"411 gün."

690 64 35
                                    

Her şey bir günde olabiliyor gerçekten. Bir günde bir insana karşı besleyebileceğin bütün duyguları besleyebiliyorsun. O günden sonra gerçekten ben bu çocuğa aşık olmuştum ve bundan haberim ancak o gittikten sonra oldu. Ve şimdi pişmanlık hiçbir işe yaramıyor.

O gözlerde hiç kimsede bulamadığım parıltıyı
buldum ben. Kimse bana öyle bakmamıştı.

Onu bulabileceğime inanıyorum. Belki de çok çocuksu geliyor size. Ama sikimde de değil yani. Izuku benim hayatımın en önemli parçası oldu. Ben hissetmeyi öğrendim. Annemde göremediğim, babamdan da görsemde hala eksikliğini hissettiğim bütün o sevgiyi onda buldum. Ben gerçekten bağlandım ve bağımı koparamadım. Ve ipin diğer ucunu bulana kadar durmayacağım.

Onu sesinin melodisi, keşke duyabilsem. Onun sesini duyduğum anda vücudumu saracak olan o sıcacık ve beni heyecanlandıran o hissi hissebilsem.

Bir insanın sesini duyamamak, özellikle dünyadaki herşeyden daha çok sevdiğin bir insanın sesini duyamamak. Boşlukta gibi hissettiriyor. Zaten yeteri kadar  boşluktayım

Bunları hayal ediyorum, ama Izuku daha ortalıkta bile yok. Onu daha bulamadım bile. Koltuğa uzanmış bunları sorguluyorum. Babamı bir şekilde ikna edip onun evine götürmeliyim. Belki onun sayesinde bir ipucu bulurum. Çünkü insanlarla konuşmaktan hoşlanmıyorum ve  işaret dili bilmiyor ordakiler. Ne kadar  acınası, yani hiç mi öğrenmezsin? Belki günün birinde benim gibi biriyle karşılacaksın ve ona yardım edemeyeceksin. Salak bu insanlar.

O anda yine kahrolası annem yanıma ggeldi ve beni şöyle bir süzdü. Tanrım, yine ne yaptım amk?-

''Ne oldu?''

''Hiç.. Sadece düzgün şeyler giymiş misin diye bakıyorum.''

''üstüm gayet iyi?''

''Yok. Misafir geliyor da, o yüzden adamakıllı giyin.''

''üstüm güzel zaten?''

''Misafir gelecek diyorum. Git giyin.''

Saçımı çekerek odaya sürükledi beni.

İçimden bağırmak geçti ama bir bok yapamadım. Yapsam da tekrar saçımı çekerdi zaten. Şiddet onun için iyi bir çözüm. İki tane vurunca sanki beynim sıfırlanıyor. Bu aptal kadın benim annem olmasaydı, bunlar o kadar da sinirlendirmezdi beni. Aptal kadın. Keşke annem olmasaydı. Babam yetiyor bana. Mutlu mutlu yaşıyoruz.

Annem işaret dili öğrenmek istemedi. Gerek duymadı başlarda. Ama sonra baktı ki, böyle hakaret edemiyor, öğrendi. Zaten konuşmak için değil, beni resmen kötülemek için konuşuyor kadın. Yemin ederim bu aptal kadın annem olmasaydı hayatım daha düzgün olabilirdi.

Neyse işte dolaptan aptal kadının deyişiyle ''düzgün olan'' kıyafetleri giydim. Telefonumu elime aldım ve alışkanlık gereği yine Izukuya bir mesaj daha attım. 411 gün oldu. Beni bırakalı.

Buna bu kadar gücenmeli miyim bilmiyorum. Sevgili bile değildik ki. Hiçbir şey net değil. Seviyor mu yoksa oyun mu oynuyor bilemeden burada öylece triplere giriyorum. Saçmalıyorum.

Izukuya her gün bir mesaj atıyorum. Umudumu kaybetmemişim hala. 1 yıldan fazla bir süredir telefon numarasını değiştirme olasılığını bile bile mesaj atıyorum mal gibi. Ama belki.. belki ulaşır ona bir gün. Belki bulur beni. Ben onu bulmadan önce.

"Arkadaşlığımızı bozmak istiyorum." Bu sözün üstüne o kadar düşündüm ki sağlıklı bir şekilde hayal edemiyorum artık. Bu cümlede romantik ve sanki hüzünlü ama bir  o kadar da hoş bir anlam var. Romantik şeyleri pek sevmem. Ama Izuku böyle şeyleri sever. Biliyorum.

Ölmüş olma ihtimalini düşündükçe ölüyorum burada. Ya öldüyse. Ben o zaman naparım? Herhalde bende intihar ederim. Yanına öbür dünyada giderim bulurum onu. En azından orda birlikte oluruz.

Değer mi onun için? Evet, değer. O aptal çocuk için değer. Gözlerindeki parıltıyı görmek için değer. Her şeyi yaparım. Sadece gülümsemeyi bırakmasın yeter.

Hala umudum var. Eski eve tekrar gitmeliyim. Böylece nereye taşındığını bulabilirim. Uzak da olsa liseyi bırakıp ona gideceğim. Hiçbir şey sikime değil.

O anda misafirler geldi ve odadan çıkmak zorunda kaldım. Babam eve gelmişti. Misafirler gidene kadar bekledim ve sonra aptal kadınla kavga ettikten sonra babamın yanına gidip konuyu açtım. Nedense utanıyordum.

Babam sevinmişti, Izukuyu biliyordu zaten. Hemen dışarı çıktık. Yolda hep bana bakıyordu. Sanki bir şey biliyordu. Hadi hayırlısı.

Apartmana geldik ve kapıcıyla konuştuk, yani babam konuştu. Çok heyecanlanmıştım. Siktiğimin kalbi çok hızlı atıyordu. Sanki Izuku yanımdaydı.

Babam bir şey demeden ve tepki vermeden kapıcıyla konuşmayı bitirdi. Hızlıca gizli parka götürdü beni. Heyecandan elim ayağım titriyordu ama babam çok rahattı.

Banka oturduk.

"Katsuki."

"Efendim?"

"Bazen hepimiz bir arkadaşa ihtiyaç duyarız, değil mi?

"Ben duymam. Gerek yok sadece baş ağrısı hepsi."

"O zaman neden Izukuyu arıyoruz?"

Terliyordum. Direk bana Izukunun nerede olduğunu söylemesi gerekti. Kızardığımı hissediyordum.

"Katsuki, bu senin hayatın. Karışmaya hakkım yok. Ne ben ne de annen senin tercihlerine karışabilir."

"Ne demek istiyorsun baba?"

"Seviyorsun değil mi?"..

Anlamıştı. Zaten bir gün elbet anlayacaktı. O yüzden sıkıntı yoktu ama ben acayip bir derecede kızarmıştım.

İşaret dilini bile kullanmayı unutarak, evet anlamında başını salladım.

Gülümsedi. Başımı okşadı. Hoşuma gitmiyordu bu hareket o yüzden hemen elini çektim.

"Ben çocuk değilim."

"Tamam tamam. Özür dilerim."

Aslına bunu aileye özellikle de anneme açıklamak zor olacaktı. Bu yüzden babamın saygı duyması rahatlatmıştı beni.

Devamını yazcam şimdilik bırakıyom burda, okumayın amk bölüm bok gibi olduw-
Neys byeess nedensizce sizi seviyom

••Sesini duymak istiyorum••|bkdk|Where stories live. Discover now