"Sizi buraya bu vatanı koruyun diye getiriyoruz. Aylak aylak dolanın diye değil. Ya adam akılı kendinize çeki düzen verirsiniz, ya da ben hepinizi tek tek tek meslek dışı ederim!"

Hepsinin gözlerine baktım endişe ve korku vardı. Tabiki de onları meslek dışı etmek gibi bir saçmalık yapmayacaktım. Biliyorum hepsi buraya alınlarının teriyle gelmişti ama biraz göz korkutmakta zarar yoktu.

"Ya bu saaten sonra kendinize gelir eskisi gibi sağlam bir tim olursunuz yada..." çenemle kapıyı göstererek "Çelenkleri vererek evlerinize postalarım."

Sert bakışlarla hepsine baktım.

"Yere yat!" saniyeler içinde yere yaptıklarında bana doğru elindeki kutuyla gelen askeri bekledim. Yanımda durduğunda selam vererek elindeki kutuyu uzatı ve üstündeki eldivenide vererek uzaklaştı.

Eldiveni sağ elime geçirerek kutuyu açtım ve içindekilere baktım.

Tekrar yerde komut bekleyen time döndüm, "Duvara kadar sürünün ve tekrar başladığınız yere sürünerek gelin." kaşları havalandıklarında gözlerimi kıstım.

Bu kadar kolay olacağını düşünmüyorlardı umarım.

"Başla!" diyerek komut verdim ve bir kaç adım önlerinde kutudan avuçlayarak çıkardığım izmaritleri ve böcekleri yerlere dökerek ilerledim. "Arkanızda tek bir tane izmarit veya böcek kalmayacak! Tek bir tane görürsem onu size tane tane böler yedirtirim."

Abartma istersen Kara.

Tamam abartıyor olabilirim, ama onların iyi bir derse ihtiyacı var.

Yaklaşık 10 dakika sonra duvara yaklaştığımda durdum ve onları izledim üçlü ilerliyorlardı. Takım ruhu hâlâ içlerinde vardı. Gülümsedim, ardından kaşlarımı çatarak izlemeye devam ettim.

Yarım saat içinde duvara geldiklerinde hepsi derin bir nefes verdi ve yere indirdiğim kutuya elerindeki ölmüş böcekleri ve izmaritleri koydular. Tekrar sürünerek başladıkları noktaya dönmeye başladılar. 

Yerdeki kutuyu alarak önlerine geçtim ve tekrar içindekileri dökmeye başladım.

"Komutanım?" diyen Aybars'a döndüm.

"Bir şey mi söyledin asker?" kaşlarımı kaldırarak gözlerinin içine baktığımda yutkundu, "Yok bir şey komutanım." diyerek masum bir gülümsemeyle önüne döndü ve sürünmeye devam ettiler.

Bana değil babama sövün.

"Komutanım." arkamdan gelen ses ile omzumun üzerinden baktım, "Ziyaretçileriniz var komutanım." dediğinde gözlerimi kıstım.

Kim, beni neden görmeye gelsin?

Yerde sürünen birliğe döndüm,
"Buraya yönlendir." dedim ve kalan son izmarit ve böcekleride kutuyu ters çevirerek yere düşmelerini sağladım.

Kutuyu başladıkları yerin biraz daha ilerisine atarak onlara doğru ilerledim.

"Yorgun görünüyorsun çaylak?" kırmızı bir suratla avucunu sıkıyordu. Böceklere fobisi olan iki kişiden biriydi.

"Hayır komutanım." stabil bir ses tonuyla konuştuğunda biraz daha ona baktım ve en arkada kalan Cenk'in yanına doğru adımladım.

"Havalar nasıl Cenk Astsubay?" bir avucunda izmarit bir avucunda ise böcekler vardı ve böcekleri tutuğu avucuna bakmamak için ayrı bir özen gösteriyordu.

Fakat durumu çaylaktan farksızdı her an kusabilirdi.

"İyi komutanım." başımı yavaşça saladım.

KOD ADI: SİMURGHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin