4.ÖLÜME ATFEDİLEN YEMİN

Start from the beginning
                                    

Bıçağı yavaş yavaş eteğe bastırıp bacağıma dikkat ederek yukarıya doğru çekmeye başladığımda etek yırtılıyor ve kenarında bir yırtmaç oluşuyordu. Kalçamın bir iki parmak aşağısına geldiğimde duraksadım. Sağ bacağım komple açıktaydı ve sadece kalça kısmım kapalıydı.

Bu gösteri olsun diye yaptığım bir hareket değildi. Kalem etek hareket alanımı kısıtlıyordu ve bunu yaparak artık hareket etmek benim için daha kolay olacaktı.

İşime yarayacak bir şeyler bulmak için depoya göz gezdirdiğimde bomboştu ve işime yarayacak bir şey gözükmüyordu. Aslan'a dönüp baktığımda adamın başında ellerini önünde birleştirmiş bekliyordu.

"Aslan, binayı bir araştır ve masa benzeri bir şey bulacak mısın diye bir bak," dediğimde sorgulayıcı gözlerle beni izliyordu.

"Masa mı?" diye sorduğunda tek kaşımı kaldırarak bakmam bile hiçbir şey söylemeden işe koyulmasına yetmişti.

Aslan odadan ayrıldığında sadece ben ve cüsseli kalmıştık. Ayağa kalkıp cüsseliye doğru ilerlemeye başladım. Önüne geldiğimde bıçağımın tersini çenesine dayayıp yüzünü bana doğru kaldırdım. Koyu kahve küçük gözlerinin kenarlarındaki kaz ayakları yaşını günbegün ortaya çıkarmaya çalışıyor gibiydiler. Kalın kaşının kenarında bir yara izi vardı ve sert yüz hatlarına rağmen bakışları o kadar da sert değildi.

"Şimdi seninle bir oyun oynayacağız," dediğimde kaşlarını kaldırıp hiçbir şey söylemeden bana bakmaya devam etti. Tam gözlerimin içine bakıyor ve bakışlarını hiç kaçırmıyordu.

Tam ağzımı açacakken kapı büyük bir gürültüyle açıldı. Aslan ve yanında bir adam ellerinde bir masayı kapıdan geçirmeye çalışıyorlardı. Masa pek büyük olmasa da kapıdan geçirmek için birkaç saniye uğraşmak zorunda kaldılar ve sonunda masayı hafif çapraz yaparak kapıdan geçirmeyi başarmışlardı. Bıçağı cüsselinin çenesinden çekip hemen cüsselinin arkasında bir yeri işaret ederek konuştum.

"Şuraya koyun."

Aslan dediğimi yapıp masayı tam koymaları gerektiği yere koydular. "Sandalyeleri de getirin," dediğimde Aslan iki sandalyeyi alıp geldi ve sandalyeleri karşılıklı olarak masaya yerleştirdi.

"Şimdi ellerini çözün."

Aslan hemen belinden küçük bir bıçak çıkarıp önümde duran cüsselinin ellerindeki bandı kesip ellerini çözdü. Elleri çözülen cüsseli bileklerini ovup bana baktı. Aklı karışmışa benziyordu ve karışmalıydı.

"Ayağa kalk ve sandalyeye otur!" dediğimde lafımı ikiletmeden dediğimi yaparak yerden kalkıp hemen arkasından bulunan sandalyeye oturdu. Herkesin sorgulayıcı bakışlarını üzerimde hissedebiliyordum. Gergin bir bekleyiş vardı ve herkes yapacağım hareketi pür dikkat bekliyordu.

Açıkta kalan bacağımı masanın üzerine koyup ellerimi birbirine kenetleyip bacağımın üzerine koydum. Cüsselinin bakışları hemen bacağıma kaymıştı. Bu beni rahatsız etmiyordu ama sinir bozucu olmadığını söyleyemezdim.

"Adın ne?" diye sordum hala bacağıma bakan cüsseliye.

Bakışları bacağımda gözlerim kaydığında "Yusuf," dedi.

Başımı olumlu anlamda sallayıp ellerimi dizime doğru kaydırıp ona doğru eğildim.

"Buraya geldiğimde sana söylediğim şeyi hatırlıyor musun?" diye sorduğumda gözlerime değil de göğüslerime bakıyordu.

Bu gitgide sinir bozucu bir hal almaya başlamıştı. Sanki beni ciddiye almıyor ve bedenimle ilgileniyordu. Artık sakinliğimi korumama gerek yoktu. Öfkemin beni kontrol etmesine izin verebilirdim.

HERKESİN EFENDİSİWhere stories live. Discover now