solangelo

50 9 39
                                    

bölüme başlamadan birkaç şeyden bahsetmem gerekiyor. öncelikle büyük harfle başlamak çok üşendirici o yüzden büyük harf kullanmayacağım. 

bu ikinci solangelo one shotu ama yine bianca üzerine kurulu. başka sorun mu yok demeyin çünkü bunlar gece yatmadan önce yazdığım şeyler ve şuan belli olan olay örgüsünü baştan yazıyorum ( bu sadece solangelo için geçerli. ) .  yani üstüne fazla düşünülmüş bir olay değil. ayrıca hep will, nico' yu teselli ediyormuş gibi görünsün istemiyorum, bununla ilgili bir one shot yazmayı planlıyorum.

iyi okumalarr <3

***

kampa ufak çaplı bir saldırı gerçekleşmişti. nico '' kaybedecekleri bu kadar barizken neden saldırdılar acaba? '' diye düşünüyordu. arkasına dönüp, yaralılarla ilgilenirken küçük bıçağını kullanarak ona ve hastalarına saldıranlarda ölümcül yaralar bırakan will' e baktı. will her zaman onun savaş yeteneklerini kıskandığından bahsederdi ama asıl nico onunkileri kıskanıyordu. will' den bu konuda yardım istemeyi aklının bir köşesine not etti.

o, will' i izlerken düşmanlardan biri onu hazırlıksız yakaladığını sanarak saldırdı. ama nico kızın geldiğini anlamasına rağmen onu şaşırtmak için fark etmemiş gibi yapmıştı. tam kız ona saldıracakken arkasını dönüp kılıcını kızın kılıcına dayadı. kız, kılıçların kendisine yaklaşmaya başladığını fark edince kılıcını çekip havada ters takla attı. ellerini yere doğru tutup gücünü kullanmaya başladığında nico, onun da kendisi gibi bir hades melezi olduğunu düşündü ama yerden çıkıp ona doğru gelen sarmaşıklar onun bu fikrini çürütmüş oldu. kız bir  demeter meleziydi. 

nico da gücünü kullanarak sarmaşıkların solmasını sağladı. kızın yüzü düşmüştü. nico onu duyamasa da dudak hareketinden küfrettiğini anladı ve sırıttı. 

bu kızı daha da sinirlendirmiş olacak ki koşarak nico' ya doğru gelmeye başladı. yarı yolda ağaçtan uzattığı dallar onu karşıladı ve dalların üzerinde koşmaya başladı. şuanda nico' dan üstündü ama nico' nun arkasındaki ağacın dallarını uzattığı için nico' nun onları kesebileceği aklına gelmemişti anlaşılan. nico yukarı zıplayıp başının üstünden geçen dalları kesti ve kız yere düştü. boyu kısa olabilirdi ama yükseğe zıplayabilmesi onun için büyük bir avantajdı. 

kız düştüğü yerden kalkmaya çalışırken nico onun yanında dikilip kılıcını kaldırdı. bunu gören kız ''her türlü öleceğim. '' düşüncesiyle kılıcı karnına sapladı. ( burası bir yerden çok tanıdık geldi. acaba nerden? )

nico yüzüstü yere düşen kıza baktı. koyu renk saçları; yeşil çimenlere karışmış, kollarından biri nico'nun az önce yere düşürdüğü ağaç dalının üstünde kalmıştı.

Karnından yayılmaya başlayan kan saçlarına ulaştığında nico bu renklerin hiç uyumlu olmadığını düşündü.

yerde yatan ölü bedenin ona bir yerden tanıdık geldiğini düşündü. ve aklına gelen isimle nefesi kesildi. bianca.

önceki savaşlarda kollarına açılan küçük yaralar yüzünden tam tersini beklese de kollarından önce bacakları onu yarı yolda bıraktı. dizlerinin üstüne düştü. siyah kotunun hafiften griye dönen dizleri çimenlerle buluştuğunda yeşil lekelerle kaplandı.

kızın ölü bedeni, nico'nun zihninde bianca' ya dönüştü.. hızlı hızlı nefes almaya başladı. titreyen ellerini saklamak için kollarını göğsünde çaprazladı.

will, bir oğlanın iki ayak bileğine birden tek hamlede kesik açtıktan sonra etrafına bakıp nico' yu aradı.. onu yere çökmüş bir halde gördüğünde ilk yardım çantasını alıp hemen onun yanına gitti. " iyi misin? yaralandın mı? " diye sordu nico başını iki yana salladı. will en azından fiziksel bir zararı olmadığı düşüncesiyle rahatladı. sonrasında nico'nun savaş alanından uzak bir yere baktığını fark etti. önce savaş alanına baktı ve zaten az olan düşman sayısının iyice azaldığını farkedip onlara çok da ihtiyaç kalmadığını düşündü.. nico'yu ayağa kaldırıp kolundan çekerek  ağaçların arasına götürdü.

büyük bir söğüt ağacının altında durduklarında will, nico'nun gözlerine baktı. nico ise eliyle yüzünü kapatıp " beni ağlarken görmeni istemiyorum." dedi. will onun bu tatlı haline gülümsememek için kendini tuttu ve nico'nun başını göğsüne koyarak ona sarıldı.

" artık ağladığını göremem. hadi anlat."

nico ona sahip olduğu için çok şanslı olduğunu düşündü. ama bu fikrini kendine sakladı.. "öldürdüğüm daha doğrusu ölmesine vesile olduğum kız bianca'ya benziyordu."  dedi nico. "en azından arkası dönükken bana öyle geldi. onu bianca olarak hayal etmekten ve kendimi onu intihara sürüklemiş gibi hissetmekten alıkoyamadım.  belki yıllarca bana bakmak zorunda kalmasaydı avcılara katılmaz, o göreve gitmek zorunda kalmazdı."

will , nico'ya " artık sana bakabilir miyim?" diye sordu ve olumsuz yanıt almasına rağmen nico'nun kendisine bakmasını sağladı. onun gözlerine bakarak konuştu.

" Ne ablanın avcılara katılması ne de o göreve gitmesi senin suçundu. ablan bunları kendi isteğiyle yaptı. belki ablanı ömrün boyunca atlatamayacaksın ama lütfen bunun için kendini suçlamayı bırak. senin suçun değil çünkü. ben bu dönemleri atlatman için tıpkı şuan olduğu gibi hep yanında olacağım. bunu bil. sana değer veren, seni sen olduğun için seven birinin burada olduğunu bil."

nico'nun ağlaması tam duracakken daha da artmaya başladı ve gözyaşları arasından will'e teşekkür etti. will ise karşılık olarak  ona tekrardan sarıldı. her ne kadar nico ona küçük dendiğinde sinirlenip çıkışsa da will'in kolları arasında kaybolmayı seviyordu.

arkalarından savaş sesleri yükselirken etraflarından sarkan söğüt dallarının arasında sarılmaya devam ettiler.

One- ShitWhere stories live. Discover now