Ben de Scorpius'u kucağıma aldığımda olacakları izlemeye devam ettim.

"Cassie, büyükanne her gün size bakıyor değil mi? Ama sizin bir sorununuz yok, büyükbaba da tek başına yemek yapamıyormuş ve çok sıkılmış."

"Ama anlamıyorsun, bugün annem yoktu. Büyükanne bizimleydi ve şimdi o da olmayacak. Büyükbaba da gidecek, zaten babam da yok."

Draco gerçekten çok büyük bir şaşkınlık ve üzüntüyle Cassie'ye baktı. Ardından bana saf öfkeyle baktığında gözlerimin dolmasına engel olamayıp Scorpius'u sallamaya ve öpmeye devam ettim. Draco eskiden,nefret dolu olduğu zamanlarda bile böyle bakmamıştı kimseye. Bundan emindim. Bana gerçekten canını almışım gibi bakıyordu.

"Sizi babanızla tanıştıracağım." dedim boğuk sesimle "Şimdi sadece sakin kal canım, her şeyi yoluna koyacağım."

"Ama babamın dünyayı kurtarması gereken bir prens olduğunu söylemiştin. Dünyanın artık kurtarılmasına gerek yok mu?"

"Ona soracağım." dedim burnumu çekip "Şimdi benim yanıma gel olur mu? Hazırlanalım."

"Ne?" dedi Draco şaşkınlıkla "Gerçekten geliyor musun?"

"Dediğin gibi, sana bunu borçluyum." dedim derin bir nefes alıp "Diğer şeyi de borçluyum, eğer sen istersen. Doğru şekilde söyleriz. Ama nişanlına hiçbir şeyi ben açıklamam, Draco. Seni kırdığımı biliyorum ama işim yeterince başımdan aşkın."

Draco başını sallayıp Cassie'yi yere bıraktı.

"O zaman ben anneni bırakayım, anneme haber vereyim ve gelip sizi alayım."

"Ben size cisimlenirim, gelmene gerek yok." dedim "Sen git."

"Cassie, kardeşinle birlikte burada dur tamam mı? Ben çantalarımızı hazırlayacağım. Draco'nun evinde birkaç gün kalmak zorundayız."

"Bu süper bir fikir! Muggle sihirlerini de yanına alabilir misin? Ona gerçekten prenses filmini izletmem gerek."

"Tamam, onları da hazırlarım." dedim derin bir nefes alıp "Draco, bir saniye gelir misin?"

Çocukların odasına girdiğimizde kapıyı kapattım ve kollarımı göğsümde birleştirdim.

"O zaman her ne kadar kendimi temize çıkarmaya çalışsam da sen haklısın, bunu kabul ediyorum ve her şeyi düzeltmeye çalışacağım. Ama birkaç saatte hayatımın tamamen değişmesine izin veremem."

"Sence benim hayatım değişmiyor mu?"

"Değişmeyebilir, sana alınacak falan değilim. Hepsi benim suçum, tamam mı? Ama burada düşündüğüm benim hayatım değil, onların hayatı. O yüzden Astoria ile evlenmen için yanıp tutuşan anne ve baban bizi istemezse lütfen ısrar etme. Çocuklarımı bir babadan mahrum bıraktım ama asla sevgi ve şefkatten mahrum olmadılar."

"Sence anne ve babamın onları istemeyeceğine düşük bir ihtimal bile versem sizi davet eder miyim?"

"Pekala, sana inanıyorum." dedim "Onlara açıklama olayını da halledeceğim. Senin hiçbir suçun olmadığını da söyleyeceğim, merak etme. Ama sadece istediğin buysa bunu yaparım. Bu sorumluluğu almanı beklemiyorum, ancak hazırsan bu deneyimi senden çekip saklamaya devam etmeyeceğim."

"Bunu ne kadar istediğimi tahmin edemezsin." dedi bana yaklaşıp "Elbette istiyorum, hazır hissediyorum."

"Annenlere, Astoria'ya ne diyeceksin?"

"Onu ben halledeceğim." dedi "Anneni sizin eski Muggle evinize götüreceğim, değil mi?"

"Hayır, annemi hastaneye götür. İsmini annem sana söyler."

"Tamamdır, sen de çocukları hazırla ve eve geç. Annemlerle konuşmam uzun sürmez."

Draco bunu söyleyip kapıdan çıktığında büyüyle valizleri hazırlamam çok kısa sürmüştü. Cassie'nin prenses filmlerini de bir çantaya koyduğumda hazırdık bile.

Çocukların yanına gittiğimde koltukta sessizce oturduklarını görmüştüm. Yanlarına gidip iç çektim.

"İyi misiniz?"

"Anne, Draco Bey'in evinde başka birileri de mi var?"

"Evet, onun annesiyle babası var."

"Ama onları tanımıyoruz, bizi onlarla mı bırakacaksın?"

"Onlar iyi insanlar, güven bana." dedim hiçbir kelimesine inanmadığım halde "Size çok iyi bakacaklar. Zaten ben bugün olduğu gibi eve geleceğim, sadece oraya geleceğim."

"Ama sen tanımadığımız kimseyle kalmamamız gerektiğini söylemiştin."

"Anne, korkuyorum."

"Pekala." dedim ikisini de kucağıma alıp "Bir konuşma yapmamız gerekiyor."

"Eyvah."

"Ama sen çok uzun konuşuyorsun."

"Hayır, kısa konuşacağım." dedim onların saçlarını okşayıp "Size babanızın dünyayı kurtarmak için görevde olduğunu söylemiştim hatırlıyor musunuz?"

"Evet, o yüzden gelemediğini söylemiştin."

"Döndü mü?"

"Aslında evet Scorp." dedim "Babanız döndü, hatta kendisi Draco Malfoy."

"Nasıl olur? Bu çok çılgınca olurdu! Onu daha bugün tanıdık!"

"O görevdeyken ben hamile olduğumu öğrendim ve dünyayı kurtarmak daha önemli olduğu için ona haber vermedim. Bir gün dünyadaki işinin bittiğini söyledi, ben de ona sizi söyledim ve koşa koşa geldi. Sizi çok sevdi, bayıldı size. Hayatının sonuna kadar sizinle geçirmek istiyor."

"Anne kötü."

Scorpius'un bu sözleri ağlamama pek yardımcı olmasa da saçlarını okşamaya devam ettim.

"Anne biraz salaklık yaptı, kabul ediyorum. Ama dünyanın kurtarılması için yaptım."

"Ama babamız olmadı."

"Ama artık var." dedim Cassie'yi öpüp "Ve çok güzel zamanlar geçireceksiniz. Nolur bana küsmeyin, tamam mı?"

"Peki ama bir şartımız var." dedi Cassie kardeşinin kulağına fısıldadıktan sonra.

"Peki, neymiş o?"

"Prenses izleyeceğiz."

"Ve araba!"

"Pekala." dedim ikisini de kucağımda tutup ayağa kalkarken "Gitme vakti. Sessiz ve terbiyeli olun."

İçimde hem korkunun derinliği hem de yersiz bir heyecan varken derin bir nefes aldım ve yüzümde kocaman bir gülümseyle malikeneye cisimlendim.

Tangled // DramioneWhere stories live. Discover now