Bölüm 2

301 34 7
                                    

Beau


Sabah gözlerimi açar açmaz kendimi uzun zamandır hiç olmadığım kadar iyi hissediyordum. Ama bir miktar yorgun hissederek kollarımı yeni yatağımda uzanarak miskince gerdim.

Artık Lucca'nın varlığının manen değil de kanlı canlı şekilde yanımda olduğunu bildiğimden kendi kendime genişçe sırıttım. Yattığım yerde yan dönerek onun hatırladığımdan da etkileyici yüzüne hayranlıkla bakmaya başladım. Uyuyordu ve her zamankinden huzurlu görünüyordu. Beni olduğum yerde eriten, ruhumu delip geçen gözleri göz kapaklarının ardında kalmıştı ama sinirlendiğinde ve bir şey düşündüğünde çatılan siyah kaşları gergin olmaktan uzak bir biçimde gözlerini çevreliyordu. Çıkık elmacık kemikleri kazadan sonra verdiği kilolardan daha da belirginleşmiş, ona eskisinden daha keskin bir ifade katmıştı. Her türlü hayran olunası erkeksi güzelliğine tekrar bakabildiğim için Tanrı'ya şükrettim.

Yattığı yerin hemen arkasında kalan beyaz komodinin üzerinde dün fark etmediğim bir çerçeve ilişti gözüme. İçinde bana ait olan resmin ne zaman çekilmiş olabileceğini hatırlamaya çalıştım. O fotoğraf tıpkı dün bahsettiği gizlice çekilmiş fotoğraflarımdandı besbelli. Üzerimde en son bebeğimizin kontrolü için doktora giderken giydiğim mavi dökümlü gömleğim vardı. Dalgınca ileriye bakıyordum ve belki de o anda yine hüzünle kaybettiğimi düşündüğüm kocamı düşünüyordum.

Şimdi tüm o üzüntüler geride kalmıştı. Birden yaşadığım mutluluğun ardından tuhaf bir korku sıyrıldı ve içimi sızlattı. Elimi hemen içimde minik kızımızın büyüdüğü göbeğimin üzerine götürdüm. Evet, bir kızımız olacaktı ve Lucca'nın bundan yine haberi yoktu. Dün o kadar hızlı ve kafa karıştırıcı geçmişti ki onu karşımda görünce, neredeyse hamile olduğumu bile söylemeyi unutacaktım. Hala onun yanında, başka bir ülkede olduğuma inanamıyordum.

Ben onun yokluğunda kaybolmuşken o sadece benimle olacağı günleri beklemişti. Hissettiğim şeyin mutluluk olması gerekirken bir yandan da kırgındım. Haklı sebepleri olduğunu bilmeme rağmen, bu kadar zaman acı çekmiş olmam adil gelmiyordu. Ama onu bunun için çoktan affetmiştim. Daha onu ilk gördüğüm saniyede hem de.

Hamileliğimden dolayı duygusal bir enkaz gibiydim. Ne zaman ağlayacağım, ne zaman güleceğim ki son zamanlarda bu sadece ufak bir gülümseme oluyordu sadece, kestiremiyordum. Hiç olmadık şeylere olmadık şekillerde tepkiler verebiliyordum. Benim gibi sevdiği adamı kaybetmiş olduğunu düşünen bir kadının duygular denizinde alabora olması zaten hamile olmasa bile normal bir durumdu.

Burnumu çektim ve elimle yaşaran gözlerimde biriken gözyaşlarını sildim.

O esnada Lucca da uykusunda hafifçe mırıldanmıştı. Bakışlarımı fotoğraf çerçevesinden onun yüzüne çevirdim. Adımı sayıklıyordu. Rüyasında beni görüyor olmasının verdiği hoşnutlukla gülümsemeye başladım.

Elimle uzanıp şakağını ardından da sakalla kaplı çenesini okşadım. Eğilip dudaklarına tüy hafifliğinde, onu uyandırmamaya çalışarak bir öpücük kondurdum.

Geri çekildiğimde gözleri kapalı ama öpücüğün tamamen farkında olarak sırıtıyordu.

"İkimize dair özlediğim şeylerden en özeli de bu," dedi usulca.

"Hımm...Demek öyle."

"Öyle." Hala gözlerini açmamıştı ve belli ki onu yine öpmemi bekliyordu.

"Artık sen bundan bıkana kadar her sabah seni uykunda öpeceğim öyleyse."

"Bıkmak mı," diyerek kaşlarını çattı ve sesli şekilde iç geçirdi. Artık tamamen uyanık bir şekilde bana bakıyordu.

Takındığı tavra bakılırsa, şakadan da olsa yaptığım bu imadan hoşlanmamıştı. Yine de onun bu hali beni güldürdü.

"Neden bahsettiğini bilmiyorsun," dedi ardından. Gülüyor olmam onu nedense daha da kızdırmış görünüyordu.

Kısık sesle, "Seninle olabilmek için tüm hayatını feda edecek bir adamla konuşuyorsun."

