Cevabını beklemeden stor perdeyi tekrar yukarı çektim ve içeri ışık girmesini sağladım. Kapının elceğinden tuttuğum sırada bana yönelttiği soruyla duraksadım.

"Peki sen kaybedersen?" Omzumun üzerinden ona baktım. "Bilmem, düşünürüz." Odadan çıkmamla beraber telefonum çaldığında etrafa göz gezdirdim herkes bana bakıyordu. Füsunun yanından geçerken dudağımı parmağımla hafifçe sildim.

Gözlerindeki hasetliği görmeye bile tenezzül etmeden yanından geçtim ve telefonumu cevapladım.

"Merhaba Hazal, ben Oflaz'ın teyzesiyim." Selam verdiği an zaten tanıdığım ses yüzümün düşmesine neden oldu. "Buyrun?"

"Ablamın söylediklerini yapmam hataydı, biliyorum. Yaşadıklarını sen biliyorsun zaten. Ablam uzun süredir psikiyatriye gidiyor. Neredeyse Oflaz'dan ayrıldığından beri." Sesimi çıkarmadan onu dinlerken odama gelmiştim.

"Yaptıkları yenilir yutulur değil biliyorum. Ama şirketten biriyle evlenirse onun için iyi olur diye düşündük." Aklımı hafifçe kemiren düşünceyle bedenimi bir soğukluk kapladı.

"Füsun?" Derin bir nefes alıp verdi. "Fark etmiş olmalısın."

"Allah aşkına ne sizin bu oyunlarınız amerikan filmi mi çekiyoruz?"

"Oflaz'ın elindeki her şeyi kaybetmesini istiyorsun galiba. Söz konusu sadece şirket değil. Biz de orta halli bir yaşam sürüyoruz. Oflaz'ın okuldan atılması da söz konusu." Kaşlarım çatıldı.

"Polat denen bu illet her yerde. Sesini bugün kesebildik ama yarın-" duraksadı. "Sesini kesebildik derken?"

Aklımda çakan şimşekle hayrete kapıldım. "Onu bu hâle siz mi getirdiniz yani?"

Bir süre sessiz kaldı. "Yapmak zorundaydık. Yıllardır Oflaz'dan bizi uzak tuttu. Ablamı isteyerek o evden çıkmış gibi gösterdi. Ki kadın cinnetin eşiğindeydi." Boynumu sıvazladım.

"Füsun da Oflaz'a yaklaştırdığınız bir piyon, amerikan filmimize göre ajan?"

"Aynen öyle. Senden istediğim Oflaz'dan uzak durman. Yoksa seninle bir derdimiz yok." Güldüm. "Benimle derdiniz yok mu?"

"Aylardır ne Oflaz'a ne başkasına bir şey olmadı. Onun yanında olmadığım için nasıl acı çektim ben biliyor musunuz? Şimdi kenara çekil ve Oflaz'ı başka birinin sarmasına izin ver mi diyorsunuz?" Dudaklarımı ısırdım.

"Seni sevmediğini söylemiştin hani, neden hâlâ yanındasın öyleyse?" Söylediği şeyle yerimde çakıldım. Buna verecek bir cevabım olmaması gerçeği bir kapı gibi yüzüme sertçe çarpmıştı.

"Düşüneceğim. Bundan sonrasını bana bırakın lütfen."

Telefonu kapattığımız an kendimden emin bir şekilde attığım adımı düşündüm ve pişmanlıkla dudaklarımı ısırdım.

Şimdi ne yapacaktım hiç bilmiyordum. Füsun da Oflaz'ı sevmiyordu zaten bundan da emindim. Ama Oflaz beni sevmiyorken onu düşünmek bana mı kalmıştı bunu da bilmiyordum.

Sabahtan akşama kadar oradan oraya koşturup sayamadığım kadar telefon görüşmesi yaptıktan sonra sonunda işten çıktım. Derin bugün erken çıkmıştı o yüzden bugün eve beraber dönemeyecektik. Artık kiralık bir yerler bakmam lazımdı, bunu düşününce de Oflaz'ın teyzesinin nispeten beni evden attırdığı aklıma gelince daha da sinirlendim.

Yürüme mesafesiyle yaklaşık yarım saat vardı eve ve ben gittikçe incelen bedenime, daha doğrusu belime aldırmadan bunu spor olarak görmek istiyordum. "Ne düşünüyorsun?"

