2.5. Kisses and ashes

Magsimula sa umpisa
                                    

"Ee, Hermione? Hem sır olarak tutmak istemiyorsun hem de söylememi istemiyorsun."

"Söylemeni istiyorum." dedim "Söyle elbette. Ama siz evlendikten sonra onları Astoria ile görüştürmeyeceğimi bilmelisin, en azından belli bir yaşa kadar. Bu sadece kafalarını karıştırır."

"Bu da mı benim suçum?"

"Biliyorum, her şey benim suçum." dedim öfkemi kontrol etmek için derin bir nefes alıp "Ama çocuklarım için en doğrusunu yapmaya çalışıyorum, neden suçlamak yerine çözüm üretmiyorsun?"

"Çünkü bir çözümüm yok." dedi oturduğu sandalyesinde gerilip "Düşünemiyorum."

"Ben arşivde bugünkü dosyalarımın girdisini yapıp çıkacağım." dedim "Çocukları merak ediyorum."

"Anne ve babamın onları yediğine inanmak güç, Hermione."

"Öyle bir şey demedim, kendi annemleyken de onları merak ediyorum zaten. Her neyse, görüşürüz."

Kapı tıklatıldığında masama geçtim ve masamdaki dosyaları almak için eğildim. Bu sırada içeriye bir güvenlik görevlisinin girmesiyle kaşlarımı çattım.

"Bayan Granger, benimle gelmelisiniz."

"Ne? Neden?"

"Korkarım ki size kötü haberlerim var."

Bunu duymamla birlikte yutkunup göğsüme giren ağrıyı bastırmak için derin bir nefes aldım.

"Çocuklarım iyi mi?"

"Çocuklarınız neredeydi?"

"A-arkadaşımın evinde." dedim "Neden? Neler oluyor?"

"Çok üzgünüm Bayan Granger ama evinizde bir yangın çıkmış. Oraya giden görevliler ocağın dün geceden beri açık olmuş olabileceğini, bu yüzden yangının çıktığını söylediler. Çocuklarınız orada sandığım için sizi korkuttum sanırım."

Duyduğumla sandalyeme oturup elimi kalbime yerleştirdim. Bu kadar hızlı atmasına rağmen patlamamış olması bir mucize gibiydi.

"Benim evim mi yandı?" diye fısıldadım gözlerimi kapatıp.

"Sigortanız her şeyi karşılayacaktır eminim. Sadece-"

"İçindeki hiçbir şeyi kurtaramadınız mı? Çocuklarımın bebeklik resimleri, hepsi gitti mi?"

"İsterseniz kendiniz gidip bakabilirsiniz."

"Pekala, Draco bunları benim için-"

"Siktir et, sonra yaparız." dedi ceketini alırken "Hemen gidiyoruz."

"Ama-"

"Hadi Hermione, gidiyoruz dedim."

*

Evime girdiğim andan itibaren ağlamamı durduramıyordum.

Her şey gitmişti. Çocukların odası mutfağa en uzak kısım olduğu için en az zararı onların odası görmüştü ama yine de her şey sağlam değildi.

Bu ev benim her şeyimdi. En büyük acım ve en dolu neşelerim hep burada olmuştu. Bu duvarlar Draco ile aşkımın tek şahidiydi, onu ne kadar sevdiğime bir tek onlar tanık olmuştu. O gittiği için ne kadar üzüldüğüme de bir tek bu oda şahitti. Çocuklarım doğduğunda ağlamaları da, kıkırdamaları da bu duvarlarda yankılanmıştı.

Şimdi ise hepsi gitmişti, tüm tanıklar yok olmuştu. Benim kafamdaki anılardan başka bir şey değillerdi artık.

"Hermione , ağlama artık." dedi Draco "Bak, çocukların eşyalarını kurtarabiliriz. Albümleri de bulduk, değil mi?"

"Benim odamdaki her şey gitmiş." dedim burnumu çekip "Onca yıl biriktirdiğim her şey."

