuna deydirip odadan çıktı.Bunun sonucunda onu takip etmekte bana kaldı.Koyu kahverengi büyük bir kapıyı açtı ve
"içeri gel lütfen"dedi ve bende kapıdan içeri girince kapıyı kapadı.
"otur lütfen"dedi ve bana boş olan siyah deri koltuğu gösterdi.Oturduktan sonra da yanıma gelip oturdu
"evet, biraz konuşalım seninle ne dersin"
"tabi sizi dinliyorum"
"eminim ki benim hakkımda iyi şeyler düşünmüyorsun.Sende haklısın fakat olayı benim penceremden görmek istersen bana da hak verirsin"
"anlatırsanız dinlerim tabi"
"taktir edersin ki bizler yüz yıllardır süre gelen bir hanedanın varisleriyiz.Korumamız gereken bir taht var.Düşünsene peşinde birçok erkeğin olduğu torunun bir Türkü seviyor.Sakın yanlış anlama ama Emir bir kraliyete mensup değil hadi onu geçtim bir Hristiyan bile değil.Sizde nasıl erkeğin başka dinden olması kabul değilse bizde de değildir"
"bu yüzden benim William ile evlenmem karşılığında evliliği kabul edeceğinizi söylediniz."
"Aynen öyle ama Emir gerçek bir evlilik olmayacağı için sizce bir sakıncası olmadığını söyledi ve anlaşmayı kabul etti.Bu anlaşmayı ortaya atarken amacım onları ayırmaktı çünkü hem dininizce hemde senin nişanlın nedeniyle William ile evlenmeyeceğini düşündüm.Ancak sende cesur çıktın"
"ailem herşeyden önce gelir"
"onu anlamamak ne mümkün.İşte tüm oyunu sen bozdun.Açıkcası seni burada görene kadar beklemiyordum geleceğini.Ama şimdi buradasın."
"verdiğim sözden dönmek huyum değildir açıkcası "
"herneyse.Artık buradasın.Verilmiş sözler var.Denildiği gibi 2 yıl evli kalacaksınız.2 yıl Türkiye'ye gitmeyeceksin.Tüm Dünya bu evliliği gerçek kabul edecek.Davetlerde William ile boy göstereceksi.Bu sarayın belli kuralları var onlara uyacaksın."
"peki bunların hepsi kabulum.Birşeylerden fedakarlık edeceğim ancak peki ya siz?"
"işte tam da beklediğim soru.2 yıl sorunsuz geçerse Elizabeth in evliliğini onaylayacağım."
"hepsi bu kadar mı?"
"evet tatlım.William konusunda merak etme.Herzaman bir İngiliz beyefendisidir"
"eminim öyledir."
"gazeteciler nerdeyse gelir.Sen odana çık ve şık birşeyler giy lütfen."
"öyle yapacağım zaten.İzninizle"dedim ve odadan çıktım.Bu kadar açık konuşacağını beklemiyordum açıkcası.Aman neyse.Dedikleri pekte zor değil.Hem hiçte gelmeden önce düşündüğüm bir insam gibi de değil.Hızla merdivenleri çıktım.Odama geçip hemen soyunmaya başladım.Üzerime siyah bir etek ve üstüne de kısa yeşil payetli bir üst aldım.Altın sarısı şalımıda taktıktan sonra banyoya geçtim.Makyajımı tazeledikten sonra elime telefonumu alıp aşağı indim.Merdivenin sonunda William bir adamla konuşuyordu.Topuk seslerim yaklaşınca adam yanından uzaklaştı ve William bana baktı.Etkilendi mi, hayır ki zaten onu etkilemek değildi amacım.
"telefon"dedi birden son merdivene gelince.Şaşırdım biran telefonum çalıyor ve duymuyorum sandım ve ekrana baktım.Ama ne bir arama ne de mesaj vardı
"anlamadım"
"telefon diyorum.Olmaması gerek"
"Haa öyle mi hemen odama bırakıyorum o zaman"deyip arkamı döndüm ve tam adım atacağım sırada
"öyle değil.Tamamen olmaması gerekiyor.Ver onu bana"dedi ve biranda telefonu alıp yere attı.Telefon parçalara ayrılmıştı
"heyy ne yapıyorsun sen"dedim.Şok olmuştum.Neydi bu böyle?
"sakin ol.Anlaşmada bu da vardı.Telefon yasak."
"peki ben birini aramak istersem ne yapacağım?"
"aramaya ihtiyaç duymayacaksın ki.Zaten büyük annem seni gözünün önünden ayırmaz.Bir ihtiyacın olduğunda da Melissa var"
"bu nasıl olur ya.Sen nasıl birisin?bir de gayet rahat bişey yokmuş gibi cevap veriyorsun.Nerde o"diye birden üstüne saldırmaya başladım.Madem benim telefonum yok onunda olmayacak.Olayın şaşkınlığı ile cebinden telefonu aldım.Şok olmuştu çünkü bunu beklemiyordu benden.
"ver şunu"diye üstüme yürüdü.Vermeyip merdivenleri tırmanmaya başladım.Arkamdan sinirli bir kaç küfür ettikten sonra geldi.Benden hızlı.Merdivenin başında kolumdan yakalayıp en başa çıktı.Bir basamak ondan gerideyim.
"sana ver demiştim değil mi?"
"umrumda mı sanıyorsun"diyerek telefonu merdiven boşluğuna attım
"bence yanılıyorsun"deyip yüzüne gülmeye başladım.Sinirden gözlerinden alev çıkmak üzereydi.üzerime eğilerek
"bunu ödeyeceksin"dedi ve yüzümün onun yüzüne deymesini engellemek için geriye doğru çekildim ki birden ayağım kaydı.
"tut beni"demeye kalmadan aşağı yuvarlanıyordum..Son hatırladığım bir çift ateş saçan mavi gözler...

Lütfen yorumları eksik etmeyin...

FEDAİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin