'[3]

109 15 0
                                    

'[3]

"B-biz... Paris'te miyiz?" Sesi titredi bunu söylerken, yeşil saçlının.

Gözlerin irice açılmıştı. Karşında koskoca Eyfel kulesi duruyordu. Onu çekmeye gelen yüzlerce insanın kalabalığı doldurmuştu her yeri. Yaklaştın pencereye doğru ve daha net gördün manzarayı. Yerden kilometrelerce yukarıdaydın.

"Evet, güzel yer değil mi?" Diyerek ardından gelen adımları duyuyordun.

"B-biz, ben... ne ara, ne zaman?"

"Ne de olsa sana hâlâ tamamen güvenemem değil mi?" Tamamen yanındaydı. Sağında durmuş, varlığını hissettirirken sana dokunmuyordu. Temas etmedi ve sadece yanında durarak seninle birlikte bu manzaraya bakındı. "Dilini bilmediğin bir yere bir yere gitmemiz lazımdı." Hafifçe sana doğru döndü. "Geçmişini şimdiden unut, artık geriye dönemezsin."

Başını hızla ona doğru döndürdün ve kaşlarını çattın. "Sen... s-sen... manyaksın, manyağın tekisin sen!"

Tek kaşını kaldırarak sana bir adım yaklaştı. "Manyak? Aslında biliyor musun, bunu inkar edemeyebilirim." Sağ eliyle yanağını okşadı. Sen onu itecekken ise oldukça net bir şekilde konuştu. "Sana dokunmamı engellemeyi düşünmüyorsun değil mi?" Eli yavaşça ensene doğru gittiğinde seni kendine doğru çekti.

Bu yakınlık seni korkutuyordu. Her bir hareketine odaklanarak onu takip ediyordu. "Seni bir kez daha kaybetmeyeceğim, Midoriya." Ansızın seni kendine çektiğinde irileşen gözlerinle ne olduğunu anlamaya çalışıyordun.

"Bir kez daha?"

Senden ayrıldığında yüzündeki gülümsemeye bakındın. Kendinden emince bakıyordu sana. Sağ eli ile yüzünü okşadı ve sana doğru hafifçe eğildi. "Üç ay önce yaşadığın kaza..." Dedi ve daha çok eğilerek burnunun ucuna ufak bir öpücük kondurdu. "... tam olarak yaşadığın üç yıla veda ettin. Bize veda ettin. Anca biliyor musun? Pekte sorun değil. Seninle baştan tanışmış oluruz."

"B-biz... tanışıyor muyuz?" Dedin sesinin titremesini umursamadan.

Geçirdiğin trafik kazası geçti gözünün önünden. Uyandığında yanında kimsenin olmayışı ve olan her şeyi sana bir hemşirenin anlatması. Hangi hemşire bunu yapardı ki diye düşündün tam o an. Kazayı biliyordu. Sürücü koltuğunda oturmadığını biliyordu. Ama arabayı kim sürüyordu bilmiyordu.

"Sen..." Geri çekildin ve gülmeye başladın. "Tabii ya... sendin. Arabayı sen sürüyordun. Beraber kaza yaptık, olanları hemşireye sen anlattın." Diyerek kahkaha atmaya başladın.

Deliriyor gibiydin.

Her sandığın şeyin aslını öğreniyordun ve bu senin sandıklarından çok daha uzak olduklarını fark ediyordun.

Her şey bir yalan üzerine kuruluydu.

"Ahh... zekan beni hep etkilemişti, İzuku'm." Diyerek aranızdaki mesafeyi azalttı, Sarışın.

Ellerin titremeye başladığında onunda gözlerinin avuçlarına kayıp, kaşlarını çattığını gördün. Stresle titreyen ellerinin birbirlerine kenetleyerek durdurmaya çalıştığında onunda avuçlarını tutmasıyla ona bakındın. Gözlerinden yaşları akıyor, her şeyi kafanda oturtmaya çalışıyordun.

Ellerini kaldırıp dudaklarına götürdüğünde ellerinin titremesi hafifçe durmaya başlamıştı. "Sakin ol. Zamanı geldiğinde her şeyi anlatacağım. Tanışmamızı da, kazayı da. Sadece bir anda her şeyi aklına sokmak sadece seni daha çok zorlar." Tekrar öptü ve seni belinden tutarak kendine çekti. "Gel bakalım. Biraz sakinleştirelim seni." Diyerek alnına ufak bir öpücük kondurdu.

OBSESSİON' BAKUDEKUWhere stories live. Discover now