Evimden biraz daha ileride ama arazisi bize ait olan, içine bu gibi pislikleri kazımak için öylesine diktirdiğimiz depo benzeri yere gidene kadar durmadık. Yeni bir alışkanlıkmış gibi dakika saydım. Başka türlü zihnimi Ahsen nasıl, ağrısı var mı şüphelerinden uzaklaştıramıyordum.

Araba durdu. Kapıyı hızla açıp indim. Adımlarım sekteye uğramadan depo kapısına yönelmişken, dışarıda volta atan sikiklere bir hiçlermiş gibi bakmıştım.

Koruma olduklarına dair inancım sıfırdı artık.

İçeride babam vardı. Ve leş olmaya pek yakın, o parayla tutulmuş şerefsiz.

Gömleğimin kollarını katladım birkaç kez. "Konuştu mu?" dedim babama yönelik. Kapılar bir kez daha açıldı ve içeriye Atlas ve Lodos girdi. Yanımıza yaklaştıklarını adım seslerinden duydum.

"İradesinin ne kadar kuvvetli olduğuna dair, gitmeden bir yiğitlik yapmak istiyor." dedi babam. Alayla güldüm.

Bileklerinden zincirlerle havaya asılmış, ağzı burnu kan revan olan tipsize baktım. Ağırlığının omuzlarına bindirdiği yükün, kemiklerini kırmasına çok az kalmıştı. Duruşu gereği omuz kemikleri neredeyse dönmüştü zaten, acıdan bayılmış olmalıydı.

"Ayıltın!"

Birkaç adım geriledim. Yüzüne soğuk bir su çarptılar. Şokla, darbeyle şişmiş gözlerini araladı. Gözleri kanamıştı. Görüntü tanıdık birini aklıma getirdiğinde eldeki tek soruyu sordum.

"Seni hangi piç yolladı? Necati mi İbrahim mi?"

Yüzüme dik dik bakmaya çalıştı. Sinirim kavlandığında yandan aldığım sopayı, acımasız bir sertlikle kaburgalarına geçirdim. Uluması tüm arazide yankılanmış olmalıydı, kulağımı sikmişti.

Kaburga acısı ne demek biraz da onlar çekebilirdi.

Belli ki kırılan kemikleri ciğerlerine battı. Nefes almak için çırpınırken kolları da daha çok acıdı, ağzından akan kanlı tükürüğe iğrentiyle baktım.

Bu sefer ne çirkin bir sik görmek istiyordum ne de leşleri, hayvanlara hediye olacaktı. Tek soru, tek cevap, tek kurşun.

Daha bakmam gereken başka mevzular vardı.

"Seni bunu yapman için kim tuttu parasıyla? Köpek!"

Üzerindeki yırtılmış, bir şirketin amblemi olan kargo tişörtüne baktım. Bu basit, klişe ama benim salaklar söz konusu olduğunda, zamanlamayı tutturarak iş görmüş plan hangi götleğin aklından çıkmıştı?

Necati olduğunu biliyordum aslında, her zerrem bunu bas bas bağırıyordu ama Necati yaşamayı seviyorsa ve İbrahim görevden alındığını sindiremediyse diye sormak, benim onlara lütfumdu.

Karşımdaki soysuz, kim bilir kaç para almıştı karşılığında ve belki de ipin ucunda, onu tutan adını söyleyip geberirse diye ailesi vardı. O yüzden konuşmamayı seçiyor olabilirdi.

Ahsen'in bu doğum günü işini ayarlayacaklarını bana söylemedikleri için de çok kızgındım korumalara. Kız, günlerce orayı burayı gezerken bana olmasa da kendini başkalarına açık etmişi. Diğerleri de o gün gelebilecek kalabalığı kaçırmamışlardı. Benden habersiz iş yapılmasından işte bu yüzden nefret ediyordum. Her seferinde korktuğum başıma geliyordu çünkü benim düşmanlarım da benim gibi düşünüyordu. Basit bir açık yakalamak! Yakalamışlardı da.

Sözde bir kargo şirketinin elemanı gibi, o gün içeriye bir şeyleri rahatlıkla sokabilirlerdi. Pastası olsun, süsü olsun, hediyesi olsun... Yine de bunu kontrol etmemek gibi bir mallığı da artık yapmazlar diye aynı taktiği, bir yan komşuda denemişlerdi. Site güvenliği, herkesin ayağına her siparişini taşıyamazdı. Zengin tabakaya, gel güvenlikten al demek de boş hayaldi. İşe son demekti. Herkes her şeyin hazırına alışmıştı bu devirde. Ben bile Ahsen'e gönderdiğim kuryede hiçbir güvenlik sorunu yaşamamıştım. Elemanlar günde on kez evlere girip çıkıyor olmalıydı. Bir parayla tutulmuş bu köpek de, elinde bir kutu ve bolca rahatlıkla burnumuzun dibine sokulmuştu.

MAFYA BEY -TEXTING +18Onde as histórias ganham vida. Descobre agora