"Para mı? Sigorta eminim ki bunu karşılar."

"Ne parası? Para umrumda değil."

"O zaman ne?"

"Benim için önemli bir şeydi. Yok bir yerde, yanan çekmecenin içindeydi."

Bunu söylerken artık ağlamamın durması için gözlerimi silsem de dudaklarımın titremesine engel olamıyordum.

"Aile yadigarı bir şey mi, ne bileyim, mücevher falan mıydı?"

Başımı iki yana sallayıp ağlamaya devam ettim.

Çocuk gibi hissediyordum ama bunu Draco'ya söylersem daha da çocuk gibi hissedecektim.

"Hermione, bana anlatırsan sana yardımcı olabilirim. Gerçekten, söyle. Arkadaşlarınla fotoğrafların falan mıydı? Veya ne bileyim özel bir hediye miydi? Yüce Merlin, sevgilin mi var? Sevgilinin verdiği-"

"Mektuplar vardı!" diye bağırdım anlık bir sinirle "Eski mektupları saklıyordum. Hepsi kül olmuş!"

"Ne mektubu?" diyip kaşlarını çattı. Sonradan bir şeyleri hatırlarmış gibi yüzündeki ifadeyi yumuşatıp gözlerini kıstı. "Eski derken, benim mektuplarımdan mı bahsediyorsun?"

Bu söylediğine cevap vermek yerine ekibin getirdiği sandalyede arkama yaslanıp gözlerinin içine baktım.

"Hermione, onlar değersiz şeylerdi." dedi bana yaklaşıp "Bunu biliyorsun."

"Benim için değildi." dedim ayağa kalkıp ona bakmaya devam ederken "Artık çocuk sevgisi hariç hiçbir şey hissedemediğim bu hayatımda o mektupları okuyup hissetmenin ne olduğunu kendime hatırlatmak benim için önemliydi, Draco Malfoy. Sen Astoria ile gönül eğlendirebilirsin, onu öpebilirsin, onu karın yapabilirsin, onu uyurken izleyip onu becerebilirsin ama o yürek bende yok. Benim kalbimi yumuşatmak için yapabildiğim tek şey o lanet mektupları okumaktı ve şimdi-"

Draco'nun beni öpmesiyle kesilen tek şey cümlem değildi, nefesim de kesilmişti.

Dudakları hatırladığım gibiydi, hatta hatırladığımdan daha iyi hissettiriyordu. Önce dudaklarını benimkilere değdirip cennetin kokusunu almamı sağlamıştı, sonra da bir öpücükle bu hissi tüm vücuduma tattırmıştı. Ona refleks olarak karşılık verecekken kendimi durdurmak için çabalıyordum. Dudakları iki dudağımın arasına girip dilinin ıslaklığıyla buluşmadan önce geri çekildim.

"Sen başkasınınsın." diye fısıldadım "Benim hala sana ait olduğumu anlaman bunu değiştirmemeli."

Cevap vermesine fırsat vermeden çocukların odasına girdim ve tüm eşyalarını toplamaya başladım.

"Hermione ben özür dilerim."

"Hayır bu benim suçum." dedim "Nişanlı bir adama hislerimi açmak doğru değildi. Merak etme, yeni bir apartman tutacağım."

"Hermione hayır, lütfen yapma. Çocukları benden kaçırma." diyerek benim gibi yere doğru eğildi "Benden kaçma."

"Başka ne çarem var ki?"

"Bir yolunu buluruz." dedi kolumdan tutup beni kaldırarak "Ama bugün değil. Bugün çok fazla şey oldu. Hadi gel, ben burada kalan her şeyi toplaması için birini gönderirim."

"Beni bir daha öpme." dedim cisimlenmeden hemen önce. Bunu derken yüzlerimizin bir nefes kadar yakın olması sadece kaderin bir oyunuydu "Çünkü bir dahaki sefere seni durduracak kadar güçlü kalamayabilirim."

Tangled // DramioneTahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon