1.6. Regret, Tears

296 26 0
                                    

"Sanırım gergin olmaya hakkım var Draco." diye fısıldadım "Baban bana tiksintiyle bakıyor."

"Babam bana da öyle bakıyor Hermione! Onun genel bakışı bu." dedikten sonra kolunu omzuma attı "Hadi gel, sofraya geri oturalım."

Dediğini yaparken isteksizliğimi belli etmemek için duruşumu düzeltip biraz daha gülümsedim.

Babası tam da tahmin ettiğim gibi, soğuk bir kancıktı. Annesi ise şaşırtıcı derecede normal, nötr biriydi. Çocuğunun iki kere ölümden dönmesi ona yetmişe benziyordu.

"Ee, yaz bitince ne yapacaksın Bayan Granger?"

Babasının bana soru yöneltmesini hiç beklemediğimden az kalsın gerçek cevabı ağzımdan kaçıracaktım: Torununu doğuracağım gerçeğini.

Ama onun yerine o şeytani yüzüne baktım ve gülümsedim.

"Bakanlıkta işe girmek istiyorum."

"Ah, bu ayarlanabilir bir şey." dedi annesi "Draco'nun teyzesi orada birçok insan tanıyor."

"İşe kabul edildim." dediğimde Lucius Malfoy tüm geceden beri ilk defa bana beni boğmak istermişçesine bakmıyordu. Normal, hatta biraz da etkilenmiş ama meraklı bir bakış vardı bu sefer gözlerinde.

"Vay canına Bayan Granger, gerçekten etkileyicisiniz ha? Ne zaman işe başlıyorsun?"

"McGonagall ile bir projemiz var." dediğimde Bay Malfoy'un bunu yutmadığına adım gibi emindim ama devam etmeye mecburdum "Proje biter bitmez de başlayacağım. "

"Bakanlık onayladı mı?"

Beni küçümseyen gözlerine karşı gülümsememi durdurdum ve ona atabildiğim en soğuk bakışı attım.

"Evet, Bay Malfoy. Her şeyim hazır."


"Ne var?" dedi Harry gözlerini devirip "Sadece birkaç aylığına kalacağım."

"Ve sen bebek bakmayı biliyorsun çünkü?"

"Bebeklere annen bakar, ben sana bakacağım."

"Annemin yapacak daha iyi işleri olduğuna eminim."

"Hermione, sırrını bilen bir tek ben varım. Yardım edebilirim, yanında olmama izin ver."

"Ama bu çok büyük bir karar. Taşınırsan, beni bırakmak istemezsin. Ve emin ol en son istediğim şey çocukların sana baba demesi olur."

"O zaman sen biraz Kovuk'da yaşa. Bayan Weasley'den daha iyi kim çocuk bakabilir?"

"Ama her şeyi buraya aldım, Harry gerçekten bu çok gereksiz. Hamilelikten beri kendime daha iyi bakıyorum sanki."

"Vay canına. Hislerin kuvvetlendi mi?"

"Ne alaka? Hamileyim diyorum, radyoaktif bir örümcek tarafından ısırıldım demiyorum."

Harry büyücü arkadaşlarım arasında bu espriyi anlayacak nadir insanlardan biri olduğu için kıkırdadı ve kolunu omzuma attı.

"Bak, süper geçineceğiz. Beni hissetmeyeceksin bile."

"Peşimi bırakmayacaksın değil mi?" dedim yüzümü ona dönüp.

Harry bana tam cevap verecekti ki kapının çalmasıyla kaşlarını çattı. Tam kapıyı açmak için kalkacaktım ki saniyeler içinde anahtarın giriş sesini duymamla yerimde donakaldım.

Draco içeriye girdiğinde ise biraz sarhoş gibiydi. Gözlerinin altındaki halkalar öyle koyulaşmıştı ki bu kısa zamanda yaşlanmıştı sanki. Sebebi kirli sakalı da olabilirdi, tertemiz suratı olmadan onu hiç görmemiştim daha önce. Fiziksel olarak çökmüş görünüyordu, evet, ama daha da fenası gözlerindeki dehşet ve acıydı. Canını yaktığımı gözlerinde görebiliyordum.

"Bunu yapıyorsun demek ha." dedi kaşlarını şaşırmışçasına kaldırıp "Gerçekten yaptınız yani."

"Şey, ben gitsem iyi olacak." dedi Harry kolunu omzumdan çekip.

Kalbimin çarpıntısından nefesim kesiliyordu, tek yapmak istediğim koşup ona sarılmaktı. Kötü hissetmesine hiç gerek olmadığını, ona asla öyle bir şey yapmayacağımı söylemek istiyordum.

Korktum, demek istiyordum. Sadece korkmuştum, böylesine perişan olacağını nereden bilebilirdim ki?

