Bölüm 1

624 46 9
                                    

LUCCA

Yatak odası gece gibi kopkoyu bir karanlığa teslimdi. Sadece solgun ay ışığı yatağın üzerinde sessizce nefes alıp veren sevgilimin üzerine vuruyordu. Masum, küçük bir kız çocuğu gibi bacaklarını üst gövdesine doğru çekmiş şekilde yan yatan kadınımın bu hali beni endişelendiriyordu. Onu bırakıp gittiğimde böyle bir alışkanlığı olmadığını bilmek ise en acısıydı. Kendi kozasına çekilen bir kelebek gibiydi. Bu uyuma şekli ve elini karnına götürmüş kırılgan hali kalbimin en derin yerine zehirli okların saplanmasına sebep oluyordu. Kendini dış dünyadan; sanki onu üzen şeylerden uzak tutuşu bu yollaydı. Bilinçsiz halinde bile bebeğimizi her türlü kötülükten en az kendini korumak ister gibiydi.

Konuşmamız süresince sürekli sanki gerçek değilmişim gibi gözlerini kırpıştırıp bakmıştı bana. Benim güzel kadınım, benim bebeğime hamileydi. Hayatta en çok istediğim ikinci şeydi. İlki Beau'ydu ve şimdi de o kadından olan bir bebek.

Bebeğimiz dediği anı bir kez daha hatırlayınca, dudaklarımın istemsizce kıvrılmasını engelleyemiyordum. Ona kavuşmuştum ama bana böyle güzel bir hediyeyle geleceğini tahmin bile edemezdim. Onca yalnızlık ve acıdan sonra şu anda hissettiklerim dünyamı durdurmuştu. Zaman şu an dursaydı ve sadece ikimiz ve onun içindeki o minik canla hep burada hapsolsaydık.

Onları hayatım boyunca yalnız bırakmayacaktım. Bir an olsun yanlarından ayrılmak niyetinde değildim. O yüzden de ona olan özlemimle saatlerdir, onun uyuyan güzel, narin yüzünü izliyordum.

Uyandırmaktan korktuğum için ona dokunamıyordum ama hamilelik yüzünden kilo almış, renk gelmiş sağlıklı pembe yanaklarının görüntüsüne bir kez daha tutulduğumu hissediyordum. Daha kuvvetle ona çekiliyordum.

Beni kolayca affedebileceğini hiç düşünmemiştim ama uyumadan önceki konuşmamız süresince bakışlarındaki bir şey kendimi kötü hissetmeme neden olmuştu. Acı çekmişti; hem de aylarca. Sevdiğin birini kaybetmenin ne demek olduğunu benden daha iyi kimse bilemezdi. Abimi kaybettiğimde ne kadar dağıldığımı hatırlıyor, yarattığı yıkımı hala derinlerimde hissedebiliyordum. Ama abim geri gelmemişti ve şimdi onu karşımda görsem; herhalde delirirdim ve nasıl mutlu olurdum ama imkânsızdı. Sonsuza dek benden alınmıştı.

Beau da benim için aynı şeyleri hissetmişti ve bunu yaparken benim çocuğumu taşıyordu. Mario'nun bana bunu söylememiş olmasını anlayamıyordum. Ona kavuşmak için bu kadar süre geçmesini beklemezdim. Kafam nasıl da karışıktı ama günlerdir süren o eksiklik duygusu artık yok olmuştu.

Eksik parçam oydu; tapılası güzelliğiyle yatağımda, yanımda yatan kadındı.

Onunla konuştuktan sonra, yorgun olduğunu anladığımda uyuması için onu yatak odamıza götürmüştüm. Ve gözlerini her ne kadar açık tutmak için çabalasa da ağır ağır kapanan göz kapaklarına karşı koyamadı. Uzun uçak yolculuğu onu yormuştu ve özellikle de hamile olması onu zorluyor olmalıydı. Dahası beni karşısında capcanlı görmüş olması... Duyguları birbirine arap saçı gibi dolanmış olmalıydı.

Boynuna doğru eğilip teninin kokusunu özlemle içime çekmekten kendimi alı koyamadım.  İçime derin bir nefes çekerek başımı boynunun girintisine yaslayıp gözlerimi yumdum. Onu ne kadar uyandırmak istemesem de ona dokunmadan duramayacağımı biliyordum. Beau miskince esnerken kendini kucağıma doğru yeniden düzeltince saçını kenara çektim ve boynunu öptüm. Teninin tadını ve ona dokunduğum zaman kendini bana teslim etmesini özlemiştim. Aramızda kimseyle olmayan özel bir çekim vardı ve bunu onu gördüğüm ilk günden beri biliyordum.

Kucağımda kıvranmaya başladı. Kalçaları, elbisesinin ince kumaşının altında fazlasıyla heyecanlı alt tarafıma sürtünüyordu ama yanlış bir şey yapmış gibi sesli bir nefes alıp, durdu. Gözlerini aniden açıp fazla duygu yüklü o gözleriyle bana korkmuşçasına baktı ve ellerini elbisesinin açılan kenarına götürdü. Kumaşın altından görünen göğsünü eliyle yavaşça örttü.

LUCCA 2Where stories live. Discover now