"O ne yaptı?"

Jeongin derin bir nefes alıp bakışlarını yukarı çevirmiş ve dişlerini ısırmıştı. Anlatmakta zorlanıyordu. Onu bu kadar üzen şey sadece reddedilmesi olmamalıydı.

"S-sonra beni itti. Dudaklarını silip buna nasıl cürret edebildiğimi, bir kız arkadaşının olduğunu söyledi. S-sonra-"

Hıçkırıkları yeniden gün yüzüne çıkarken Seungmin onu göğsüne bastırıp saçlarını okşamıştı.
Gözlerim yeniden dolarken Felix'i kendimden ayırıp Jeongin'e sarılmıştım bende.

"Bir dakika! Jeongin yüzünü kaldır!"

Felix'in gür sesiyle şaşkın bakışlarım ikisinin arasında dolaşmaya başlarken Jeongin başını iki yana sallayıp Seungmin'e daha fazla sokulmuştu.

"Jeongin yüzünü gördüm, başını hemen kaldır!"

Felix'in otoriter sesiyle olduğum yerde geriye kayıp Jeongin'e bakmıştım. Seungmin yatıştırıcı bir sesle Jeongin'i ikna edip başını kaldırdığında gördüğüm şeyle nefes alamadığımı hissetmiştim.
Sol gözünün altında, ağladığı için akan makyajının izin verdiği kadarıyla gözüken mor-kırmızı iz gözlerimi yeniden doldururken yatakta doğrulup Jeongin'e doğru eğilmiştim.

Bir elimi çenesine koyup yüzüme bakmasını sağlamış ardından sesimin titremesini umursamadan konuşmuştum.

"B-bunu Hyunjin mi yaptı?"

Jeongin kızaran gözlerini benden kaçırırken usulca başını sallamıştı. O an iplerin koptuğunu anlamıştım. Ne yaptığımı bile bilmeden hızla ayaklanmıştım. Arkamdan gelen biri vardı ama kulaklarım öylesine uğulduyordu ki kim olduğunu bile anlayamıyordum.
Ayakkabılarımı giyip evden çıkarken bulanıklaşan görüşüme küfredip yüzümü hırsla silmiştim.

Yoldan bir taksi bulup adresi verdiğimde cüzdanımı unutmadığım için şükretmiştim. Yarım saat içinde verdiğim adrese ulaştığımda taksiciye ne kadar para verdiğimi bile umursamadan hızla inmiştim arabadan. Tek katlı müstakil evin önüne geldiğimde gözümde canlanan çocukluğumu umursamamaya çalışarak hırsla çalmıştım zili. Üst üste bastığım zilden bir karşılık alamadığımda kapıyı yumruklamaya başlamıştım.

"Hyunjin!"

Birkaç saniye sonra kapıyı çatık kaşlarıyla açan yengemi umursamadan içeri dalmıştım. Arkamdan bağırsa da duymamazlıktan gelip ezbere bildiğim koridoru geçmiş ve Hyunjin'in odasına kapıyı çalmadan girmiştim.
Kulağına taktığı kulaklık ve dışarıdan bile rahatlıkla duyulan müziği ile kapıyı neden duymadığını anlamıştım. Yengem arkamdan odaya girdiğinde onu dışarı itmiş ve kapıyı kilitlemiştim.

"Hyunjin!"

Beni hala farketmemesi sinir kat sayımı daha da yükseltirken yanına ilerleyip bana arkasını dönmüş bedenin omzunu kavradım. Çatık kaşlarıyla bana döndüğünde kulağındaki kulaklıkları çıkarıp bedenini oturduğu koltukta bana çevirmişti tamamen.
Beklemeden yakalarına yapıştığımda bana engel olmak yerine sadece hareketlerimi izlemişti. Dolan gözleriyle ağzımda bir küfür geveleyip sertçe bırakmıştım yakasını..

"Ona vurdun.."

Kendi kendime söyleniyordum; çünkü aklım almıyordu. Babam beni dövmeye kalktığı her an beni koruyan ilk kişi Hyunjin olurdu. Şiddetten nefret ederdi.

"Ben iğrenç bir insanım Jisung.."

Ağlamadan önce ki son sözleriydi bunlar. Oturduğu tabureden kalkıp kendini yere bıraktığında dişlerimi sıkıp başımı diğer tarafa çevirdim.
Gözlerimi ona çevirmediğim, sadece hıçkırıklarını işittiğim birkaç dakikanın ardından sessizleşen bedene doğru dönmüştüm.

"O iyi mi?"

Ağzından çıkan ilk cümleye cevap vermek yerine sadece yanına oturdum.

"Neden yaptın?"

Hyunjin soruma karşılık burnunu çekmiş ve oturduğu yerde duruşunu düzeltmişti.

"Beni öptüğünde çok korktum Sung. Kalbim çok hızlı atıyordu. Ona karşılık vermekten çok korktum. Ben yapamazdım; benim Mina'ya olan ilgimi biliyorsun. Ben o-onu aldatamam. Lütfen beni anla Jisung. Jeongin'in hislerine saygı duyuyorum ama onun da bana saygı duyması gerekmez mi? Ben ona erkeklerden hoşlanmadığımı defalarca kez söyledim. Yemin ederim bir anlık bir şeydi. Ona bilerek zarar veremem ben. Jisung lütfen inan bana.."

Hıçkırıklarına karışan sözcükleriyle gözlerimi kaçırmıştım. Bakışlarım odaya geldiğimde Hyunjin'in çizdiği resme kaydığında kaşlarımı çatmıştım. Yarısı çizilen bir yüz ve altında bakarak çizdiğini tahmin ettiğim bir fotoğraf vardı. Fotoğrafa daha yakından baktığımda bunun Hyunjin'in çektiği fotoğraflardan biri olduğunu görmüştüm. Tek sorun fotoğraftakinin
Jeongin olmasıydı.

🌻🌙

Minho'dan...

"Beni buraya öylece oturmak için mi çağırdın?"

Gözlerini birkaç saniyeliğine bana çevirmiş ardından yeniden önüne dönmüştü. Sabrımın sınırlarını zorladığının farkında mıydı bilmiyorum ama sonuçlarına katlanmak zorunda olacağı kesindi.

"Git"

Ağzından çıkan tek kelimeyle kaşlarım çatılırken oturduğumuz masada ona doğru eğilmiştim.

"Anlamadım?"

Sabahtan beri sıktığı parmaklarını birbirinden ayırıp hırsla bana dönmüştü.

"Git! Defol git buradan. Bize sadece zarar veriyorsun, git artık"

Kaşlarım mümkünmüş gibi daha da çatılırken sıktığım dişlerimin ardından konuşmuştum.

"Ne saçmalıyorsun bilmiyorum ama hiçbir yere gitmiyorum."

Elleriyle yüzünü sıvazlayıp masada bana doğru eğilmişti. Fısıldayarak konuşması kafamı iyice karıştırırken dudaklarından dökülen kelimeler boğazımda koca bir yumru bırakmaya yetmişti.

"Baban peşinde Minho. Beni Jisung'a zarar vermekle tehdit ediyor. Yalvarırım git buralardan; Jisung'a bir şey olmasına dayanamam. Onu yıllar sonra bulmuşken kaybedemem.."

🌻🌙

_______________________

Bence yeterince spoi verdim?

Lie/ Minsung Where stories live. Discover now