"Sen böyle söyleyince kendimi kötü hissediyorum ama," diyerek dudak büktüm. Şımarık bir çocuk gibi göründüğümü biliyordum.

"Sen bu hayatta başıma gelen en harika şeysin," derken yattığı yerden doğruldu ve geniş avcunu hafif çıkıntı yapmış, geceliğimden belli olan göbeğimin üzerine koyup, "Ama artık bir rakibin var tabi, onu da unutmamalıyım," dedi. Sıkıntılı ruh halinden sıyrılıp, yüzünün gülmesi beni daha da gülümsetti.

"Rakip mi," diyerek ona muzipçe sataştım.

Onun usul usul okşadığı tenimde dolaşan parmaklarını göbeğimden daha aşağılara gittiğini fark etmediğimi sansa da oldukça hızlı atan kalbim ne yaptığının gayet farkındaydı.

"Bu saatte kızımız uyuyor bence, uyandırmak istemezsin. Çok huysuz olabilir ne de olsa benim kızım."

"Tanrım! Beau! Kız mı? Bir kızımız mı olacak? Sen dün bir şey söylemeyince, daha sıbilmiyorsun sanmıştım," dedi gözlerinin içi parlayarak.

"Evet, bir kız."

"Tıpkı annesi gibi bir kızım olacak," diye mırıldandı kendi kendine konuşurcasına. Elimi onun sert göğsüne uzatıp, onu sırtüstü uzanana dek yatağa iterek yanına uzandım.

"Tamam vazgeçtim. Hemen öp beni!"

"Hani kızımız uyanacaktı," derken tek kaşını havaya kaldırmış beni süzüyordu.

"Biz de sessiz oluruz. Hem annesine böyle yiyecekmiş gibi bak, üstüne güzel diye iltifat et, sonra da sadece yanımda yat. Beni hemen öpmezsen, olacaklardan sorumlu değilim," dedim onu kışkırtacağını bildiğimden dudağımı ısırarak.

"Dün gece söylediklerin peki?"

"Dün gece söylediklerimi hatırlamıyorum."

O genizden gelen seksi kahkahası o kadar hoştu ki ona bakmaya doyamıyordum. Bu adamı seviyordum ve yanında geçireceğim her gün benimle olacağı için binlerce kez şükrediyordum.

Vakit kaybetmeden beni yavaşça geriye yatırıp üzerime uzandı. Bana teslim olmak özellikle yatakta onun için pek imkânlı görünmüyordu. Şefkatle yüzümü kavrayıp, "Beni deli ediyorsun," dedi.

Yattığım yerde kıvranmama sebep olan hareketleriyle gözlerimi kapattım. Gülümsedim. "Sonunda."

Birden bire, "Kızımızın adı, Beatrice olsun, olur mu," diye sordu.

"Sevdiğin ilk ismi ben kapmıştım. Beatrice neden peki," diye sordum.

"Annemin adıydı; yani aslında onun takma adıydı; herkes bilmez," dedi gözlerini yumup, mutlu bir ifadeyle.

"Tamam," deyip ona onay verince tıpkı bir çocuk gibi sevinçle güldü. Beatrice ismini sevmiştim. Belli ki Lucca da yıllar önce kaybettiği annesini çok seviyordu.

Sonra beni özlediğim şekilde öptü. Her şeyi daha o saniye unuttum. Aradan geçen onca ayı saniyesinde kapatan bir öpücüktü. Şehvet ve mutluluk bizi sarıp sarmaladı. Onun dudaklarına karşı iç çektim. Ellerim sırtından beline kaydı ve üzerindeki tişörtü beceriksizce sıyırdım. Çıplak teni sert ve sıcaktı. Lucca bana yardımcı olmak için tişörtünü boynunun arkasından çekti ve başının üzerinden çıkarıp attı.

İhtiyacım olan her şeyin bir arada olduğu yerdeydim; onun kollarında. Benim evim, onun dudakları, bedeni ve elleriydi. Sevdiği her yerimde dolanan ellerinin hâkimiyetini, beni kuşatmasını özlemiştim.

İstediğim teninin benim tenime değerek yakması, yaktığı yerde beni küle çevirmesiydi. Lucca daha fazla beklemedi. Tek eliyle üzerimdekileri bir çırpıda çekip, çıkardı. Artık aramızda mesafeler, yalanlar ve kıyafetler yoktu. Hiçbir engel kalmamıştı.

"Lucca," diye fısıldadım. "Lütfen."

"Ne istediğini söyle, aşkım."

"Biliyorsun."

"Yine de söyle. Duymaya ihtiyacım var. Onca zaman, hep bunun hayalini kurdum."

"Sen, sadece sen," diyebildim soluk soluğa.

Beni geniş ve çıplak göğsüne çekti, Öpücüğü yavaşken giderek, ihtiraslı bir hale dönüşüverdi. O saatten sonra, konuşmadık sadece nefeslerimiz, mırıldanmalarımız ve arada da çığlıklarım duyulmuş olabilirdi.

LUCCA 2Where stories live. Discover now