3.3

353 15 39
                                    

"Kafamın içi, cam kırıklarıyla dolu doktor. Bu nedenle beynimin her hareketinde, düşüncelerim acıyor. Anlıyor musun?" Oğuz Atay'ın kitabında görmüştüm. Sanki; bilmiyorum beni anlatıyormuş gibi bu cümle." Karşımda oturan genç kıza baktım.

" başka hangi cümleler sana böyle düşündürüyor?" dedim.

" Herhangi bir Cümlelerle kendimi avutuyorum."

"Hiçbir şeye avutma kendini. Bir şeyi yüreğinde ve aklında bitirmedikçe gidişler ve kaçışlar çare değildir." dedim. Kızın ela gözleri güneş ışınları ile daha güzel gözüküyordu. Ağlamıyordu. İfadesiz şekilde bana bakıyordu.

"Biliyor musun, unuttum sanırım Toprak'ı. Yusuf'u da hayatımdan çıkardım. Şuan tek başıma duruyorum." Beni mutlu etmişti bu.

"Başardın." dedim. Samimi bir tebessüm ettim.

"Sayende." dedi.

"Aslında kalbim ne derse akıl ona uyuyordu. İkisi birbirinden ayrılmıyordu. Bende ikisinin arasında seçim yaptım. Kalp liderdi. Ona karşı gelirsem Toprak'ı unutmuş olacaktım. Karşı geldim. Unuttum." dedi.

Yetişkin bir birey gibi konuşuyordu. Çok fazla acı çektiği ağzından çıkan kelimelerden bile anlaşılıyordu.

"Unuttun mu yoksa unutuyormuş gibi mi yapıyorsun?" dediğimde hafifçe güldü.

"Bu sefer oyun yok. Unuttum." Hafifçe güldüm.

"Aslında  Toprak hayatına yeni birini aldı. Ama sevmiyor bence onu. Sanki bir şeye sinir olmuş ve o şeye inat sevgili olmuş gibi."

"Toprak'ı hâlâ önemsiyorsun?"

"Sadece iyiliğini düşünüyorum onun."

"Geçmişi unutmalısın ki, bir geleceğin olsun." Boş gözler ile baktı bana. Bir şey demedi. 

"O seni düşünüyor mudur?" dedim. Acı gözleri ile alaycı şekilde bana baktı.

"Nefret ediyor benden. Düşünmez beni."

"Sende ondan nefret et. Düşünme onu. Sonuçta tek ona bağlı kalmazsın bu hayatta." Gözleri masamdaki çerçeveye kaydı.

İşaret parmağı ile çerçeveyi gösterdi. Gösterdiği çerçeveye baktığımda Demir ile benim birlikte olduğum bir fotoğraftı.

"En çok sen aşık gibisin. Sanki onu hep beklemiş gibisin. Sana gelmesini beklemiş gibisin. Yani bakışların ona karşı öyle diyor. Doğru düşünüyorum değil mi?" Afalladım. Bu kadarını bilmesi normal miydi?

"Sonuçta sende ömür boyu onu beklemişsin. Sonuçta sende tek ona bağlı kalmazsın değil mi?"

"İki kişi birbirini severse zaten ikisi birbirlerine bağlı kalırlar." dediğimde sol kaşını kaldırdı.

"Sanmıyorum. Her iki tarafta birbirini sevse bile bazen birbirlerini terk etmek zorunda kalıyorlar." Onun söylediği cümlelere karşı sessiz kaldım.

"Duvarları susturur musunuz?" Duvarlara bakıyordu. Dikkatle ona baktım. Duygularını dışarıya çok çabuk gösteren biriydi. Defterime birkaç bir şey yazıp ona döndüm.

"Duvarlar konuşmaz ki Ezgi."

"Sen çok zıtsın bana. Duvarlar konuşur. Duvarlar hiç kimsenin bilmediği şeyleri bilir bazen. Duyar, dinler, konuşur. Benim konuşacak kimsem yok, duvarlar ile konuşurum. Bana cevap verdikleri oluyor bazen. Konuşmasalar bile anlıyorum."

"Benimle konuştuğun şeyleri biliyor mu duvarlar?"

"Sana konuşuyormuş gibi yapıyorum ama aslında duvarlar ile konuşuyorum bazen. Arkandaki duvar anlamıyor beni. Onun yerine sen konuşuyorsun benle."

GİZLİ NUMARA [YARI TEXTİNG] Where stories live. Discover now