"Hayır Potter, niye gidiyorsun ki? Ailenizi bozmak istemem." dedikten sonra bana yaklaştı "Gerçekten seni o kadar iyi sanmıştım ki Granger, kendimi de iyi olabileceğime inandırmıştım. Sanki iyiliğin bulaşıcıymış gibi. Ama bir sahtekardan başka bir şey olmadığını görebiliyorum. Seni bir daha asla görmek istemiyorum."

"Draco-"

"Sadece sus! Lanet babam bile sana ısınıyordu, bunu görebiliyordum! Tüm hayatım boyunca seni affetmeyeceğim. Beni en yakın arkadaşınla aldattın!"

"Keşke zamanı geriye alabilsem." dedim yutkunup "Sana yaşattığım hiçbir şeyi yaşatmazdım."

Bunu söylerken gerçekten hissettiklerimi söylüyordum. Ona asla yalan söylemezdim, onu bu hale getiren kişi olmaktan nefret ediyordum. Gerçeği her haliyle söyledikten sonra benden nefret etmesi beni daha az acıtırdı, hatta bu durumun yanında daha güvenli bir yol olurdu. Ama ben kesin yolu güvenli yola tercih etmiştim ve sonuçlarına katlanmak zorundaydım.

"Biliyor musun?" dedi bana yaklaşıp "Bana söylemesen bile olurdu. Beni aldattığını bana söylemesen bile olurdu Hermione, seninle bir aile olurdum. Zaten tek lanet isteğim de buydu! Tek isteğim seninle bir aile olmaktı ve göz açıp kapayıncaya kadar birlikte bir hayat kurardık. Ama sen hepsini çöpe attın. Neden? Neden yaptın?"

İtirafları boğazımı sıkan bir el gibi beni kavramıştı sanki, nefes almam zorlaşıyordu. Gözlerimi açıp bu kabustan uyanmak istiyordum, asla bu kadar zor olacağını düşünmemiştim.

Tüm iliklerimde ona gerçeği söyleme hissi gezinirken derin bir iç çektim. Adeta titriyordum.

"Sen bunu nasıl yapabildin peki Potter? Ginny'i aldattın ve Ron hala Hermione'den hoşlanırken Hermione'yi becerdin. Bu nasıl hissettiriyor dostum, ha? Sihirli bir sikin var gibi mi hissediyorsun? Bir de herkese bunu ilan ediyor musun yoksa?"

"Kimse bilmiyor." dedim "Draco, zamanı geri almak için her şeyi yapardım. Gerçekten seni bu kadar kırabileceğimi düşünmemiştim. Bana o kadar değer verdiğini bilmiyordum."

Ki, bu doğruydu. Bana o kadar değer verdiğini düşünsem belki de ona gerçeği söylerdim. Bir kehanet olduğunu ama onu çocuklarımın babası olarak görmediğimi söylerdim. Onu aldatacak veya ondan başka biriyle olacak yüreğim olmadığını, hayatını yoluna koyup hayatıma girmesi gerektiğini söylerdim. Yine de kırılacağından emindim ama en azından böyle yıkılmazdı. Sarhoş bir şekilde kapıma dayanmazdı.

"Senin için dünyayı yakıp bir kül haline getirirdim Hermione Granger, sonra o külleri güzel bir vazoya koyup sana hediye ederdim. Senin için her şeyden, ama her şeyden vazgeçerdim. Bu dünyadaki her şeyden nefret ediyorum ama bu sahtekar yüzünden bir türlü nefret edemiyorum."

"O zaman etme." dedim sesim titretken "Bana zaman ver."

"Ne kadar zaman geçerse geçsin benim acımdan doğan çocuğuna bakamayacağım. Hele senin gözlerine asla bakamayacağım." dedi geri geri giderken "Hoşçakal Hermione, ve sakın karşıma çıkayım deme. Beni bir kere mahvettin, ikincisinde ben seni mahvederim."

Draco kapıyı çarpıp çıkınca ağlamam daha da şiddetlenmişti.

Belki de Harry ve McGonagall'a her boku yemeden önce danışmam gerekiyordu. Belki de bu, hayatımda yaptığım en büyük hataydı ve cezasını her günümü mutsuz geçirerek ödeyecektim.

"İğrenç bir insanım." dedim ellerimle yüzümü kapatıp "İğrenç ve akılsız."

"Şu an öyle duruyor." dedi Harry sırtımı sıvazlarken "Ama ne olursa olsun bunu kendi isteğinle bile doğurmaya karar vermediğin bebeklerin için yaptın. Bu da senin sınavın belki de."

"Ben bir sınav istemiyorum, ya da bunu seçme hakkım yoksa bile başarılı olmak istemiyorum." diye konuşmaya devam ederken sesim de incelmeye ve titremeye devam ediyordu "Ben sadece Draco'yu istiyorum."

Tangled // DramioneWhere stories live. Discover now