Bölüm 9

114 9 0
                                    

Son yarım saattir yatağın içinde göbeğimin izin verdiğince bir sağa bir sola debelenip duruyordum. Lucca ile yaptığımız garip konuşma yüzünden ne hissedeceğimi kestiremez vaziyetteydim ama hormonların kontrolü altındaki hantal bedenim yüzünden ağlamaya başlamam an meselesiydi.

Biz iyiydik ve daha da iyi olacaktık. Buna inancım tamdı ama İtalya'dan eve döndüğümden beri Lucca işlerinin içine eskisinden daha fazla gömülür ve beni neredeyse yok sayar bir hale gelince, bu durum beni tedirgin etmeye başlamıştı. Kendine duvarlar örmüştü. Beni özlediğini, benden uzak kalmaya dayanamadığını söyleyip beni acilen yanına getirten adamla, bana biraz önceki gibi kendini kapatan adam aynı kişi değildi.

Şimdi de buraya hiç dönmemeyi dilemeye başlamıştım. Keşke Fransa'da o kaçak ama korunaklı sadece ikimizin olduğu dünyada kalabilseydik. Ama onun insanların gözünde aklanmasına ve özgür olmasına daha çok ihtiyacımın olduğunun da farkındaydım. Bu benim bencilce düşüncelerimin çok ötesindeydi. Onun mutlu olmasını istiyordum. Ama ona bakınca artık farklı bir şeyler de görmüyor değildim. Değişmişti. Kaçak hayatı yaşamak ya da belki benim bile bilmediğim şeyler yüzünden daha farklı davranıyordu. Etrafında yaşanan her şey onu etkiliyor gibi görünüyordu. Belki doğacak çocuğumuzun fikri onu endişelendiriyordu.

Yatakta yanıma geldiğinde hala deli gibi işleyen bir zihinle olmayacak şeylere kafa yoruyordum. Arkamda yatmaya hazırlanıyordu ve henüz onun yattığı tarafa dönmeye hazır değildim. Uyuduğumu düşünmesini istedim ama sonra bundan vazgeçtim ve sesli bir şekilde bıkkınca içimi çektim. Kolunu belime atıp, beni kendine doğru çekti ve burnunu saçlarıma gömdü. Sonra da elinde tuttuğunu fark ettiğim küçük bir dal çiçeği bana uzattı. Bu, evin girişinde duran büyük cam vazonun içindeki aranjmandan bir yasemindi. En sevdiğim ikinci çiçekti. İlki zambaktı ama artık Lucca eve zambak almama izin vermiyordu. Bir gün bu yasağının sebebini ısrarlarım sonucunda ona söyletmeyi başardığımda ufak çapta bir şok yaşamıştım. Adriano'nun kendi düğün gününde sırf ben seviyorum diye evini zambaklarla donatmasına deli olmuştu. Onun gibi bir adama yapılacak fazlasıyla cüretkar bir hareket olduğunu kabul etmem gerekirdi.

O günden sonra da en sevdiğim çiçekte değişiklik yapmak zorunda kalmıştım. Lucca'yı kızdırmak hele ki kıskançlık damarına basarak bunu yapmak en son isteyeceğim şeydi.

Çiçeği burnuma götürdüm ve kokladım.

"Teşekkürler," dedim. Benden davranışı için özür dileme şekli buydu.

"Bu saatte kendimi sana affettirebilmek için bir çiçekçi bulabilirdim ama elimden şimdilik bu kadarı geliyor. Sana kocaman bir bahçeyle beraber çiçekler de armağan edeceğim ama," dedi. Üzgün ve onu pek görmeye alışık olmadığım şekilde masum bakıyordu. Gülümsemeden edemedim.

En son cümlesiyle ne demek istediğini ise idrak etmem zaman almıştı. Aklıma gelen şeyin doğruluğunu hemen öğrenmem gerekiyordu. Mümkün olan en hızlı şekilde yerimden doğruldum ve, "Ne demek istiyorsun," diye sordum. Yattığı yerde bana sırıtarak bakan yakışıklı kocam belli ki bir şeylerin peşindeydi.

"Ev mi aldın? Bahçeli?" diye sordum ardından da.

"Alacağım ama önce senin beğenmeni istiyorum," diye cevapladı sorumu.

"Bu da nereden çıktı? Bu evi seviyorum. Tamam, bahçeli bir ev çocuklarımızı yetiştirmek için çok daha uygun olacaktır ama şimdilik buna gerek var mı sence?"

"Çocuklar?" derken gülüşü kocaman bir sırıtışa dönüştü.

"Yani zamanı gelince... tek bir çocuk istemiyorum."

"Harika! Ben de!" diye tıpkı bir çocuk heyecanıyla konuştu.

Sonra gözlerimin içine ciddi bir ifadeyle baktı.

LUCCA 2Where stories live. Discover now