Gerçeği Ortaya Dökmek ლ

Start from the beginning
                                    

İkizlerimin odasına gidip onlarla oynamaya başlamıştım. Onları mutlu etmek, basitti. Odanın kapısı açıldığında İlter girdi. İkizlerimle oynarken beni çok buluyordu. O da bizim bu oyunlarımıza katılırdı. Işılay İlter'i çok seviyordu ama Tunga tuhaf bir şekilde İlter'le oynamak istemiyordu. İlk başta onu her gördüğünde ağlıyordu, şimdiyse sadece çatık kaşlarla bakma vardı. Yine de oynamak istediği vakit oynuyordu.

İlter kucağına Işılay aldı ve karşıma oturdu. Ona Gülgün'ü sormamıştım ama yakında soracaktım. Bugün veya yarın, bu soru dudaklarımdan çıkacaktı. Aramızdakiler değişir miydi? Bunu bilmiyordum. O bana kızar mıydı, ben gerçeği onun ağzından duyunca kızar mıydım bilemiyordum. Canımı acıtacaktı belki. Belki de takılmayacaktım. Sonuçta bu sarayda umursamamayı öğrenmiştim. Talhin bu konuda bana büyük bir ders vermişti.

İlter "Aşina!" dedi ve kendime geldim.

"İlter," dedim gülümseyerek.

"Daldın, neler düşünüyordun?"

"Hiç," diye mırıldandım.

"Sevdiğim kadını bu kadar düşünceli görmek, beni üzüyor."

Sertçe "Dediğin lafa dikkat et!" dedim. İlter ise gevrek gevrek gülmüştü.

"Aramızdakiler nereye kadar gizli gizli yürüyecek? Batur elbette bunu öğrenecek."

"Batur yeterince her şeyin farkında. Gizli bir şey yaptığımız yok," dedim. Kaşlarımı hafifçe çatmıştım. "Üstelik ben onu aldatmıyorum. Çok yanlış şeyler soruyorsun."

"Soruyu yanlış sordum, haklısın. Şunu sorayım, ne zaman Batur aramızdan çıkacak?"

"Öldüğümde aramızdan çıkacak. Bak, bu kadar basit bir cevap."

"Öldüğünde mi? İyi o zaman, mezarında bana da yer ayır," dedi. Gülme sırası bendeydi. Bu kadar nasıl gamsız olabiliyordu?

"Beni büyük ihtimalle Maralay'da gömecekler. Oraya mı gömüleceksin? Anlaşılan öbür hayatımda da senden kurtuluşum olmayacak."

"Evet, benden kurtulamayacaksın. Tatlı belanım," dedi. Sonra gözlerini kıstı, hafifçe gülümsedi. "Dur, şu daha güzel. Gök Baba tarafından sana gönderilmiş bir hediyeyim."

Derin bir nefes aldım. Her şey bu kadar basit miydi? Kendisini nasıl masum görebilirdi? Abimin dedikleri ortaydaydı. O, apaçık bir şekilde Gülgün'ün İlter'in kızı olduğunu söylüyordu. Bense her seferinde kaçıyordum. Şimdi o karşımda böyle masum masum dururken abimin dedikleri aklımda dolanıp duruyordu. Sorayım gitsindi. Gerçeklerden kaçamazdım. "Peki, senin gibi zeki bir adama bir şey soracağım," dedim.

"Evet, Aşina. Dinliyorum."

"Bir şey oldu diyelim, bir olay açığa çıktı. İkimizi de etkileyen bir olay, kaderleri değiştirecek bir olay," dedim ve dudaklarımı ısırdım. İlter'se yüzü donuk bir şekilde beni dinliyordu.

"Olsun, ne olmuş?"

"O vakit benden vazgeçer miydin? Bu olayın açığa çıkmasına ben sebep olsam ve seni kötü etkilese, benden vazgeçer miydin, bana kızar mıydın?" dedim. O derin siyah gözleri bir yere odaklandı. Kim bilir ne düşünüyordu. Kalbiyle mi konuşacaktı yoksa aklıyla mı? Beni kandıracak mıydı? Vazgeçerim derse, ne olurdu? Aslında bir şey olmazdı. Ben hayatıma devam ederdim, o da idamının acısız olması için dua ederdi. Belki minik bir iyilik olması için kızı Gülgün'ü evlatlık edinirdim. Sessizce hayatım akıp, gitmiş olurdu. Batur'un yanında, çocuklarının annesi olarak hayatıma devam ederdim."Evet, sorumun cevabı ne olacak?" diye mırıldandım.

Gölgenin Aşkı ლWhere stories live. Discover now