20~) Kızışma

490 27 36
                                    

"Ona hayır demek neden bu kadar zor? Birine aşık olma hissi bu mu?"

Harry koruluktaki ağaçların arasından koşarak geliyordu. Dizlerinin altına kadar çıkan çizmeleri kara batıp çıkarken çıkardığı ses bile kulağına tatlı geliyordu. Bu yolların altı dikenler ile dolu olsa dahi açıldığı cennet bahçesi, ona tüm acıları unutturacaktı.

Nehrin kenarına geldikçe duyduğu nehrin sesi, Louis'in hızlı kalp atışları ile birleşti. Köşede oturmuş elleri cebinde nehri izliyordu. Yüzünde çok derin, kederli bir ifade vardı.

Harry'nin karda çıkardığı sesi duyunca yerinden kalktı ve arkasını döndü. Soğuk rüzgarda uçan pelerinini, önünde bağladığı kolları arasına sıkıştıran sevgilisini görünce kalbi yerinden çıkacak gibi olmuştu.

Daha fazla bekleyemeden yanına ilerledi. Ona bata çıka gelen sevgilisini kucaklamak istiyordu.

Harry omuzlarını kendine çekmiş titreyen sevgilisinin yanına varınca yüzünde kocaman bir gülümseme ile ona baktı. Louis ona, Harry'nin bir türlü alışıp heyecanını atamadığı şekilde yaklaştı. Manşetlerinin içine çektiği küçük yumruğunu tuttu ve eline aldı. Dudaklarına götürüp titreyen dudakları ile ufak bir öpücük verdi.

"Gün batmadan gelmenize sevindim."dedi, alacakaranlık etkisini yavaş yavaş kaybedip karanlığa bürünürken. "Yüzünüzü aydınlık havada görmeyeli epey oldu."

Harry, elinin üzerinde hissettiği öpücük ile küçük bir çocuğa dönmüştü hemen. Zaten yol boyu bir çocuk gibi eğlenerek gelmişti buraya. Şimdi de bir sevgilisi olduğu gerçeğini kendine hatırlatıp daha da çocuksu bir hal alıyordu.

Louis, ürkütmekten çekindiği çocuğa kollarını açtı ve yay gibi kaşlarını kaldırıp indirdi. Yüzünde munzur bir gülümseme ile satılmak için izin almış oldu. Harry ellerini önünde kavuşturmuş, başı önde sessizce bekleyince, cesaretini almıştı. Kollarını onun beline sardı. Sıcak göğsünü göğsüne yasladı. Yüzünü onun boynuna bastırdı ve güzel kokusunu içine çekti. İkisi de kısa bir süre öylece sarılıp bekledi.

"Louis.."

Harry'i kollarının arasından bırakmadan vücudunu geri çekti. Onun yüzünde parlak bir ışık etkisi yaratan, gamzelerini orataya koyan gülümsemesine baktı.

"Geldim!"dedi Harry ergen bir sevgili heyecanıyla. Louis ellerini yanaklarına koydu. Onu şımartmak, sevgiye boğmak istiyordu. Onun içindeki çocuğu sevgiye boğmak ve hiç yanından ayırmamak istiyordu.

"Ben çağırmazsam senin geleceğin yok."

Harry hiç beklemeden Louis'in ince dudaklarına yapışmak istiyordu ama onun gözlerinin beyazına yayılmış kırmızılığı fark edince nefesini tuttu. Yüzündeki gülümseme donup soldu.

Her an gidip ortadan yok olacak ve bu hayal sonsuza dek tarihe gömülecek diye ödü kopuyordu. Şimdi ufacık bir hastalığın ona değmesi bile kalbini titretmişti.

"Neyin var?"

"Seni özledim..."

"Hayır, hayır.. hasta gibisin."

Harry onun kollarının arasından çıktı ve baştan aşağı süzdü.

Louis, Harry'nin yanına geleceği için tüm bitkinliğini üzerinden atmıştı ama dönüşüm devam ediyordu. Harry'nin ellerini tuttu.

"Ama benden uzak durursan iyileşemem ki."

Harry'nin yüzündeki tedirginlik geçmemişti. Onun alnına düşen saçlarını geriye doğru okşadı. O an ortadan kaybolup onu terk edecek gibi eğilip öptü alnını. Bu kısa ve sıcak öpücük, Louis'in kendinden geçmesi için yeterli olmuştu.

Wolfsbane Prophecy - Larry - OmegaverseWhere stories live. Discover now