|24|

97 26 19
                                    

Lauv-I Like Me Better♪

Bölümü beğenmeniz dileğiyle mavileriiim, yorumlarınızı bekliyor olacağım ^-^ iyi okumalar 💙

Seo Woo'nun az gerisinde annemle babamı görmemle gözlerimi sıkkınca yumdum. Açıklama yapacağımız bir kişi varken artık üçe çıkmıştı bu sayı. Ah, umarım ilerleyen zamanlarda dışarı çıkmamızı engelleme gibi bir durum teşkil etmezdi bugün olanlar. Daha yapacağım çok şey vardı benim!

Onlar nasıl bize hızlı hızlı geliyorsa biz tam tersi ağır adımlarla, boynumuz bükük ilerliyorduk. En sonunda karşı karşıya gelmemizle durduk ve özür diler gibi baktık hepimiz. "Nerdesiniz siz? Nerdeyse bir buçuk saat geciktiniz." Seo Woo'nun sert çıkan sesine cevaben sadece sessiz kalıp bakışlarımızı yere indirmiştik. Eee, kim bizi savunma görevini üstlenecek?

"Sizin için endişelendik. Telefonlarınızı da açmadınız. O telefonları süs diye mi taşıyorsunuz yanınızda?"

Annemin de araya girmesiyle alttan alttan bakarak "Özür dileriz.." diye kısık bir sesle konuştum. Gerçi sesimi dibimde duran Hoseok anca duymuştur. Namjoon'un sesiyle rahat bir nefes verdim. Hadi Joon göreyim seni, sen kurtarırsın bizi.

"Özür dileriz. Han Nehri'nin oraya gitmiştik, bu kadar uzak bir tercih yapmamalıydık ama onlara iyi geleceğini düşünmüştük." Namjoon, benle Hoseok'u gösterince diğerleri de başlarını yavaşça sallamışlardı. Boğazımı temizleyip konuşmaya başladım. "Cidden üzgünüz. Zamanın nasıl geçtiğinin farkında değildik. Gerçekten.."

"Uzun zamandır bu kadar harika vakitler geçirmemiştik, ana kaptırmışız kendimizi. Bir daha böyle bir şey olmayacak. Söz veriyoruz." Hoseok'tan sonra Yoongi de soğukkanlılıkla katıldı. "Aynen, hem onları böyle mutlu görmek bu bir buçuk saati görmezden gelmemiz için güzel bir neden olmaz mı?"

Kelimeler dilimizden hızlı hızlı ve kendimizi savunur bir şekilde dökülüyordu. Jin de "Kesinlikle, hastane dışında böyle vakit geçirmek eminim onlara ilaç gibi gelmiştir." der demez Hoseok'la ben hızlıca başımızı salladık. Onları ikna etmeye çalışmanın yanı sıra bu söylediklerimiz gerçekten doğruydu. En son ne zaman arkadaşlarımla böyle vakit geçirmiştim..hatırlamıyorum. En sonunda susup onlardan bir tepki beklerken gergin bir şekilde onların üzerinde gözlerimi gezdirdim. Söylediklerimizde haklıydık bence, ki onların da yüz ifadelerinden yumuşadıkları anlaşılıyordu. Sanırım ucuz kurtulmuştuk.

Bu rahatsız edici sessizliği ilk babam bozdu. "Tamam, neyse ki herkes iyi ve anlaşılan güzel vakitler geçirmişsiniz." Anneme bakarak elini onu rahatlatmak istercesine omzuna koydu. "Gayet iyiler tatlım, görülen o ki kızımız güzel arkadaşlıklar kurmuş." Bana bakıp göz kırpınca minnetle gülümsedim. Annem de iç çekip başını salladı.

"Tamam, siz mutlu olduysanız sorun yok ama çok endişelendik." Hepimiz birden "Özür dileriz.." diyince annem ufakça gülümseyip elini boş verin dercesine salladı. "Neyse tamam, yorulmuş olmalısınız. Hadi dinlenin artık." Seo Woo da onayladı. "Evet, sorun çözüldüğüne göre artık dinlenme vakti. Gençler, burda vedalaşmanız gerekiyor."

Yüzümde gülümsemeyle diğerlerine döndüm ve tek tek sarıldım. Hoseok da tokalaşıp sarıldıktan sonra "Teşekkür ederiz.." diye neşeyle konuştum. "Aynen, güzeldi bayağı." diyerek Hoseok da mutluluğun izlerini taşıyan bir gülümsemeyle ekledi. Onun yüz ifadesi, gülümsememin daha da genişlemesine neden olurken Namjoon'un sesiyle ona baktım. "Ne demek, siz iyi hissedin de." Ardından Yoongi konuşmayı tamamlamıştı. "Yine geliriz biz." Başımızla onayladıktan sonra onlar el sallayıp hastane çıkışına doğru ilerlediler. Biz de geri annemlere döndük ve birlikte asansörlere adımladık.

Happiness Virus〆JHSWhere stories live. Discover now