Yanımda tek elini cebine sokuşturmuş Oflaz belirdiğinde derin bir nefes alıp verdim. "Hiçbir şey."

"Bazen hiçbir şey düşünmüyorum, düşünmek istemiyorum çünkü." Omuzlarımı kaldırıp indirdim.

"Sana bir şey sorabilir miyim?" Diye sordum ilerlemeye devam ederken. "Sor elbette" dedi daha yumuşamış bir sesle.

"Çok sevdiğin biri var diyelim, onun iyiliği için aranızdaki şeyelrden vaz geçer miydin?" Dudaklarım titredi, içim de.

İçim onun için titriyordu. Ellerim üşüyordu şu sıralar. Lunapark gününe gitmek istiyordum, bisikletten düştüğümüz o ana. Oflaz'ı bilerek heyecanlandırdığım sonra kemiklerimizin kırılmasını sağladığım o ana.

Şimdi fark etmiştim de ben Oflaz'ın o kıpır kıpır hallerini sevmiştim. O zamanlar bana çocuksu gelen şeyler şmdi en özlediğim şeylerdi işte.

Artık umursamıyordum hem çocuğum olmayacaksa olmasındı, yedi değil on yıl evlenmeden kalsaydık öyle. Aramızdaki cinsel çekime rağmen bir şeyler yaşamasaydık sarılsaydık sadece. Ama kalp ritimlerimiz birbirine karışsaydı. Saçlarımı okşasaydı. Kendi gururumu kabartmak istemiyordum veya ilgisini kaybettiğime üzülmüyordum. Oflaz'ı istiyordum ben, eski Oflaz'ı.

"Yapardım galiba" dedi emin olamayarak. "Ama iyice düşünülmesi lazım."

Başımı aşağı yukarı salladım.

"Evlilik evlilik demesem." Diye söze girdim aklıma gelen fesatlıkla. "Çoktan oyunu kaybetmiş olurdun."

Ona baktığımda dudağı kenara doğru seyiriyordu. "Çok eminsin?"

"İtiraf et, dayanabilir miydin?" Başını sağa sola salladı. "Dayanamazdım galiba."

Kaşlarım havalandı. "Yani başka bir kadın da olsa dayanamazdın öyle mi?"

"Konu oradan buraya nasıl geldi?" Afallamış bir ifadeyle bana baktı. "Füsun sana yaklaşınca ne hissettin?"

"Hiçbir şey hissetmedim."

Gözlerim kısıldı. Nedense dediğine inanamıyordum çünkü Füsun çok güzel bir kadındı. Aşufte falan dediğime bakmayın gerçekten ben erkek olsam Füsunla olmayı ben de isterdim.

"Neden hissetmedin, hissetseydin." Bıkkın bir tavır takındı. "Herkesten etkilendiğimi falan mı düşünüyorsun?"

"Sevmediğin bir kadının davetine icabet edeceksen eğer, herkes gibiyse o da neden olmasın?" Kaşımı havalandırdım.

"Ama ben kimim ki?" Omuz silktim. "Tamam ya sevme beni. Sevilecek neyim var zaten." O kadar hızlı konuşuyordum ki kendimle çelişiyordum.

"Susacak mısın?" Saniyelerdir dudaklarının kıpırdamasına dahi izin vermemiştim. Söyleyeceklerinden korku duyuyordum. Tekrar sevmeyeceğim demesinden belki de.

"Ne Füsunmuş arkadaş" dedi bıkkınlıkla. "Tabi ya banane Füsundan. Baksana, evlenin siz vallahi. Düğününe geleceğim söz."

"Çeyrek takarım ya da yarım."

"Sussana."

"Altın kemer mi istiyorsun ya da-" dudaklarımın üstüne kapanan dudaklarla birden sessizliğe gömüldüm birkaç saniye sonra ne olduğunu anlamadan o yumuşak his terk ettiğinde elim dudaklarıma gitti.

"Sus."

Kim böyle sukünete kavuşmak ister?

Ben diyenler vote ve beş yorum yapmalıdır. Bunları yapmazsa dileği kabul olmaz.

Yeni bölümde görüşmek üzere! 👩‍❤️‍💋‍👨✨

L A Z A L | MOMMY ISSUESWhere stories live. Discover now