Tanıtım bölümü...

65.7K 1.6K 211
                                    

19. Yüzyıl dönemlerine ait, tamamen kurgusal bir hikayedir. Karakterler, olay yerleri tamamen hayal ürünüdür. Kısıtlı tarih bilgimle bir hatam olursa affola. Hadi Bismillah!

Gecenin ayazı ayaklarına vururken, ses çıkarmamak için büyük çaba sarf ediyordu genç kız.

Kendine neredeyse on beden büyük gelen gömleğin kollarını, ellerine doğru çekiştirdi. Her şeyi hesaplamış, ama kendi kansız ve güçsüz bedeninin üşüyeceğini hesaplayamamıştı.

Büyük amcasının oğlunun, çadırdaki sandığından aşırdığı elbiseler, yazlık olmakla kalmayıp, aynı zamanda leş gibi kokuyordu.

Genç kız bu kokuya katlanabileceğini düşünüyordu ama hayvan postundan yapılmış, sıcacık tutacağına emin olduğu, uzun cüsseli kuzeninin, yorganı andıran kabanını almamanın pişmanlığını yaşıyordu.

Şimdi dere kenarına inecek, daha da üşüyecekti. Ama bu an için bütün kemiklerini feda edebilirdi.

Babası onu her burada yakaladığında, akıllansın diye günlerce onu yörenin en acımasız kadınına emanet ediyordu. Kadın onu eğitmek sıfatı içinde eşsiz eziyetlerle cezalandırıyordu.

Kalın postları dikmek, kilimler dokumak, ip boyamak, hayvan artıklarıyla yakacak yapmak gibi çeşitli işlerde, adeta canı çıkana kadar çalıştırıyordu.

Ellerinde ki boyalar ve tezek kokuları günlerce varlığını koruyor, kıza o hatayı bir daha yapmamasını hatırlatıyordu.

Ama genç kız bu tutkusundan vazgeçmeyi aklının ucundan bile geçirmiyordu.

Ayaklarına dolanan pantolonu dizlerinin üzerine kadar sıyırıp, akar suyun o serin sularına ayaklarını daldıra bilmek için pabuçlarını çıkardı.

Onları bir taşla sabitledi ki, beklenmedik bir dalga pabuçlarını alıp, onu bu yılanlarla dolu yolda, korumasız bırakmasın.

Ayağını suya koyduğu an bir titreme sardı bedenini ve soluğu ciğerlerinde takılı kaldı. Bu hissi dünyalara değişmeyen genç kız, bir süre alışmak için ve tadını çıkarmak için gözlerini yumdu.

Bu heyecanı, rüzgarın ve soğuğun ona verdiği bu hissi seviyordu.

Babasının onu azarlamaları, ova ahalisinin erkek çocuğu gibi davrandığı için onu kınamasını umursamıyordu artık. Kısıtlamaların olmadığı şu ufacık anda nefes aldığını hissediyordu.

Ellerini suya daldırıp, sarıkla sarılı kafanın, açıkta bıraktığı ensesini ısladı.

İmkanı olsa bütün bedenini bu serin suya daldırıp, tamamen arınmak, nefesi kesilene kadar içinde kalmak isterdi genç kız.

Bu düşünceler onu takip ederken, atların koşarken çıkardığı ritmik ses kulaklarına çalındı.

Bulunduğu yer bir kaç ağacın gölgesindeydi ancak az ileri gitse ay ışığı onu ele verirdi.

Genç kız korkmak nedir bilmezdi. Ama bu adamlar babasının bahsettiği Kara denen bir adamın, acımasız adamları olabilirdi. Her gece yerinde duramayan kızına ve özenle eğittiği oğullana anlattığı hikayeye göre bu kendine Kara adını veren adam, hiç bir şeyden korkmayan, cani, gaddar ve ürkütücü bir adamdı.

Onların korku dolu hikayeleri genç kızı hem korkutuyor, hemde heyecanlandırıyordu.

Ancak o heyecan şuan bedenini terk etmiş, yerini korkuya bırakmıştı.

Atların cüsseli adamlar tarafından sürüldüğünü haykıran, güçlü ayak sesleri bu düşüncesini doğruluyordu.

Paçalarını indirmeden, elleri buz kesmiş bir vaziyette, onların gitmesi için bilmediği bir güce yalvarıyordu.

KIZIL KARDELEN(Yeniden Raflarda!)Where stories live. Discover now